Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Benim üzgün sevecenliğim ( Diyaloglar 2 )

Benim üzgün sevecenliğim ( Diyaloglar 2 )
 

Bu resimde üzgün bir sevecenlik var, bulabilir misiniz?


- Neden susuyorsun.?

- Hiç, düşünüyorum.

- Neyi düşünüyorsun?

- Olup biten her şeyi, bir bakıma bütün hayatımı sorguluyorum diyebilirim.

- Mutlu olduğunu sanıyordum!

- Aksini söylemedim, pek tabi mutluyum, seninle olmak huzur veriyor bana.

- Bunu duymak çok hoş, yine de kaç gündür pek de huzurlu görmüyorum seni. Hem, nereden çıktı şimdi şu, bütün hayatını sorgulamak. Geriye dönük ne gibi pişmanlıkların olabilir ki?

- Pişmanlıktan bahsetmedim, üstelik öyle merak edilecek ciddi bir şey yok. Bu benim üzgün sevecenliğim.

- Yani?

- Mutluyum, seni seviyorum, çok anlayışlı ve müşfik bir insansın. Bu bakımdan çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Evet, aslında ben şanslı bir insanım.

- Bütün bunlar çok hoş ve gurur okşayıcı sözler, yine de merak ediyorum, bilmediğim ama seni üzen bir şeyler mi var; yardımcı olmak görevim.

- Senin şu görev düşkünlüğün yok mu.

- Sevgilim, okyanus gözlüm, bak bakim bana; şöyle gözlerimin içine.

- Baktım işte.

- Sen canı sıkılan bir kadın değilsin, olamazsın da. Mutlu bir ailen, sevdiğin bir işin, dünya kadar eşin dostun, dahası çok zevkli ve renkli uğraşların var. Durup dururken hayatını sorgulamak da nereden çıktı. Lütfen yardım et bana bir şeyler söyle.

- Baksana çevremize, dünyamızda olup bitenlere, bunca mutsuzluk varken insan her şeye kayıtsız kalamıyor. Hiç bir şey yokmuş gibi davranamıyorum. Bir şeyler eksik ve sanki üzerime düşeni yapmıyormuşum gibi  bir hisse kapılıyorum.

- Bebeğim benim, duyarlığını takdir ediyorum, fakat bütün bu olumsuzlukların, mutsuzlukların sebebi biz değiliz. Elimizde her şeyi tersine çevirecek sihirli bir değnek de yok. Yine de, sanki, söyleyemediğin başka şeyler var gibi geliyor bana

- Hayır, yok, emin ol, içimde bir sıkıntı vardı, seninle paylaştım ve oldukça rahatladım. Kendimi çok daha iyi ve hafiflemiş hissediyorum.

- Gerçekten hepsi bu kadar mı?

- Gerçekten hepsi bu kadar, bana inanmalısın.

- Sana her zaman inanıyorum.

- Tamam hayatım, hadi işe geç kalacaksın.

- Sen çıkmıyor musun?

- Ahsen ile buluşacağım, biraz anneme uğrayacağız. Haber verdim, öğleden sonra ofise gideceğim.

- İşini kolay kolay aksatmazsın, bir şey mi var, annen iyi mi?

- Yok bir şey canım, ne kadar endişe ediyorsun. Ahsen'in biraz canı sıkkın bugünlerde, annem de mantı açacakmış, işte o bahaneyle biraz dertleşeceğiz. Başka vaktim yok.

- Peki, anladım, Ahsen için ayrıca çok üzülüyorum, bir türlü yüzü gülmedi şu kızın.

- Ne yazık ki öyle, işte kararlar ve tercihler meselesi. Biraz yanlış adım atınca sonradan gelen sıkıntılara dayanmak güç oluyor.

- Peki hayatım, ama senden bir söz almak istiyorum.

- Ne sözü?

- Madem ki her şeyi anlattın ve rahatladın, bundan sonra evin içinde öyle kendi başına kaybolup gitmek yok artık.

- Aa, öyle mi yapıyordum, hiç farkında değilim.

- İşte ben de söyledim ve rahatladım, vallahi ben de çok hafifledim.

- Çok hoşsun!

- Sen de çok güzel, saçlarını böyle topuz yapınca okyanus gözlerin daha da güzel görünüyor.

- Öpüyorum seni.

- Öyle yalancıktan değil, doğru dürüst öp.

- Peki, gel..........nasıldı?

- Mmmmm, bir daha.

- Hadi, işe geç kalıyorsun.

- Hoşça kal sevgilim.

- Hoşça kal.....

 

 

 
Toplam blog
: 220
: 2018
Kayıt tarihi
: 02.07.06
 
 

Yazmak, ufkun da ötesine taşan engin bir serüven gibi gelir bana ve gençlik yıllarımdan bu yana v..