Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Haziran '09

 
Kategori
Babalar Günü
 

Benim babam hüzzam makamında öldü...

Benim babam hüzzam makamında öldü...
 

Hasan Öncü, vakit hüzzamdı...


O gün herkes için sıradan bir gündü ve o gün benim babam hüzzam makamında öldü. Oysa dünya yine karcığar bir köçekçe idi her zaman olduğu gibi açlık, savaş ve acılar değdiği yeri yakarken. Hiçbir şey olmamışçasına ve hiçbir şey olmayacakmışçasına, sanki babaları hiç ölmeyecekmişçesine farkında değildi insanlar babamın öldüğünün ve iş ve aş ve aşk peşinde koşturmaktaydılar. Ama benim babam ölmüştü, bilmiyordular.

Otuz altı yıl önce annem ve üç kardeşim sur dışı bir gecekonduda, gün batıp kuşlar döndükten sonra dönmeyen babamın ardından hüzzam makamında kala kalmış, 1 Ekim 1973 sabaha karşı segâh bir ata binerek “Rindlerin Akşamı”nda fasıla duran ellisinde o gencin yokluğunun bir şaka mı yoksa gerçek mi olduğunu anlamaya çalışıyorduk.

Belediye tabibi, ölü yıkayıcı, imam, mezarlıklar müdürlüğündeki memur ve mezar kazıcı biliyorlardı babamın öldüğünü ama babası ölmüş bir çocuk gibi değil, elindeki evrakla tapuda iş takibi yapan herhangi biri gözüyle bakıyorlardı bana.

Dört kardeştik ve annem...1 Ekim 1973’te sevgimiz acıdı. Dün de yoktu artık babamla birlikte yarın da. Her akşam kerahet vakti üstünde birkaç dilim domates, birkaç dilim salatalık ve bir iki dilim beyaz peynir, bir duble rakı olan masa da... Ve her yarın akşam kerahet vaktinde sadece bir resmi vardı artık babamın. Yarın da ölmüştü babamla birlikte.

Benim için ondan ölmeksizin kalan tek şey dünyaya attığı imzanın sureti idi, bendim. Bir de ölümüne üç gün kala işporta bir teyp ile kasete aldığım sesi. “Beklerim her gün bu sahillerde...” Akciğer ve midede kanserin morfinle dalga geçen acıları içinde benim babam hüzzam makamında öldü. “Gün batar, kuşlar döner, dönmez bu yolda beklenen...”

Yaşam koşullarında kayıp bir yirmi altı yılı sığdıracak yirmi altı ayımız bile yoktu. Öyle çabuk eridi ki... Ve güneşli, pırıl pırıl bir Ekim günü onu uğurladığımda vakit hüzzamdı...

Sizin Hiç Babanız Öldü mü?

Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü, kör oldum.
Yıkadılar, aldılar, götürdüler.
Babamdan ummazdım bunu kör oldum.
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum.
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Şöylelemesine maviydi kör oldum
Taslara gelince hamam taslarına
Taslar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taslarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?

Cemal Süreya

 
Toplam blog
: 195
: 688
Kayıt tarihi
: 04.10.07
 
 

Dünyanın internet sayesinde küçüldüğü günümüzde büyüyen sorunlara ilişkin duygu ve düşüncelerimi pay..