Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '06

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Benim gözlerimde "dolar"işaretleri vardır

Benim gözlerimde "dolar"işaretleri vardır
 

İş yerinde ilk günüm. Daha doğrusu bir ilk iş günü sayılmaz bu çünkü yaklaşık yüz yeni başlayanla beraber İstanbul'un en büyük otellerinden birinin konferans salonunda eğitimimiz var. Yaklaşık iki haftalık eğitimden sonra resmen işe başlayacağız.

Erkeklerin üzerlerindeki takımlar yepyeni, belli ki mağazadaki paça boyunun falan alındığı provadan sonra ilk defa giyilmiş bu takımlar. Pantolonlar jilet gömlekler pamuk, siyah ayakkabılar ayna gibi. Bazılarımız çocukluk çağını ve şaşkınlığını tam atlatamamış "ne olur vurma bana" der gibi yavru köpek bakışları atarken etrafına, şaşırtıcı çoğunluk nereden geldiğini hiç bir zaman bilemeyeceğim bir özgüvene sahip bir şekilde sanki 25 yıldır sektörde varolmanın rahatlığıyla türlü pozlar veriyor. Hepsi birer James Bond.

Benzer yaklaşımları kızlarda da görüyorum fakat hislerini saklamakta bizden daha başarılı olduklarını söyleyebilirim. Hiçbirinin yüzünde şaşkınlık ifadesi yok en basiti. Bu kızların içinden öyle hırslı, çalışkan ve kariyer saplantılılar çıkacak ki anne olmayı bile 40'lı yaşlara doğru iteleyecekler. Hepsi farkında bunun.

Çok şaşkın gözüküyoruz belki ama olsun, savaşa hazırız. Yıllarca okul hayatımız boyunca eleyip geride bıraktığımız binlerce, onbinlerce öğrenciden sonra, bu iddialı yabancı lisanslı şirkete geldik ve biliyoruz ki 4 yıl sonra bu kadar kalabalık olmayacağız. Bizi buraya kadar getiren rekabet, bazılarımızıda yarı yolda bırakacak. Kariyer fezasına giden uzay gemisinden indirilecek bazılarımız ve tek yapacağımız arkadan el sallamak olacak.

Saatler geçiyor, eğitim ilerliyor. İlk gün elbette daha çok bir oryantasyon şeklinde. Bütün üst düzey yöneticilerle tanışıyoruz. Herbiri şirket misyonundan, firmamızın dünyada ki yerinden ve yaptığımız işin sorumluluklarından bahsediyor. Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden binlerce başvuru arasından cımbızla seçildiğimizi anlatıyorlar. Ben bunları yemem fakat, itiraf ediyorum ben bile heyecanlanıyorum hafifçe.

Derken sahneye boncuk boncuk mavi gözleri olan, sarışın, tombik ve kırmızı yanaklı sorumlu ortak çıkıyor. Diğer konuşmacılara kıyasla çok daha iyi konuşuyor, kalabalık ile olan iletişimi üst seviyede. Soyunma odasında motivasyon konuşması yapan Fatih Hoca misali, suni bir özgüven pompalaması çabasına girişiyor. Benim için hadise artık sosyolojik bir gözleme dönüşüyor.

O anda bir cemaat lideri gibi ağlamaklı bir sesle bağırsa, "İşte laptoplarınız burada, kapın onları ve saldırın, saldırın muhasebe departmanlarına, denetleyin onları hadi aslanlarımmmmm!" diye, eminim salondan "Allah Allah Allah Allah" nidaları yükselecek, laptopuna kapan bunaltacak muhasebeci arayacak fellik fellik. O kadar yani. Benim için büyük bir eğlenceye dönüşen konuşma, duyduğum şu sözlerden sonra gerçeklerle tekrar irtibat kurmama neden oluyor;

"Benim gözlerimde dolar işaretleri vardır, heryerde para görürüm"

Mavi gözleri parlıyor sanki aslında camlarmış gibi. Etrafımdaki hayranlık dolu gülüşlerden sıyrılıyorum. Bu bir film olsaydı eğer ses kesilir ve ağırçekime geçerdi yönetmen. Kara şövalyeleri gören Frodo gibi apışıp kalıyorum ve hayatımın en büyük hatasını yapıyorum o toplantıyı terk etmeyerek.

Çünkü benim gözlerimde o işaretler yok. Kendimi zorlasamda o gözlerle bakamıyorum hayata. Birisinin benimle ilgili kötü bir intibaya kapılması benim için o denli mühimdir ki, bu durumu engellemek için para bile verebilirim üstüne. Fazladan para kazanmak için kişiliğimden verebileceğim ödün yoktur. İç dünyamla olan bağımı kesemem, yüzeyselleşemem. Ailemden, sevgilimden, dostlarımdan, köpeğimden, yemekten sonra içtiğim bir bardak çaydan, yeni biçilmiş çim kokusundan, gazetemden, kahvaltımdan, şubatta güneşli bir günde esen İstanbul lodosunda yapacağım yürüyüşten feraget edemem ben 3 kuruş para için. Edemedim de zaten. O gün terk edemedim toplantıyı belki, belki bunu anlamam için beni kariyer gemisinden karga tulumba atmaları gerekti ama olsun. Geç oldu biraz, biraz da kanlı oldu fakat ben ne yapmak istediğimi anladım sonunda.

K.

devamında başıma gelenler için ;
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=9638
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=11874

 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..