Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '10

 
Kategori
Dünya Şehirleri
 

Benim güzel memleketim

Benim güzel memleketim
 

Hollanda yel değrmenleri!


Aradan zaman geçince yazmayı istediğim çok şey birikti ama nedense bir türlü başlayamadım. Bir iş başlayıncaya kadar zormuş. Çok zor geldi. Yine o, zaman zaman yaşadığım tutukluklarımı yaşıyorum sanırım. Sonra dedim ki, başla yazmaya bir yerden ardından ne dökülürse...,

Bu aralar sıkça seyahatlerdeydim. Yılbaşını da ailecek, ailemizin bir parçasının bulunduğu Hollanda'da geçirdik. Hollanda'da yaşam nasıl ve "Yeni yılın gelişi" yurt dışında nasıl kutlanıyormuş onu anlatayım istiyorum..

Hollanda'nın nüfusu, İstanbul nüfusu ile hemen hemen aynı. Soğuk bir ülke. Ama hep bildiğiniz gibi çok düzenli ve kurallı bir ülke. İnsanlar bu şekilde yetişiyorlar. Yayaların bisikletlerden, bisikletlerin araçlardan üstün olduğu bir ülke. İnsanlar evlerinden işlerine bisiklet ile gidip geliyorlar. Soğuk, karlı olmasına ve 20 km yol katetmek zorunda olmalarına rağmen. 2 yaşında çocuklar bisikletin arkasında özel olarak yapılan koltuklarda oturuyorlar. Bisiklet yolları var özel. Bisikletin geldiğini gören otomobil, bisikleti gördüğü anda yavaşlıyor yani bisikletin geçiş üstünlüğü var. Korna çalmak yasak. Sadece tehlike arz eden durumlarda çalabiliyorsunuz kornayı. Kırmızıdan yeşile dönen ışıkta hareket etmeyen bir araca "daatt" diye korna basamıyorsunuz mesela. Cezası var. Otobanda sol şeridi sadece araç sollamak için kullanıyorsunuz. Hız sınırını aştığınızda (ki aşan görmek çok zor) EDS kameraları ile fotoğrafınız çekiliveriyor.

Marketlerde naylon torba kullanılmıyor. Dönüştürülen torbaları isterseniz para ile satın alabiliyorsunuz. Marketler saat 6'da kapanıyor. Çünkü marketlerde çalışanlarında aileleri var. Pazar günleri ve pazartesi saat bire kadar açık dükkan bulmak zor. Ancak özel izinle açabiliyorsunuz. Çünkü çalışma saat en fazla 45.

Çocuklar günde iki defa evlerinin bahçelerinde vakit geçiriyorlar. Hava almaları için. Soğuk mu? Kar mı? Yaşamın bir parçası... Temiz havaya ihtiyaçları var. Bir palto bir atkı tamam.. Eller dışarda. Yüz kıpkırmızı... Sorun değil. Ilık bir su ile yıkarsın elini yüzünü bitti. Doğal gaz, elektrik, su gibi ihtiyaçların ödemesi yıllık. Senin bir yıl önceki kullanımına bakılarak o yıl yaklaşık harcaman hesaplanıyor ve 12 aya bölüştürülerek ödemen yapılıyor. Fazla harcarsan bir sonraki yıl farkını ödüyorsun, az harcama yaparsan, bir sonraki yıldan düşülüyor.ADSL değil, kablo net kullanılıyor daha çok.

Çalıştığınız şirket, bisiklet almak istediğinizde ya da evinize bilgisayar almak istediğinizd %40 lara varan destek ödemesi yapıyor size. Sağlık sigortanız zorunlu. Özel sağlık sigortanız zorunlu. Bir hastalık geçirdiğiniz zaman bir sonraki dönemde o hastalığınız kapsam dışı kalmıyor. Sağlık her şeyin başında.

Yılda 6 hafta izin hakkınız var. 3 haftasını üst üste kullandığınız zaman, döndüğünüzde işler ne alemde acaba hala çalışıyor muyum diye düşünmek zorunda değilsiniz.

Çalışma saatleriniz esnek. Yani haftalık çalışma saatinizi kendiniz belirliyorsunuz. İsterseniz ben haftada 4 gün çalışacağım diyorsunuz ve 8*4=32 olan saat çalışma saatlerinizi kendiniz belirliyorsunuz. İsterseniz sabah 7 de iş başı yapıp, öğleden sonra 3 de çıkabiliyor, isterseniz saat 10:00 da gelip akşam 6 da çıkabiliyorsunuz. Kimse neden bu saatte geldin demiyor. 4 gün çalışıyorsanız 4 günlük para alıyorsunuz. Bu sizin yasal hakkınız. isterseniz 3 gün de çalışabiliyorsunuz. Önemli olan çalışmak istemeniz...

Herkes hobileri için yaşıyor. Kimisi evini yeniliyor, kimisi bahçesini, kimisi eski bir arabayı adam etmeye çalışıyor baştan. Evlerinin tadilatlarını, boyalarını, arabalarının bakımlarını kendileri yapıyor. Çünkü işçilik çok pahalı. Yani: Boyacıya vereceğiniz para çok fazla olunca, nasıl boya yapılıyor öğrenmek zorunda kalıyorsunuz. Arabanızın camları çevirmeli kolla mı açılıyor. Gidiyorsunuz araba malzemeleri satılan bir dükkana. Otomatik cam için motor alıyorsunuz ve gelip kendiniz takıyorsunuz. Çünkü sanayide bunu taktırmak çok pahalı.

Yılın son günlerinde dışarda bizde bayramlarda patlayan o çatapatları duymaya başlıyorsunuz. Söylenen o ki asıl havai fişekler yılbaşında saat tam 24:00 de atılıyor. Gün içinde insanlar yılı uğurlamaya başlıyor. Havai fişek satan marketlerin önünde bir iki gün önceden uzun kuyruklar oluyor...Öyle bizler gibi gece kimi dinlemeye gidelim, parti yapalım yok. Birileri evlerindeki bahçede herkese açık alanda, arkada eski bir radyodan gelen müzik eşliğinde "oli boli" (yanlış yazmış olabilirim söylenişi bu şekilde ; bildiğiniz izmir lokması:)) pişirip, yan komşunun yaptığı sıcak şarap ile birlikte ikram ediyor. Tüm gün boyunca. Arada sırada atılan havai fişeklerle eğlencelerini paylaşıyorlar birlikte.

Saat 12'ye yaklaştığında herkes sokaklara çıkıyor. Önce birbirlerini kutluyorlar. Komşular, tanıyan tanımayan herkes birbirinin yeni yılını kutluyor. Sonra başlıyor havai fişekler.40 dk 50 dk. Herkes alkışlıyor. İnsanlar yeni yılı kutluyor. En sade ama en gösterişli haliyle. Amaç, birlikte olmak. Nerede ne şekilde olduğu önemli değil. Yeni yıl, umut dolu olsun, dileklerin gerçekleşsin diyorlar birbirlerine...

Oğlumda öyle bir beklenti olmuş ki Hollanda da yılbaşı kutlayacağız diye. Saat 24:00 de başını yukarı kaldırıp, "E ne zaman hediyeleri alacağız" diye bir hayal kırıklığı yaşadı. Galiba gerçekten noel babanın gelip ona hediye getireceğine inanıyordu. Hediyesini gündüz almıştı aslında :)

Sonra Türkiye'ye geliyorsunuz. Memleketinizi özlemiş olarak. Daha hava alanında arabanıza bindiğiniz an korna sesleri ve çekicinin araba plakalarını okuyarak "arabanızı çekin" bağırışlarına merhaba diyorsunuz. Elinizde valiz, yanınızda çocuk, arabanıza gitmek için yaya geçidinin bulunduğu yerden karşıdan karşıya geçmek için "bir Allah'ın kulu'nun" size izin vermesi için ayakta dikiliyorsunuz...

Hey benim güzel memleketim...

 
Toplam blog
: 91
: 1012
Kayıt tarihi
: 24.02.09
 
 

Yazmak bir tutku benim için. Yıllardır yazmayı seven biri olarak, bilgisayarın icadı ve gelişen t..