Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Beş dakika!

Yaşadığınız kent hele de büyükse, yaşamın içinde savrulurken, düşüncelerinizle bile başbaşa kalmak mümkün olamayabiliyor. Büyük bir olasılıkla kendinizden randevu almanız gerekiyor ki: eğer randevu defterinizde kendinize verilebilecek bir dakika yada bir kaç dakika bulabilirseniz kendinizi çok şanslı sayabilirsiniz. Bilimum insanoğlu böylemidir yoksa zamana yetişmeye benim mi gücüm yetmiyor.

Koca bir kışı kardı, buzdu, ayazdı, derken: geride bıraktığımın ayrımına iş yerimden diş tedavimi yaptırmak üzere gittiğim hastaneden çıktığımda, birden yüreğimi ısıtan, gözlerimi kamaştıran, yaşadığımın ayrımına varmamı sağlayan, pırıl pırıl bir güneşle karşılaşınca farkettim. Öyle güzeldi ki...

Hani hasretiyle nice gündüzler, nice geceler tükettiğiniz sevgiliye kavuşmak ve ayrılmak istememecesine boynuna kenetlenmek gibi bi şey olsa gerek. Saatime bir göz atıp, ’’tüh ya bu haksızlık bir koca kış sıcaklığını hasretle beklediğim sevgiliyle el ele göz göze kucak kucağa yürümek varken, iş yerime bir an önce taksiye binerek gitmem, yetişmem gerek.’’ diye düşünüp hayıflanırken, üç dakika ya da beş dakika bile olsa, taksi durağına kadar yürüyebilirim bu da kendime ayırdığım bir zaman olur düşüncesi beynimin en ücra köşelerine doğru yol aldı. Ben de durağa doğru elbette. Mutlu, keyifli, sevgilinin sıcaklığında biraz mayışmış, sarmaş dolaş yürürken elli metre ötemde ki taksi durağında, şoför olduğunu düşündüğüm bir vatandaşın kendini havaya doğru zıplatırcasına el, kol hareketleriyle sanki birşeyler anlatmaya çalıştığının ayrımına vardım varmaya da, benimle ilgili olduğunun farkına varamadım. Anında ruhum yörüngesinden çıkarıp attı, ve ben mutlu, bahtiyar yine güneşimle başbaşa kalıp ona aşk şarkıları söylemeye dalmıştım ki "hanımefendi buyurun" diyen bir sesle nağmeler boğazıma koca bir lokma ekmek gibi takıldı. Yanımda bir taksi, binmem için oturduğu yerden arka kapıyı açmaya çalışıyor!!! Lokmayı zorla yutkunarak, pardon ben mi çağırdım diye hafifçe eğildim. "Yoo, niye taksiye binmeyecekmisiniz" diye soruma soruyla bir cevap aldım. Nereye oturtacağımı anlayamadığım bu pişkin davet karşısında ben de gayet pişkin ve de kızgın evet taksiye rbineceğim, fakat şu an değil durağa varınca diye cevabı bi güzel yapıştırdım. şoför arkadaşın da benden geri tarafı kalırmı hiç olsun binin durağa kadar ki mesafeden para almam derken, (işin sanırım en güzel tarafı da bu olsa gerek) ben bir yandan yürümeye devam ederken arkadaş da geri vites eşlik ediyordu..

Eğildim ve yine gayet nazik bir uslupla bak kardeşim taksiye binmeyeceğim lütfen yolunuza devam edermisiniz dediğimde aldığım cevap sanki, ayak tabanlarımdan kaldırıma kuvvetli yapıştırıcıyla yapıştırdı beni.

Şoför iyice sinirlenmiş, bana bağırıyor ve "hanımefendi binecek misiniz şu taksiye benim ekmek paramla ne demeye oynuyorsunuz ben sıramdan çıktım yeniden girdirmezler ki sıraya" diye ağzından öfke saçan tükürüklerini bana doğru fırlatıyordu. Benim de öfke sınırlarım göklere doğru kabarmaya başladı. Sinirlilik bulaşıcı bir hastalıkmış meğer. "Arkadaşım sen delimisin, zorla mı bindireceksin arabaya, belamısın gitsene başımdan, ben seni çağırdım mı? Sırandan çık diye ben mi haber gönderdim sana. yoo tabii tabii haklısın kendime ayırdığım beş dakika zamanı çok gördün. Sen terbiyesiz değil, hırsızsın aynı zamanda da, benim zamanımı çalmaya ne hakkın var senin? Ben şimdi seninle niye tartışıyorum be kardeşim? diye, allah ne verdiyse sokağın ortasında ver yansın ederken arkadaş da, o kadar elimi kolumu salladım körmüsün sen niye istemiyorum diye işaret etmedin? Taksiye binecek gibi yürüyordun diyorken ben de bi yandan aaa tabii tabii kim el sallayacak diye gözlerimi dört açarak yürüyecek, kim bir şey söyleyecek diye ağzımı mı ayıracağım diye feryatlarımı yükseltiyordum. Birden sakinleştim, bak kardeşim siz en iyisi bu sokağa bir tabela asın. "Taksiye binmeyecekler burdan geçmesin yazsın." mazallah yandaki apartmanda ki evine gidecek olanları da bindirmeye kalkarsınız da, nereye götüreceğinizi şaşırırsınız kelimeleri yine, şarkı nağmeleri gibi boğazıma düğümleniverdi. Zira bizim şoför arkadaş beni bindiremeyince bi okkalı küfürle gaza basıp bindirecek bir av yakalamak üzere beş dakikaları çalmak için uçtu, gitti.

Amman siz siz olun ne yaparsanız yapın sokakta kendinize sakın beş dakika ayırmayın...

 
Toplam blog
: 66
: 452
Kayıt tarihi
: 21.01.09
 
 

Udi, bestekar ve şairim. TRT'de bestelerim bulunmakta olup, bazı eserlerim de TRT ses sanatçıla..