Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '11

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Benim yasağım iyi, seninki kötü

Benim yasağım iyi, seninki kötü
 

Milliyet Blog’un “Blog Yazarları Tartışıyor” başlığı altında yürüyen ve “yeni Alkol Yönetmeliği” konulu tartışmayı, üzerinde hassas olduğum bir konu olması nedeni ile takip ediyorum. Herkes kendi meşrebince konuya yaklaşmaya, farklı noktalardan bakış açılarını sergilemeye çalışıyorlar.

Milliyet Blog’un bu serbest kürsü işlevini seviyorum. İnsana en azından, bir olaya kaç farklı açıdan bakılabileceğini, insanların ne gibi öncelikleri olduğunu gözlemleme fırsatı veriyor. Sonuçta çok fazla bir şey değişmediğini, insanların fikirlerinde bir oynamaya sebep olmadığını az çok bilsem de, yine de faydalı bulduğum bir çaba. Oysa karşıdakinin de fikirlerini önemseme, önceliklerine saygı duyma, ortak bir nokta yakalama gibi zihinsel gelişmelere vesile olabilse çok daha faydalı bir işlevi yerine getirebilir.

Son alkol tartışmasında dikkatimi çeken bir nokta bence önemli. AKP hükümetince gündeme alınan “Alkol Yönetmeliği”ne dair itirazlar, özellikle kendisini “laik”, “Atatürkçü - bazıları için Kemalist-”, “solcu”, “devrimci” vs tanımlayan insanların tepkisini çekti. Tepkiler ile ilgili çeşit çeşit yazılar yayınlandı. Bu yazıların hemen hemen hepsini okudum. Bana ”bu yazıları ortak bir paranteze al” denilmiş olsaydı, büyük olasılıkla şu cümleyi seçerdim; “yasak istek arttırır".

Hemen hemen tüm yazılarda, “yasak” kavramına dair bir karşı duruş, yasağın yasaklanmasına dair talepler ve özgürlük söylemleri ön plana çıkıyordu. Bu değiniler, genellikle benim de üzerinde hassasiyetle durduğum kavramlara tekabül ettiği için, beni mutlu etti. Hatta hayat tarzına dokunulmaması gerektiğine dair, kimi yazılarda ön plana çıkan konulardan daha da memnuniyet durdum. Ama bu memnuniyetimin ucunun açık olduğunu çok iyi biliyordum.

Çünkü, yukarıda yer verdiğim sıfatlarla kendilerini tanımlayan insanlar bu ülkedeki bir çok yasağa aynı mantıkla ve aynı rahatlıkla yaklaşamıyorlar. Mesela, bugüne kadar bu insanlar arasında, “üniversitede türban yasağı” meselesine, aynı özgürlükçü bakış açısı ve “yasakları yasaklamak lazım” mantığı ile yaklaşan birisini göremedim. Kimse bu yasağın, türbanın cazibesini daha da arttıracağını dile getirmedi. Aksine yasağı savunmak konusunda, aynı insanlar oldukça gayretkeş davrandılar. Yasağı meşru gösteren mazeretler üretmekten geri durmadılar.

Bu yazıları okudukça hep şunu merak ettim; acaba "18 yaşında bir insan kendi özgür iradesi ile alkol kullanabilir, aynı şekilde başını örten bir bayanda üniversiteye özgürce girebilir ve temel hakkı olan eğitim alma hakkına engelsiz ulaşabilir" diyebilmek çok mu zor? Özgürlükleri savunurken, farklı özgürlük konuları arasında benzer mukayeseler neden yapılamaz?

Aynı şekilde, aynı insanların bu ülkede çok uzun yıllar geçerli olan Kürtçe yasağı konusunda da, özgürlükten taraf olduklarını hiç zannetmiyorum. Tam tersine, “Kürtlerin evlerinde de Türkçe konuşmalarını sağlamak lazım” diyen blog yazarlarına rastlamışlığım vardır. Hükümetin devlet kanalı bünyesinde, bu topraklarda oldukça yaygın olan bir anadilde yayın yapan bir kanal açma çabasına direnen ve bu konuda yasakçılık peşinde koşan insanlar da oldukça fazlaydı. Milliyet Blog sayfaları şahittir.

Kürtlerin “Çift dilli yaşam” ve “anadilde eğitim” taleplerine, yasak mantığı dışına çıkıp, en azından makul yanıtlar ve ortak çözümler üreten bir “özgürlükçü” zihniyete de rastlamış değilim bu sayfalarda. En azından, “eğitimin tamamı Kürtçe olamaz ama nasıl bazı okullarda belirli dersler İngilizce olabiliyorsa, talep edilen yerlerde de bazı dersler Kürtçe yapılabilir” ya da “eğitim resmi dilde yapılır ama talep edilen okullarda Kürtçe seçmeli ders olarak okutulabilir” gibi ara çözümler üreten birkaç yazı görebilseydik “yasak düşmanı” arkadaşlardan.

Bu nedenle olsa gerek, alkol yönetmeliğine dönük eleştirilerde yer alan bu safiyane özgürlük talepleri, yasakçılık düşmanlıkları beni kandırmadı. Basitçe, “benim yasağım iyi, seninki kötü”, “benim hayat tarzıma özgürlük, senin hayat tarzına esaret” mantığından öteye gidebilen bir duruş değil. Bu konuda dile getirilen demokrasi, özgürlük, hak talepleri son derece ilkesiz, içi boş ve dolayısı ile ikna etmekten oldukça uzak.

Yazıma, bugün twitter’de karşılaştığım ve bir linkle ulaşılan bir metinle son vermek istiyorum. Metin başörtülü bir arkadaş tarafından kaleme alınmış ve CHP’ye türban politikasına dair öneriler sıralıyor. Metnin bazı maddelerinden, başörtülü arkadaşın, bu önerileri son derece samimi duygularla kaleme aldığı anlaşılıyor. Çünkü CHP’yi, özgürlük söylemi daralan ve “kendi hayat tarzına özgürlük” sınırına gerileyen AKP’ye alternatif olarak görecek kadar ön yargısız olduğunu hissettiriyor. İşte Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve Gürsel tekin’in de twitter hesaplarına gönderilen o metin;

“CHP'ye niçin başörtüsü ile ilgili siyasi tutumunu değiştirmesi gerektiğini maddeler halinde anlatalım:

1) Bireysel özgürlükleri cebren kısıtlayan yasaklar sol ideolojinin ruhuna aykırıdır. Solu bilen bir solcu yasağı savunamaz

2) Yasak varken başörtüsünün dini mahiyeti sağlıklı bir şekilde tartışılamaz

3) İktidarın çeşitli hilelere başvurduğu bu dönemde, CHP'nin başörtüsü konusunda izleyeceği net siyaset halkın güvenini kazanmasını sağlayacaktır

4) Başbakanın seçim öncesinde özgürlükçü söylemlerinin volümünü kısarak katı milliyetçi partilerin oylarına talip olduğu, başörtüsünü dolaylı olarak rafa kaldırdığı bir ortamda, muhalefetin görevi karşı bir söylem geliştirmektir.

5) İktidarın her seçim öncesinde CHP'nin zaaflarını bilerek başörtüsü üzerinden attığı paslar artık geri çevrilmemeli, topun iktidarın ayağıyla ağlara gönderilmesine izin verilmemeli, başörtülü kızlar daha fazla siyasi malzeme yapılmamalıdır.

6) Başörtüsünün ideolojik bir aygıt olduğuna inanılıyorsa eğer, başörtülü kızlarımızın büyük bir kısmının da bu oyuna alet olduğuna inanılmalı

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..