Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '11

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Benim bir düşüm var

Benim bir düşüm var
 

Başta saçma gelecek sorularım var. Buyurun.

Soru: Diyelim bulmaca çözüyorsunuz. Sizce bulmaca çözmek için rahatsız bir koltukta ve bir masada oturuyor olmak zorunlu mudur?

Soru: Diyelim kendinize güzel bir yemek yaptınız ve afiyetle yediniz. Artık işinizi bitirdiğiniz halde saatlerce mutfakta bulunmanız sizi başarılı bir aşçı, yemeğinizi daha lezzetli yapar mı?

Soru: Bir an için evinizden örtüleri, desenli perdeleri, kanapeleri kaldırın. Halınızın yerinde sert bir döşeme var mesela, hatta bütün mobilyalarınız tek renk olsun, oraya hala yaşanacak yer gözüyle bakabilir misiniz?

Soru: Sizce insanlar neden puzzle gibi zor bir şeyi eğlenerek yaparlar?

Soru: Oturma grubunda kitap okumakla masada okumak neden farklıdır? Rahat olduğumuzda aklımız çalışır mı?

Soru: Diyelim evinizi dip köşe temizlediniz, yoruldunuz, dinlenmek, kendinize gelmek için 15 dakikalığına oturma odasına gidip bir kahve içtiniz ve müzik dinlediniz. Bu tavrınız bütün tozları geri getirir mi?

Soru: Sert bir koltukta 1 saat oturmakla diyelim 6 saat oturmak arasında hiçbir fark yoktur değil mi?

Ya da gelin birlikte bir düş kuralım. Bir ofis olsun düşlediğimiz yer. Ofisin pencerelerinde beyaz tül perdeler, yerde cıvıl cıvıl bir halı, masalar alçak olsun, koltuklar düş bu ya evimizdeki koltuklar gibi rahat, duvarda tablolar... Dolaplar evimizdeki dolaplar gibi sıcak renklerde, biçimlerde, ortada iki kanape var, kanapelerin yanında cam sehpalar var, ofisin bir de dinlenme odası var olsun, televizyonu, radyosu, kanapesiyle tam bir oturma odası olsun burası. Diyelim bir hesap üzerine çalışıyorsunuz, masanızdan kalktınız, çalıştığınız dosyanızı alıp dinlenme odasına gittiniz, oradaki makineden bir kahve aldınız, kanapeye oturdunuz, radyoda Sertab Erener söylüyor, başladınız çalışmaya, çalışmanız 2 saat sürdü. Dosyanızı elinize aldınız, döndünüz ofise, içinizde işinizi yapmanın rahatlığı, o da ne, sizin gibi işini yeni bitirmiş arkadaşlarınız tabu oynuyor. Yarım saat sonraki toplantıya kadar katılıyorsunuz onlara. Bir ara önemli bir telefon görüşmesi yapıyorsunuz, ama ne sinirleriniz geriliyor, ne karşınızdakine bağırıyorsunuz. Sonra gidiyorsunuz toplantı odasına. Ortada uzun dörtgen bir masa ve dizi dizi sandalyeler yok burada. Kanape, sehpalar, saksılar, çiçekler var burada. Başladınız toplantıya, arada bir gözünüz menekşelere takıldı, bazen halıdaki çiçeklere baktınız, çelik dolaplara değil... Ve mesai bitti. Eve döndünüz. Şimdi sıra yeni soruma geldi bile. Söyleyin bakalım, suratınız ekşi mi girersiniz kapıdan? Ya da ertesi sabah uyandığınızda aynadaki öfkeli yüzünden korkanlardan mı bulursunuz kendinizi? Şeytan ayrıntıda gizlidir demiş biri. Rahat bir koltuk, rahat bir çalışma ortamı, gülümseyen bir mekanda çalışanla masasında tünemeyi iş yapmak gören bir olur mu? Onu geçelim bu iki kişinin üretkenliği eş olur mu?

 

 

 
Toplam blog
: 44
: 412
Kayıt tarihi
: 13.01.11
 
 

Merhabalar ben bir kamu kuruluşunda görev yapmaktayım, yazmayı okumak kadar seviyorum. Ağırlıkla ger..