Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '21

 
Kategori
Sanat Eğitimi
 

Benzeri Pek Az Olan Bir İnsan

Memleketimden İnsan Manzaraları: 310

 

  BENZERİ PEK AZ OLAN BİR İNSAN

 

                “Memleketim Akseki’de, özellikle son 60 yıldan bu yana, hangi taşı kaldırırsanız, altından tanıdık bir isim çıkar mutlaka.” desem; “Amma da atıyorsun ha!” diyeceğinizi bilirim.

                Bunu bile bile, yine de söyleyeceğim:

                Abartmıyorum, gerçekten de, konu ne olursa olsun, Akseki’ye bir çivi çakılmışsa bunca zamandır, mutlaka O vardır; en önlerde.

                “Bana ne, bu kaymakamın işi. Bu belediye başkanının görevi, beni ne ilgilendirir? Yol yapılacaksa ulaştırma bakanlığı, okul yapılacaksa millî eğitim, hastane ise sağlık bakanlığı ne güne duruyor?” dememiştir.  Ve hâlâ da demiyor, diyemiyor.

                Sporla da ilgilenir, turizmle de… Yazılı basınla da, sözlü ve görüntülü basınla da…

                İster iktidar olsun, ister muhalefet, yolu Akseki’den geçen siyasi liderlerle de ilgilenir, hangi dalda olursa olsun, başarılı olmuş Aksekililer’le de...

                Sözgelişi, en güzeli Akseki’de yetişen “kardelen” çiçeği için haberler de yazar; ulusal gazetelere, yerel gazetelere, dergilere makalelere de…

                Kurulmuş ve kurulacak derneklerle yakından ilgilenir. Verilen, önerilen hiçbir görevi de geri çevirmez. Yararlı olmak için çalışır da çalışır; var gücüyle.

                Ve en önemlisi de nedir, bilir misiniz?

                Bu işlerin hiçbirini kişisel çıkar sağlamak için yapmaz. Bir insanın işine yaradığını bilmek, onun sevindiğini, mutlu olduğunu görmek, yüz binlerce lira para kazanmaktan daha çok mutlu eder O’nu.

                Birkaç yıl önce, basılacağını öğrendiğim “Anılarla Akseki” adlı eseri için yazdığım “Sunuş”ta neler demişim bakın:               

                “Akseki’yi bir yanıyla, bir yönüyle değil, her yanıyla, her yönüyle sever O. Akseki’nin aklınıza gelen, gelmeyen her derdi, her sorunuyla ilgilenir. Yol, su, elektrik… Okul, öğretmen, öğrenci, kütüphane… Köylü, kentli, işçi, çiftçi… Hastane, doktor, hemşire, ebe… Tarım, hayvancılık, pazar, pazaryeri… Esnaf, ticaret, üretim, kooperatif… Spor kulübü, vakıf, yardımlaşma derneği… Ve daha neler neler…

                Akseki tarihi, Akseki gazetesi, Akseki dergisi…” (*)

                Merak mı ettiniz, kim olduğunu?

                Aksekililer çoktan anlamıştır da, bilmeyenler için söyleyeyim:

                Akseki âşığı bu değerli insan, eğitimci yazar ve ressam İbrahim Ekmekçi’dir. (Cumhuriyet gazetesinin 1960’lardaki Ankara Temsilcisi ünlü muhabir ve yazarı Mustafa Ekmekçi ile hiçbir ilgisi yok. İsim benzerliği yalnızca.)

                “Eğitimciliği nereden mi?” dediniz:

                Askerliğini “Yedeksubay Öğretmen” olarak, Âşık Veysel’in doğum yeri olan Sivas’ın Şarkışla ilçesinde yapar. Ve sonra, Akseki’nin Dutluca köyü ilkokulunda çalışır yıllarca.

                Bu arada, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nü bitirir. Akseki Şahinler Lisesi Resim Öğretmeni olarak atanır.

                Bir öğretmenin başarısı, öğrencilerinin başarısıyla ölçülür. Acaba, resim sanatını sevdirmiş mi öğrencilerine ve bu konuda iyi yetiştirmiş mi onları?

                Ben anlatayım da, siz karar verin buna:

                Öğretmenimiz, yapılışında büyük emeği olan Akseki Şahinler Lisesi’nin en üst katında işlik olarak kullanılan salonu, aynı zamanda bir resim atölyesine dönüştürür. Tüm resim ve iş derslerini burada yapar. Bir yandan kendi tablolarını üretirken, öte yandan da öğrencilerinin yaparak ve yaşayarak bu sanatı sevmelerine özen gösterir.

                Öğrencilerinden her yıl iki resim yapmalarını, birini kendilerine saklamalarını, birini okulda bırakmalarını ister.

                Ayrıca onları Türkiye çapında yapılan yarışmalara katılmaya teşvik eder.

                “Olabilir. Az ya da çok bunu her öğretmen yapar. Sonuç nedir? Bir başarı var mı? Sen onu söyle.” demekte haklısınız. Evet, zurnanın zırt dediği yere bakalım şimdi de:

                1980’li yıllarda, Akseki Şahinler Lisesi, liseler arası resim yarışmalarında beş kez “Türkiye Birinciliği” kazanır. Evet, bir, iki, üç değil, tam 5 kez…

                Hiçbir başarı, tesadüf değildir. Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa gibi çok köklü liselerin bulunduğu illerden değil de, niçin Akseki gibi, merkez nüfusu üç bini bile geçmeyen küçücük bir ilçeden çıkıyor; bu birinciler?

                Dahası lise 1, 2 ve 3. sınıfların ayrı ayrı değerlendirildiği bir yarışmada ikinci sınıfların birinciliğini, “Düğün Yemeği” tablosuyla Akseki’den Ethem Çarkçı, üçüncü sınıfların birinciliğini de “Pazaryeri” tablosuyla yine İbrahim Ekmekçi’nin öğrencisi Sema Arslan kazanır.

                Ankara’da yapılan ödül töreninde o günün Millî Eğitim Bakanı Metin Emiroğlu, “Türkiye’deki üç birincilikten ikisi Akseki’ye gidiyor. Nerde bu Akseki?” diye sormaktan kendini alamaz.

                Öyle diyeceğine, “Kimdir, bu lisenin resim öğretmeni?” diye sorsaydı keşke!

                O yıllardaki Başbakan Turgut Özal gibi, MEB Emiroğlu da Malatyalı’ydı. “Niçin hiç Malatya’dan çıkmaz; bu yarışmaların başarılı öğrencileri de hep Akseki Şahinler Lisesi’nden çıkıyor?” diye sormak aklına gelmiş midir acaba, bu sayın “Bakan”ın?

                Akseki Düğmeli Evleri’nin, ülke çapında duyulması, ünlenmesi ve önemsenmesi de İbrahim Ekmekçi sayesinde olmuştur.

                Öğretmenimiz, Ankara’daki ödül törenine gittiğinde, “Geleneksel Türk Evleri” konulu bir resim yarışması düzenlendiğini öğrenmesin mi?

                Tutmayın sakın, İbrahim Ekmekçi’yi!

                İlçeye döner dönmez, öğrencilerinin yaptığı Akseki evleriyle ilgili resimleri yarışmanın seçiciler kuruluna gönderir hemen. Ve sonuç: “Birinci, Akseki Şahinler Lisesi’nden Mustafa Şener…”        Ödül nedir, bakınız: Birinci gelen öğrenci, ailesi ve öğretmeniyle birlikte Safranbolu’da iki hafta süren festivalde konuk olarak ağırlanır.

                Paradan puldan çok daha değerli olmuştur; bu ödül. “Neden?” diyorsanız, işte yanıtı:

                Akseki’de yıkılıp yerine betonarme çirkin binalar yapılan o güzelim eski ev ve konakların, kendi elimizle yok ettiğimiz ne büyük bir hazine olduğu bilincini bu seminerde kazanır öğretmenimiz.

                Ve Akseki’ye döner dönmez, Kaymakam’a da aşılar bu bilinci, Belediye Başkanı’na da… Mimar ve mühendisler gibi, eski ev sahiplerine de…

                Daha yazacak çok şey var ama şimdilik bu kadar yeter. Unutmadan söyleyivereyim ama:

                Müdürden, müfettişten değil, öğrencisinden sorun; siz öğretmeni.

                Ben de size sorayım:

                Var mıydı, sizin de böyle değerli bir öğretmeniniz?

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                         Hüseyin Erkan

                                                                                                              huseyinerkan.antalya@gmail.com

-------------------------------------------------------------------------------------------

(*) Anılarla Akseki: İbrahim Ekmekçi, Akseki Eğitim Hayratı Derneği, İstanbul 2021, (0212) 542 93 48

 

 
Toplam blog
: 100
: 88
Kayıt tarihi
: 19.02.20
 
 

1942'de Antalya'ya bağlı Akseki ilçesinin Gödene (Menteşbey) adlı kuş uçmaz kervan geçmez bir köy..