Beş Kazan, Üç Harca'dan Kazı Kazana

          Orta ve alt kesimler için yeni bir devrin başladığına tanık oluyoruz. İşsizlere iş temin edebilmek için açılan istihdam garantili kurslara işsiz insanlara para verildiği halde kursiyer bulmakta zorlanıldığı zamanları gördü bu ülke. Neden kursiyer bulamadıklarını araştıran kurumlar acı gerçekle karşılaştılar; “Çalışırsak daha az para elimize geçecek, kursa gelirsek sosyal yardımlar kesilecek o yüzden de kursa gelmektense sosyal yardımlarla geçinmeyi tercih ediyoruz” Bu ifadeler birçok kurumun arşivlerinde halen bulunmaktadır.

        Sağlıklı olduğu halde hiç çalışmadan geçinen ve bütçeye hiçbir katkı yapma niyeti taşımayan insanlar, anlaşmalarını devletle yapan ve devletle dolar garantili alım anlaşması yapan güçlüler, artan işsizlik artan kurlar, kesinlikle ülkede bir şeyler değişiyor ve değişmek zorunda.

         Balıklar avlarla, insanlar çıkarlarla avlanır. Uzun çıkarlarını görmeyenler, tuzağa düşerler bu durum herkes için geçerlidir.

         Zenginlik tüketebilme gücü değildir. Üretebilme gücüdür. Ürettiğini satabilme gücüdür. Kaynak yapmadan bisiklet yapmak olmaz, her öğrenmenin, her basamağın başka bir ön şartı vardır. Yürümek için ayaklarının olması gerekir. Koşabilmek için de sağlıklı olmak gerekir. İlkokula gitmeden üniversiteye gidilmez, masallarda iyiler gerçekten kötüler ve hilekârlar kazanır. Kazanç o denli acımasız hale gelir ki, işte öyle zamanlarda insanlık büyük bir yıkım içindeyken Allah peygamberlerini gönderir.

         Bugünlerde ekonomik gerçeklerin gizleyemediği dünya çapında büyük bir sefaletle karşı karşıyayız. Parası olanların neredeyse insanı tamamen kontrol altına alan araçları kontrol ettiği günümüzde gerçekler bir süre daha gizlenebilirken günümüzün belki de en şanslıları sefalet içindeki Afrikalılar olsa gerek. Çünkü onlar en azından şehirlerde yükselen gökdelenlere karşın, kendilerinin evsiz kalmaları sorunu yaşamıyorlar. Beş yıldızlı geceliği bin dolar otellere beş yüz metre mesafede bir metroya sığınan batılı evsizlere nazaran Afrikalılar en azından gördüklerinden geride kalmadıkları için varlık içinde yoksulluk içinde olmadıklarından bir nevi daha şanssızlar. En azından iklim sokakta yaşamaya kuzey ülkeleri açısından daha uygun.

         Tükettiğini kendin üretmiyorsan başkası üretir. Başkası üretirse, bunun bedelini ister. Dolayısıyla o sana bir şey verdiğinde sen de ona bir şey vermelisin. Verecek bir şeyin yoksa alacak bir şeyin de olmaz diye tarif edilen kabaca bir dünya ticaretinde elbette seksen milyonluk ülke daha fazla üretici, daha fazla satıcı olmak zorundadır. Otomobilinden, tarımına, madenine hemen her türlü üretimi yapabilmelidir.

         Turizm elbette iyi bir yatırımdır. Ancak bir sanayi gibi değildir. En nihayetinde nazik bir ifadeyle ağırlama hizmetlerinin fiyatlandırılmasıdır. Sanayi ile elbette kıyaslanamaz. Otomobil iyidir ancak o da bir füze sanayisi, en nihayetinde nükleer sanayi kadar üst düzey değildir. Montaj sanayi hiç yoktan iyidir. Ancak mikro seviyede teknolojiler kadar üst düzey değildir.

         Günümüz batısı ile doğusu arasında fark oldukça açılmıştır. Açılan fark; Batı kendi ülkesindeki sanayi tesislerini kaldırıp, daha az gelişmiş ülkelere yönlendirirken, montaj sanayiden daha üst seviyeye taşınmasından sonra hem çok daha ucuza mal edilmeye başlanmış, hem de batının doğası temizlenmiş, insan yaşam süresi artmış ve daha fazla spor ve daha fazla eğlenceye zaman ayırabilir olmuşlardır. Ancak bu durum da sürekli olması mümkün değildir. Dünya nüfusunun %5'i huzurlu, diğerleri karışıklık içinde iken dünyada huzur bulmak gerçekte çok zor.

         Dünya hızla bir yere doğru yuvarlanıyor. Düşünen herkesin çok dikkatli adımlar atması gereken bir zamana doğru hızla ilerliyoruz.