Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '17

 
Kategori
Güncel
 

Bertaraf Olacaklar Sırası

Ben yıllardan beri Türkiye ve dünyadaki olayları okumaya çalışırken düz mantık ilkelerini kullanmaya çalışıyorum. Bu ilkeler beni doğrusu umutsuz ve yalnız kılıyor. Çünkü insanlar işaretlere, sloganlara, sembollere gerçeklerden daha doğrusu matematiksel, kimyasal, fiziksel ve doğa olaylarından daha çok değer vermeyi tercih ediyorlar. Bu da onları çoğu zaman kırıcı, hatta çoğu zaman da katil yapabiliyor.

12 Eylül öncesi öğrenci olaylarının baş aktörleri perde önünde sözde birkaç sloganla olayları yönetir ve yönlendirirken sağcı mahallesinde doğanın sağcı, solcu mahallesinde doğanın solcu, Sünnilerin sağcı, Alevilerin solcu olduğu ve birbirlerinin oluk oluk kanlarını akıttığı günler yaşadık. 1950’li yıllardan sonra ordunun şekil değiştirdiğini aktör olduğunu ve uzun süreli darbeler zamanını yaşadık. Dost dediğimiz ülkelerin bizi Kıbrıs Harekâtı sırasında yapayalnız bıraktığı hatta düşmanca söylemlerde bulunduğu zamanları yaşadık. Ağır sanayi namına ülkemizde ne varsa yok edildiği zamanları yaşadık. Parası asla otomobil almaya yetmeyen, hayatta bir otomobili asla olmayacak (bedensel engellilerden) sağlanan vergilerle yollar yapıp tren yollarını rafa kaldırdık. Düşmanlarla aynı yatağa zorla sokulduğumuz yılları yaşadık. Başkasının tecrübesini kendi tecrübemiz zannedip, kendimizden başkası olma adına kendimizden vazgeçtik. Kuyruktan baş olmayacağını bile bile kuyruktan baş, baştan kuyruk yapmaya çalıştık. Bizimi gibi düşünmeyenleri yok saydık, taşladık olmadı haşladık. Başkalarını fikirlerini kendi fikirlerimiz sandık. Kardeşlerimize, atalarımıza inanmadık da başkalarına inandık. Çanakkale’de iki yüz elli bin şehit verip kahramanlık naraları attık da bunu eğitimin gerçek bir parçası yapmadık. Başkalarının kelimeleriyle derdimizi anlatıyoruz sandık da asla anlatamadık. Milliyetçi olduk Koreliyi Çinli zannedip dövdük de bu ülkede yıllarca neden ve niçin Asena’nın dansöz yapıldığını, Manukyan’ın vergi rekortmeni olduğunu anlayamadık. Milliyetçilikten dem vuranların niye bu olaylara tepki vermediğini veremediğini de anlayamadık. Milliyetçi camiadan tüccar, yerli araba, yerli füze, birlik beraberlik beklerdik, onlar ki Anadolu’nun en fakir çocuklarıydılar, liderlerin kapısında bekçiydiler. 1960 darbesi öncesini ve sonrasını okumuş olsalardı ve inanmayıp araştırsalardı çok farklı bir çehre ile karşılaşırlar mıydı acaba? Bugünlere nasıl gelindiğini anlarlar mıydı acaba? Solcuyum diyen ancak halktan kopan entelektüel, en fazla batı taklitçisi yurdum fakir insanı başka bir Türkmen grubun temsilcisi olabilirler miydi? Düz mantık ilkelerim bana göre; olayları basitleştirmeye yarıyor. Bu basitleştirme de aslında bir nevi beni mutsuz da etmiyor değil ancak kişilere çok fazla güven duymama da engel oluyor. Bu düz mantık ilkelerine kaynak olan değerler var. Bunlar hayatın gerçeği, doğa yasaları ve basitlikler zinciri denebilir. Bunlar yakın geçmişimizde olan olaylardı. İlkokul mezunundan ilim irfan hatta büyü bozmasını bekledik de profesörlere inanmadık (Hala da inanmıyoruz!)

Kısaca düz mantık ilkelerim;

Küçük şeyler için yalan söyleyenler daha büyük şeyler için kesin söylerler.

Yalan söyleyenlerin ya gerçekle yüzleşme cesaretleri yoktur, ya da inançsızdırlar.

Yalan tüm günahların örtüsüdür ve yalan söyleyen günahları kolayca işleyebilendir.

Yalanla iman değil, yalanla münafıklık kardeştir ve münafıklar dinimizce lanetlenmiştir.

                                          ***

Karıncadan karınca, filden fil olur.

Çok söz söyleyenler kısa süreliğine inandırıcı olsalar da eserler kalıcı olur.

Annesini, babasını, doğduğu yeri seçemeyen insanların çoğunluğunun dini de kültürü de aslında bölgeseldir ve her doğru her bölgeden farklı görünür.

Ustanın eseri yaptığındadır, dilinde değil.

Başkasının kazandığını yiyerek erkeklik yapanlara harem kuranlara, insanları birbirine kırdıranlara dünya üzerinde kral denir. Bu da dünya üzerindeki gelmiş geçmiş tüm insanların en büyük çelişkisidir.

Anlayana hizmet de bir tuzaktır, tuzak da.

Sahtekârın ustası önce bol verir, sonra her şeyi alır.

Matematiğin açıklamadığı bir maddi kural varsa orada hırsızlık vardır, hile vardır.

                                                            ****

İyi dost kötü dost yoktur, dost vardır dünya malına dünya malı kadar değer verir, dost vardır çöpe dünyalar kadar değer verir. Herkesin değeri değer verdiğinde aşikârdır.

Dostun iyisi zor günde bellidir. Zor günde yanında iken bunu başına kakanlar zor gününde yanında olmayanlardan dahi alçaktır ve sinsidir.

Geleceğini bekleyerek dostuna borç ya verme, ya da unut. Gelmezse veya gelemezse çok da fazla üzülme.

İnsanlar doğarlar, büyürler; toplum onlara bir beden biçer giyerler. Oldum derler, olurlar. Ne olduklarını Allah bilir.

Mamayı bir bebekler bir de çok zengin hastalar yer. Allah bir yetişkini başkasının elinden mama yer hale getirmesin derler ama insan ömründe mutlaka bu durumlara düşer.

Bir insan ocu bucu olmaz, ya insan olur kendi kazandığını yer, ya da başkasının kazandığını yer. Başkasının kazandığını yiyerek ocu bucu olanlar kimden kazanırsa ocu olur, şaşırmaya gerek yok.

Her sistem daha güzeline layıktır.

Sağlığı olduğu, çalışmadığı halde en lüks yaşantı sürenler dünya üzerindeki en “uyanık” kimselerdir. Onlara dikkat edin, saygı gösterin!

Herkes dostuna yaslanır en son yaslanılacak dost kara topraktır.

Hiçbir canlıya fayda sağlamayan aslana kral yakıştırması ancak bu dünyaya has bir şey olabilirdi. Hâlbuki aslan en büyük asalak hayvandır ki, insanlar kendilerine inek denilince kızarlar ama aslan denilince kabarır yılan görünce irkilirler. Hiç koskoca aslan yılandan irkilir mi?

Böyle uzayıp gidiyor…

Matematik, fizik, kimya doğa kurallarına ters işlem yapmak rüzgâra karşı yapmaya benzer. İnsanlar bel bağlayanlar da insanların ölümlü olduğunu bilirler. Halkı halk yapan bir arada tutan yaratılan dış düşmandır. En fazla bağış tüm dünyada cennet mücadelesi için Allah’a yapılır, hâlbuki bu kadar âlemlere sahip olan Yüce Allah her şeyi bilir, görür anlar. Ancak kuzuyu kurt yemi zayıfı güçlü yemi yapar, zayıf olan bina ibadethane dahi olsa çöker. Mimar Sinan gibi ustaların eserleri de yüzyıllara, devlere, devletlere hatta İmparatorluklara meydan okur. İyi bir eser mükemmel bir altyapı ile olur. Kim demiş; Mimar Sinan Fizik bilmez, kimya bilmez matematik bilmez diye. İnsanların en büyük sahtekârlığı mevcut düzenleridir. Sahtedir ama inanmak lazım derler, değerlileri değersizlere feda ederler de bunu devam ettirmek isterler yoksa o kadar mücadelenin bir anlamı olmazdı ki?

Zenginle fakirin mezar taşı karşılıklı konuşsalar ne derlerdi acaba?

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..