Benim Cumhurbaşkanı adayım!

 Kırkpınar’a çıkan pehlivanlar yağlandıktan sonra meydana çıkarlar ondan sonra birbirlerine “Peşrev” çekerler… Hafif hafif oyunlarla davul zurna eşliğinde bir gövde gösterisi yaparlar.

“Uyumlu  ve  düzgün bir biçimde güreşe ısınma hareketi olarak bilinen peşrev seyircilerin göz zevkini okşamasının yanında pehlivanın moralini  de yükseltir. Pehlivan peşrevle, kaslarını, nefsini, kalbini ve beynini başlayacak olan güreşe hazırlar. Güreşmek üzere çayıra çıkan pehlivanlar ahenkli bir şekilde ellerini ve kollarını sallayarak peşreve başlarlar. Peşrevde üç kez ileri üç kez de geri gidişten sonra yere sol diz ile çökülerek önce sağ el yere,dize, dudağa ve alına üç defa değdirilir. Bu merasim bittikten sonra sıçrayarak “Hadi bre” pehlivan diye nara atılır.”(Vikipedi)

Şimdi acaba, bu Cumhurbaşkanlığı güreşlerinde de Peşrev başladı mı, diye merak ediyorum ama. Şimdilik Baş Pehlivanlar ancak birbiriyle bakışıyorlar ve ancak, “Haydi bre Pehlivan!” diyerek birbirlerini sahaya davet ediyorlar.

Olacak o kadar.

Şimdi onların kafalarında kaç tilki dolaşıyordur.

RTE yavaş yavaş niyetini açıklıyor. “Bir Cumhurbaşkanı çok hareketli olmalıdır… Sorumluluklarının tümünü kullanmalıdır” mealinde söyler söyleyerek, kendisini tarif etmeye çalışmaktadır.

Tabii , bu arada sinekten yağ çıkarmak isteyenler, bu laflardan gelecek için bir pencere görmeyi arzu etmektedirler. Yani, ne demek?  Ehh..Öyleyse , böyle..

“Cumhurbaşkanı çok mu hareketli olmalıdır…” Sayın Abdullah Gül hemen kendisine bir bisiklet edinmekte ve habire, Cumhurbaşkanlığı Köşkünün çevresinde dönüp durmaktadır. Hadi bakalım. Sayın RTE’da aynı şeyi yapsın… Mümkün mü? O ata bile binemiyor…

“Cumhurbaşkanı elindeki yetkilerin tümünü kullanabilmelidir…” bu ne demek!

“Yani ben Cumhurbaşkanı olursam, ben istemezsem o Başbakanlıkta sen zor otururusun.” Demek. Adama kan kusturur; o zaman bir haftada kaçacak delik arar.

Yani, her kim olursa olsun; Sayın RTE’la anlaşmaya mecbur. Daha doğrusu onun dediklerine “Evet!” zorunda… Yoksa işler çok zor olur.

Sayın Abdullah Gül de Peşrev’e girmeye başladı. “Henüz hiçbir şey belli değil,” “Henüz hiçbir şey bana danışılmadı!” mealinde şeyler söyleyip geziyor. Sanki zamanı gelince , RTE ona soracakmış gibi… “Senin işin bittiği ..” dediği zaman, Sayın Gül ne yapacaktır? Adaylığını mı koyacaktır. Koysun bakalım. Hey, örgüt kimin elinde…!

Zaten AKP  Milletvekilleri bıkmış durumda, tümüde şu RTE Cumhurbaşkanı olsa da kurtulsak , diye bakıyorlar. Çünkü RTE hergün enselerinde boza pişiriyor. Bir gün işe gelemeseler,”Hemen ücret kesimi… Beyefendi sizi sordu…!” demeler. Korkuyorlar. Gitse, biraz rahatlayacaklarından eminler. Acaba …

Sıra geldi benim adaylarıma!  Benim adaylarım belli gibi ama… Onlar kabul ederler mi?

Emine Ülker Tarhan… Yakışmaz mı? Akıllı, yasa bilir; kül yutmaz… Doğru, dürüst… Türkiye Cumhuriyet böyle bir kadını seçer mi?

CHP aday göstersin de varsın seçilemesin. O bile bir onurdur. Seçilemese bile elinden öpülür.
İstemez mi? 

Ne yapalım? O zaman Aylin Kotil’e gidelim. Tam bir siyasetçi, bence Beyoğlu Belediye başkanlığını da Abra Kadabra’yla kaybetti. Yazık oldu. Benim gözümde kazanmıştır… Şimdi de Cumhurbaşkanı adayı olsun. Ne kaybeder? Kazanırsa Türk milleti kazanır.

Ama benim bir adayım var ki , kendisi aynı zamanda bizim Ekmek Partisi adayıdır. Uğur Dündar… Heyt .. Yakışmaz mı… Doğru dürüst, namuslu, hırsızlık yapmamış, dolandırıcılığı yok… Onu da mı seçmezler? Birader daha başkası , artık Şam’da şeker…  Hayda…

Kemal Bey’e ne dersiniz? Bazıları dudağını mı buruşturuyor? Buruşturur.. CHP’nin zaten yarısı oldum olası CHP’ye de muhalif… Kemal Bey’e muhalif olmazlar mı? Kemal Bey %26 oy bile alsa yine de şandır…

Bu günlerde biraz ellerim titriyor. Ama boşver… Yoksa ben mi girsem..!  Gülmeyin be, ayıp oluyor…

Siz de hiç kimseyi beğenmezsiniz. O zaman Türkan Şoray girsin… O akil adamlar listesinde var mıydı? Onu bilemiyorum. Yine de iyidir Türkan Ablamız… Kimseye haksızlık yapmaz.