Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '14

 
Kategori
Kitap
 

Benim de adım Yakup ama...

Benim de adım Yakup ama...
 

fotoğraf: B. Murat Yeğin


Övünmek gibi olmasın, şu okuyacağınız yazı bendenizin kaleme aldığı bir roman hakkındadır.

Şayet, iyi ki bir kitap yazmış, ikide bir ondan söz ediyor; ne olacak, "görmemiş görmüş, güle güle ölmüş" demezseniz; "yoğurdum ekşidir diyen olmaz"*, diyerek dudak bükmezseniz okumanız umuduyla Gölge Gününün Azabı ve Ateşin Gül Serinliği romanı hakkında yayımlanan/söylenen birkaç sözü aktaracağım; sözleri söyleyenlere genç kalınmış bir teşekkür borcunu ödeme kabilinden şükran duygularımla...

(Yağ çekmek olmasın, Milliyet blog editörlerine de teşekkür ederim, bir yazarın ürününün tanıtılmasına olanak sağladıkları için.)

Ayıptır söylemesi,  kendi yapıtımdan söz ederken bilmez değilim şu iki atasözünü: "Alçak uçan yüce konar, yüce uçan alçak konar."  ve "Müflis tüccar eski defterlerini karıştırır." ya da "Bezirgân züğürtleyince geçmiş defterleri yoklar."  Yanı sıra böylesi tutum ve davranışlar için kullanılan şu deyimi: "Benim de adım Yakup ama o kadar uzun değil!"**    

Her ne ise, izninizle söylenenlere geleyim:

"Umut Vakfı'nın geçen hafta sonunda Bandırma'da düzenlediği seminerde "Türkiye'de Bireysel Silahlanma ve Şiddet Haberleri" sorunu, enine boyuna incelendi ve tartışıldı. Bölgedeki beş ilden gelen 75 gazetecinin katıldığı seminerde, anlatılan olaylar ve istatistikî bilgiler dehşet verici bir şiddet toplumu haline geldiğimizi gösteriyor. ...Bir roman. Yayıncı, kitabın arka kapağında, "Şiddetin bir yaşam biçimi olduğu ülke"den söz ediyor ve böyle bir ülkede "insanın nereye kadar yolculuk yapabileceğini" soruyor. Yazar Fırat Mehmet Eroğlu ise, yaşama ve insana dair gözlemlerini, tespitlerini yalın, içtenlikli bir dille anlatıyor. Gölge Gününün Azabı... Ve Ateşin Gül Serinliği, Kurgu Kültür Merkezi Yayınları." (Nail Güreli)

"Mesleğe başladığım ilk yıllarda kader birliği yaptığım sevgili arkadaşım, dostum Fırat Mehmet Eroğlu, ilkeli, dürüst, namuslu bir gazeteci yazardı. İlerleyen yıllarda hayat bizi farklı noktalara sürükledi. Fırat Mehmet hem hakkındaki siyasi davalar hem de derinden hissettiği işsizlik canına tak edince İstanbul'u bırakıp başka diyarlara uçtu. Yıllarca görüşemedik, haberleşemedik. Birkaç ay önce çıkageldi. Güneyde yaşadığını, günlerini kitap yazarak geçirdiğini, ağırlıklı olarak dönem hikâyelerinden oluşan romanlar yazdığını söyledi. Son kitabı olan "Gölge gününün azabı ve ateşin gül serinliği"ni getirmişti. Bir solukta heyecanla okudum. ...Eski ve sevgili bir dostu yeniden görmenin mutluluğunu hissetmek çok güzel bir şey..." (Can Ataklı)

"Kitabını okudum... Beynine yüreğine sağlık diyorum... Nakış nakış işlemişsin..." (Esen Yel)

"Şiir gibi bir üslup ve güzel bir eser..." (Şafak Saadet Ertem)

"İnanın yapılan her yorum, acı gerçekleri kendi sadeliğinde anlatan, yaşamın hiç bilmediğimiz örtülü kalmış yanlarını bu kadar güzel açıklayan bir kitap için yetersiz kalır. Elimden bırakamıyorum." (Zeliş Günaydın)

"Fırat Mehmet Eroğlu, insanın içini acıtan durumları, ölümle barışık bir şekilde, yüreği yettiğince kendi penceresinden görüntüleyerek ve görüntüler üzerinde kendi yaptığı okumalarla birlikte gösteriyor bu romanında. Dikkatli gözlemler yaparak elde ettiği görüntüleri çeşitli çağrışımlarla besledikten sonra bileşimci sonuçlara yönelten özgün yapılar kuruyor.  Eroğlu, "Gölge Gününün Azabı ve Ateşin Gül Serinliği" adlı bu yapıtında, olayları olduğu gibi anlatmak yerine, o olaylardan bilinçaltında kalan bir izi yeniden canlandırmak amacıyla çeşitli imgeler çıkararak ve de olaylar arası simgesel iç bağlantılarla yansıtmayı deniyor." (Cumhuriyet Kitap)

"Fırat Mehmet Eroğlu, 'Gölge Gününün Azabı'nda, kimi karakterlerinin yaşadıkları üzerinden şiddet sorununa eğiliyor. Adı sanı olmayan bir ülkede geçen roman, toplumun şiddetle örülü tarihini ve bugününü, bunun bireyler üzerinde yarattığı telafi edilemez zararları merkeze alıyor. Eroğlu, derviş, çoban, çocuk, genç ve gelinleri simgeleyen ve her biri şiddet dalgasının bir şekilde mağduru olmuş karakterlerin dünyasından bir topluma ayna tutmaya çalışıyor." (Radikal kitap)

*  Yoğurdum ekşidir diyen olmaz. (Kimse ayranım ekşi demez): Herkes satacağı malı över. Kendi tutumunu ve tuttuğu kimseleri savunur. Başkaları eleştirseler de bunlara toz kondurmaz.

** Benim de adım Yakup ama o kadar uzun değil: Benim durumum da seninkinden aşağı değil ama senin gibi gösteriş meraklısı değilim. (Ömer Asım Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü)

 

 

 
Toplam blog
: 57
: 385
Kayıt tarihi
: 26.11.12
 
 

Yazar, gazeteci (eskisi); şimdilerde işsiz, göğe ve suya yazıyor.  ..