- Kategori
- Öğretmenler Günü
Benim öğretmenlerim
Öğretmenler Günü'nde Öğretmenlerime bir demet çiçek ....
Bugün 24 Kasım 2012 günlerden Cumartesi. Öğretmenler Günü yurdumuzun tüm il ve ilçelerinde, hatta köy ve kasabalarında törenlerle kutlanıyor. Öğretmenler için konuşmalar nutuklar atılıyor, şiirler okunuyor, bu şiirlerden biri de rahmetli Ceyhun Atuf Kansu’nun “ Dünyanın Bütün Çiçekleri” adını taşıyan ünlü şiirini öğrenciler tarafından heyecanla, sevgiyle ve coşkuyla okuduklarını tahmin ediyorum. Sevgili Cahit Atuf Kansu'yu uyandıracaklardır... Rahmetle ve saygıyla anacaklardır...Bu konularda sık sık öğretmenlerimizden söz edileceğini düşünüyorum. Okullara yakın olan öğretmenler hasta, yaşlı öğremenleri ziyaret edileceklerdir tahminen. Çünkü M.E.B. yönetmeliği böyle emrediyor... İnşallah yanılmıyorum. Pek inamıyorum ya…. Bu açıdan bunlar güzel ve anlamlı özverili çalışmalardır. Keşke her yerde insanlar unutulmadan yerli yerinde bunları yapabilse...Bu anma günleri dışında birkez daha olsun öğretmenler hatırlansa....
Ben de emekli bir öğretmenim. Beni bugünlere getiren , yetiştiren, yol, yordam gösteren, emek veren saygıdeğer öğretmenlerimi hiç olmazsa bir iki satırla anmak , isim isim biraz olsun yazmak ve hatırlatmak istiyorum. Böyle bir günde onlara ulaşmaya çok isterdim. Ama ne yazık ki mümkün değildir. Bazılarını aradım telefonla Öğretmenler Günlerini kutladım. Çok çok sevindiler…Ben de mutlu oldum...
Şimdi aradan yıllar geçti, yine de hatırlayabildiğim kadarıyla bazı sevgili öğretmenlerimin adlarını yazıyorum:
Kızıltepe / Merkez ilkokulu öğretenlerimden önce söze açmak istiyorumk. Merkez İlkokulumuzda bir Başöğretmenimiz Musa Bey vardı. Musa Bey, hem ilçenin maarif müdürü ve hem de okul müdürümüz idi. ( Soyadını anımsayamadım beni bağışlasınlar .) Musa Bey'in İlerlemiş yaşına rağman bizim ilkokulun birinci sınıf derslerine geliyordu. Bizi karatahtanın başına kaldırdığı zaman tir tir titriyorduk. Elinde nar ağacından kesme uzum bir sopası vardı. Ama böyle olmasına rağmen bizi bazen döver, bazen de öz evladı gibi severdi… Hiç unutmam fasulya ve kiprit çöpleriyle bize cümleleler yazdırıyordu. O zaman eğitim ve öğretim şekli böyle idi…İlk yazdığı cümle veya kelime “Okulda Atatürk var” cümlesi idi. Bunu ders zili bitene kadar fasulye ile yazdırıyordu. “Okulda Atatürk var “ diye. İkinci günde sadece herkes adını ve soyadını yazıyordu. İkinci sınıf öğretmenlerimden Aziz Arıç’tı. O şu anda Aydın’da yaşıyor. Ağabeği Abdülkadir Arıç bir ara Muğla milli Eğitim Müdürü olarak görev yaptı.
Aziz Arıç’ta bu yüzden Aydın’a gelip yerlemişti. Daha sonra Aydın Efeler Lisesi’nde öğretmen iken emekliye ayrıldı. Yaşlı olmasına rağmen hala dip diri ve bir delikanlı gibidir. Zaman zaman onunla görüşüyorum. Çok sevdiğim ve saygı duyduğum öğretmenlerimizdendir...Babacan bir insandır... Daha sonra Hatip Erdinç, Hıdır Oran ve A.Rahim Akpolat vardı. A.Rahim Akpolat benim ilkokul dördüncü sınıf öğretmenimdi. Kafkas kökenli bir öğretmendi. Çok çalışkan ve dirayetli bir öğretmendi. Uzun yıllar Kızıltepe'de öğretmenlik ve idarecilik yaptı... Hatip Erdinç'in "Boyuncuğum " adında bir şiir kitabı vardı. Şiir yazdığını hiç birkimseye söylemezdi. Nazik ve kibar bir insandı...1968 - 1970 yılları arasında Mardin / Kızıltepe’de öğretmen olduğum yıllarında öğretmenim A.Rahim Akpolat yine İlköğretim müdürü idi. Çoğu zaman beraber idik. Hatip Erdinç ise derslerimize pek gelmiyordu, ancak okulda görüşüyorduk.
Ortaokul da iken okul müdürümüz Şevki Öcal’dı. Atatürk gibi sarı saçlı ve mavi gözlü bir öğretmendi. Çok titiz ve tertemiz giyinirdi. Planlı ve programlı idi. Sonradan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirip Ankara'da Avukatlık yaptığını öğrendim, lakin aramama rağmen görüşmek kısmet olmadı...Çoçuklarından bir haber alırsam sevinirim.... Eşi Nezihe Öcal Hanım İse bizim Fransızca derslerine geliyordu. Bizi çok seviyordu evladı gibi… Aramızda bir ana, evlat ilişkisi vardı. Yine aynı okulda öğretmen Hayati Hamzaoğlu ( Biyoloji ) , öğretmeni idi, Hayrettin Özgül öğretmenimiz ise matematik derslerimize geliyorlardı. Salih Özcan ( İş Bilgisi ), derslerimize geliyordu, biz ona CANO diyorduk... Mehmet Temiz ( Beden Eğitimi ), Fuat Çetin, Melahat Yıldırım ( Tarih, coğrafya ), Yusuf Kılıç 'da ( Fizik ) ) derslerimize geliyordu. Sonra hükümet Tabibliğinden Dr. Rağıp Utkan Bey vardı. Babacan bir öğretmendi. Fransızca derslerimize bir ara geliyordu. Hiç unutmuyorum: Okulun panosuna şöyle bir ilanı vardı:
Her hafta Cuma Günü, öğleden sonra öğrencilerime parasız bakıyorum. Acilen evlerine de gidebilirim " diye bir ilanı asılı duruyordu. İyiliksever bir insan Dr. Rağıp Uİtkan...
Aslında beni şiire en çok bağlayan ve teşvik eden Yusuf Kılıç adındaki fizik derslerimize gelen bu öğretmenime çok şeyler borçluyum…
1960 yılında Kızıltepe Ortaokulu’ndan mezun olunca Diyarbakır Erkek İlköğretmen okuluna yazıldım, önce gündüzlü ( üç ay ) ve sonra yatılı oldum.O yıllarda Cumhurbaşkanımız olan Cemal Ağa diye anılan Sayın Cemal Gürsel’e bir mektup bir dilekçe havasında yatılıya geçmek için yazmıştım ve bu dilekçe üzerine Cemal Gürsel’in emriyle Diyarbakır Erkek İlköğretmen Okulu’na yatılı olmaya hak kazandım. Tabi bu kolay olmadı, bunun da ayrı bir hikayesi veya bir öyküsü vardır. O yıllarda bizim okul müdürümüzün adı Nuri Arısoy’du. O yıllarda tahminen 50 yaşlarda idi. Sonra’dan Fransa’ya gitti. Bir ara ona uğramıştım, derdimi anlatmıştım, "ancak bir yıl sonra disiplin cesazısını almamak ve sınıfınızı diretk geçmek koşuluyla geçebilirsiniz" diye bana durumu anlatmıştı.....
Ama ben bu dilekçeyle üç ayda bu işi haletmiştim. Benimle birlikte dört öğrenci daha yatılıya geçtiler. Ama ilk kapıyı açan ben oldum…. Hiç bir torpilim de yoktu… Sadece düzenli üç sayfalık bir mektup ve dilekçe yazmıştım. Tabi bizleri yine sınavla aldılar. Sınav sözlü idi. Okul müdürümüz Nuri Arısoy’un sorusu şu idi: “ Bu dilekçeyi sen mi yazdın, nasıl yazdın, anlat bakalım? diye. Ben de olduğu gibi anlatmıştım ve tamam dediler. Tabi benden sonra terleyenler bile vardı…
Diyarbakır Erkek İlköğretmen Okulu'ndaki öğetmenlerimi yazıyorum:
Erdoğan Toker ( tarih ), İsmail Mercan ( matematik ), Halis Biçer ( resim ve İşbilgisi ), Ülkü Aydın( Türk Edebiyatı ), eşi Cengiz Aydın ( Beden Eğitimi ), Erdoğan Aykal ( Müzik ), ondan 5 almak her yiğidin harcı değildi. Muhakkak bir müzik aletini çalmamızı şart koşuyordu. ( Mandolin veya saz ) .Ben bu konuda çok yeteneksizdim, zoraki bir 4,5 veya beş alabiliyordum. O yıllarda ağabeyi Gürer AYKAL, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orgkestrası Şefiydi… Türkiye çapında değerli bir sanatçı idi. Arif Pınar ( Matemetik ) Leman Güllü ( Psikoloji ), yine Osman Bey ( Psikoloji ) , Fuat Marangöz ( Din ve Ahlak ) derslerimize geliyorlardı…Sonradan Leman Güllü Hanım , okul arkadaşım Salih Aykal’la evlendiler.Mutlu bir yuva kurdular… Bir de son zamanlarda matematik derslerimize gelen bir öğretmenimiz daha ( kıt notlu,sıfır hoca ) Mehmet Bey vardı, onunda soyadını hatırlayamadım. soyadını yazamadım... O da titiz bir insandı...Yüzünün güldüğünü hiç hatırlamıyorum...Dersleri çok sıkı geçerdi...
1974-1976 yıllarında Diyarbakır Eğitim Enstitüsü’nde Türkçe Bölmü’nde öğrenci iken, yine Leman ( Güllü ) Aykal hanımın öğrencisi oldum.... Bu değerli öğretmenlerimden Sayın Erdoğan Toker ve Aziz Arıç’la hâlâ tanışıyor, görüşüyor ve bir araya geliyoruz. Diğerlerini maalesef bulamadım. İstanbul’dan öğretmenimiz Halis Biçer’i buldum, kitaplarımı kendisine gönderdim. aldığını söylediler, fakat bir daha görüşmek kısmet olmadı… Telefonla aradım bir türlü ulaşamadım…
Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Akşam / Türkçe Bölümü’nde öğrenci olduğum yıllarda ( 1973- 1976 ) yine hatırlayabildiğim kadar bazı öğretenlerimin adını veriyorum: Okul Müdürümüz Sayın Şükrü Orhan Bey,( Şükrü Orhan Bey bir ara bizim öğretmen okulunda iken yine Eğitim Enstitüsünde bizim okul müdürümüzdü, bir arada Rahmi Gemici vardı ), sonra Rahmi Gemici Mardin Milli Eğitim Müdürü oldu ), Sıtkı Sağlam ( Türk Dil Bilgisi ), Günay Karakan ( Yeni Türk Edebiyatı ), Bekir AY ( Eski Türk Edebiyatı , sonradan okul müdürümüz oldu ), Leman Aykal ( Eğitim Psikolojisi ), Mehmet Kutlu ( Batı Edebiyatı ) derslerine geliyorlardı.. Evet aradan 45- 50 yıl geçti. Bazılarını hatırlayıp yazamadım, unuttuklarımdan özür dilerim...
Belki bugün bazıları yok aramızda… Vefat edenleri saygıyla ve rahmetle anıyorum. Yaşayanlara sağlık ve hastalıksız uzun öpürler diliyor ve 24 Kasım Öğretmenler Günlerini candan kutluyorum. Ve de cümlesinin ayrı ayrı ellerinden öpüyorum.Bu saygıdeğer öğretmenlerimi her zaman saygıyla ve vefat edenleri rahmetle anıyorum.
Bu adlarını onurla yazdıklarım kişiler beni yetiştiren saygıdeğer öğretmenlerimdi.. Hasta ve rahatsız olmama karşın ( rağmen ) yazmadan edemedim. Benim bu değerli insanlara, öğretmenlerime şükran borcum vardır…. Düşünüyorum da nerden nerelere geldik…. Öğretmenlerimizi hatırlamak bir vefa borcudur… Bunu unutmamak gerekir… Onun için bunları yazdım. Bu yazımı zahmet edip sabırla okuyanlara da teşekkürler ediyorum…
Tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmerler Günü kutlu ve mutlu olsun….
Selam ve saygılarımla nice aydınlık 24 Kasımlara....