Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Benim derdim, 'kitap seven gen'imle!...

Benim  derdim, 'kitap seven gen'imle!...
 

Bundan senelerce önce gazetede, kitap okumaya düşkün olmanın, genlerle aktarılan bir özellik olduğunu okumuştum. Bendeki okuma merakına bakılırsa, babamın genlerindeki bu özellik bana, olduğu gibi geçmiş. Aynı başarı, çocuklarımın durumuna bakıldığında, bende görünmüyor ne yazık ki!... Eşim kitap okumayı, şiir dinlemeyi ve edebî olan herhangi bir şey hakkında konuşmayı bile sevmediğine göre, O’nun geni, benimkini yenmiş!... 

“Gen aktarımı mı? Bahaneye bak! Bahsettiklerin, komşunun değil, senin çocukların; anne olsaydın da alıştırsaydın! Okuma, alışkanlıktır, kazanılan bir zevktir, uğraştır!” şeklinde itirazları duyar gibiyim!?... Bu uğurda harcadığım çabaları, benden iyi kim bilebilir? Bir kere, örnek olmaktan bahsediliyor ki, benden daha faal bir örnek bulmak neredeyse imkansız! Ortam desen... Bizim ev, her yaşa, zevke hitap edebilecek kitaplarla dolu; dedelerinin ‘kütüphane-ev açılsa yeri var’ koleksiyonunun ellerinin altında olması, cabası... Zaten ben de bir noktaya kadar başarılı sayılırım: Çocuklarım kitabı okumaya başlıyor başlamasına da, ya zamansızlıktan, ya başarısız bulduklarından veya sıkıldıklarından çoğunlukla bitiremiyorlar... 

Benim bir vakitler gösterdiğim nafile uğraşı takdir etmiyor değiller neyse ki... Kendi çocukluğumda çok severek okuduğum Heidi, Pollyanna, Çocuk Kalbi’nden, Jules Verne’in macera kitaplarından hiç bir şekilde hoşlanmadılar tamam da... onlara alıp - bir ümit- torunlarıma sakladığım, Resimli Klasik Masallar serisi, Yalvaç Ural kitapları, Pıtırcık’ın Maceraları, resimli, resimsiz, yerli, yabancı onlarca yazarın birbirinden albenili, sevilen, meşhur olmuş çocuk ve gençlik kitaplarını gördükçe, “Zavallı annem, hayal kırıklığı yaşamış olmalısın, onca çaba!... Fakat bizim zamanımızda bilgisayar olduğu için böyle! Kendini bizim yerimize koy! Kitap okumak, durağan bir şey. Senin zamanında da olsaydı, bizden farklı olmazdın. Bilgisayar ve tabii internet bir dünya, içine çeken, her an yeni ve değişik, oyalayıcı, eğlenceli, bilgilendirici...” diyorlar. Yaz öğlenleri dinlenme saatinde okuttuğum kitapları kâr saymamı istiyorlar!... 

Ben de n’apayım; onların yine de, kitapçı raflarındaki kitapları, kararsız ama hevesli bir halde karıştırmalarından teselli oluyorum. Bazen fırsat olursa, okuduğum kitapların özetlerini anlatıyorum onlara; içinden alabilecekleri hayat dersleri olursa diye, hiç değilse kulak dolgunluğu olsun diye... Ee, kolay değil... onca kitap yayımlandı benim gençliğimden bugüne; hangi birine yetişsinler? Acaba bu saatten sonra da olsa, içlerindeki kitap kurdunu canlandırabilir miyim diye bir ümit kırıntısı filan?... Yook canııım, nerdeee!... 

Ama şimdi yiğidi öldür, hakkını yeme: Başucu kitapları var!... Bakalım nelermiş?... 

25 yaşındaki kızım: 

-/ Buy.ology “Satın almaya dair bildiğimiz her şey neden yanlış? – Martin Lindstrom (Hayatta ve işte faydalı olabilirmiş.) 

-/ Hayat “Bir Ziyaretçinin Yeryüzü Rehberi” – Ian Harrison

-/ Dünyada Neler Oldu? “Büyük Patlama’dan günümüze kadar dünyanın, yaşamın ve insanlığın tüm öyküsü” – Christopher Lloyd

-/ Ye Dua Et Sev – Elizabeth Gilbert ( cep kitabı) 

-/ Elif Şafak’ın son kitabı hangisiyse, O. (Sürükleyiciymiş, kolay ve hızlı okunabiliyormuş.) 

Kızımın kütüphanesindeki bütün kitapları saydım sanılmasın! Bunlar başucu komodininin üstünde durup; canı kitap okumayı isterse, bir iki sayfa okuyup tekrar eski yerine bırakacağı, benim ara sıra tozunu aldığım kitaplar... Ya biter; ya bitirmekten ümit kesilir, yenilere yer açılır. 

20 yaşındaki oğlum: 

-/ Devlet-i Aliyye – Halil İnalcık

-/ Kültürel Antropoloji – William A. Haviland’la birlikte 4 yazarı var. 

-/ Nietzsche Öldü! Bir Hipopotam Olarak Yeniden Doğdu... - Thomas Cathcart ve Daniel Klein

-/ Zerdüşt Böyle Diyordu – Friedrich W. Nietzsche

-/ Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi – Bill Bryson ( Bazı kitaplar var ki, sabırla bekler.) 

-/ Kayıp Sembol – Dan Brown (Bizde polisiye yazılamıyormuş.?. Gerçi bu da pek başarılı değilmiş.) 

O’nun başucu kitapları da danışma kitabı gibidir; yalnız, yerleri asla değiştirilemez! Ayrıca oğlum, hem karakter ve durum analizlerinin yerindeliği hem de yazma yeteneğiyle beni şaşırtır, dünya ve ülke tarihine de çok meraklıdır; ancak O’nun da edebiyata ilgisi sıfır! “Hiç değilse yazdığın meslekî, bilimsel makalelerde işine yarar bu yeteneğin...” diyorum da, “Makale yazacağım ne malum? Belki hiç lâzım olmayacak... Olsun isterdin değil mi? Kıyamam ben annemeee!” deyip bana sarılıyor. Gerçekten benim için üzülüyor!! 

Üniversite tercihlerinde, “Sen benim doktor filan olmamı istersin değil mi?” dediğinde: “Yavrum, hiç öyle şey olur mu?!... Önemli olan senin ne olmak istediğin.” deyip bir sürü meslek saydıktan sonra , “yazar ya da gazeteci olmak isteyebilirsin, o yönde de dal seçebilirsin!” diye eklemiştim. “Anne! Onları olmak isteyen sendin, benim hiç öyle bir isteğim yok!” deyip şefkatle gözüme bakıp gülmüştü. 

Sonuç olarak, edebiyat sevgimi çocuklarıma aşılayamadım. Dillerini çok seviyor ve mükemmel kullanıyorlar ama... kitap okumuyorlar; okumak istediklerinde de, onlara lazım olacak bazı hazır bilgileri alabilecekleri, sürekli okumak zorunda kalmayacakları, oyalayıcı, kendilerini, değişik kültürleri , ‘uçuk’ fikirleri tanıyabilecekleri, dünyayı keşfedebilecekleri, belki kolay okunan ya da öyle görünen kitapları seçiyorlar. 

Halbuki MB’da bakıyorum; onların kuşağından olup edebiyat seven, şiir, öykü yazan pek çok genç insan var. Bendeki de ne şans!... ya da... ne beceriksizlik!... Gerçi –bilmem yanılıyor muyum- MB’da blog yazan gençler bile, yetenekleri, edebî eğilimleri, ilginç fikirleri, hayal güçleri varken, yeterince okumuyor sanki... 

“Ehh, pes yani!... Laf döndü dolaştı, yine sonunda genç garibanlarda patladı! Nereden bağladın kendi çocuklarından onlara!” mı dediniz?... Ben diyeceğimi dedim, artık gideyim:))) 

 
Toplam blog
: 33
: 3988
Kayıt tarihi
: 07.06.09
 
 

İyi bir okurum. ..