Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '13

 
Kategori
Çalışma Yaşamı
 

Beş milyon işsiz, dört milyonu vasıfsız; ben patron olsam mesleği olmayana iş vermem

Beş milyon işsiz, dört milyonu vasıfsız; ben patron olsam mesleği olmayana iş vermem
 

Türkiye’de işsizlik kadar önemli diğer bir konu da çalışmak isteyenlerin doğru dürüst bir mesleğinin olmaması. Hani öteden beri olanları anladık, okul yoktu, imkânları yoktu, geleneksel meslekleri ya önemini kaybetti ya da yeni teknoloji ve insanların beklentisine uymadı; bütün bunlar tamam da yeni nesil de pek öyle aman aman meslek sahibi olarak yetişmiyor.

Çalışma bakanı Faruk Çelik’in TV’de “ Üst düzey bilgi ve uzmanlık gerektiren 294.000 boş iş var. Buralara kimse müracaat etmiyor, adam bulamıyoruz” şeklindeki açıklaması çalışma hayatımızın özeti gibi. Gazeteler ilanlarla dolu; ama adam bakıyor ilana aranan özellikler kendinde yok, işsiz olduğu halde gidemiyor.

Çalışma bakanı gerçeği söyledi ama neye yarar ki çözümünü söylemiyor. E Yok ki bir çözüm söylesin. Böyle gelmiş böyle gidiyor. 5–10 bin lira maaşlı yüksek kariyer sağlayan tam 294.000 tane iş boş duruyor ama buralara girecek bilgi ve uzmanlıkta insanımız yok. Hem de ülkemizde milyonlarca işsiz varken.

Kerim Korkut’un sistemini hatırlayalım. 6–16 yaş arası 10 yıllık temel eğitim (TES) var. İlkokul, orta öğretim, lise, özel okul, devlet okulu, fen lisesi, Anadolu lisesi, bilmem ne lisesi, şu okulu, bu okulu gibi sayısız ayrımlar kaldırılıyor ve tek bir temel eğitim sistemi var. Okulsuz bir eğitim. 20 ailenin okul çağındaki (06 yaş) çocuklarını özel gibi birebir eğiten son derece donanımla (öğretmen,psikolog ve yardımcı) dan oluşacak 3 kişilik bir eğitim gurubu var.

70’i çocukların yaşamıyla (çocuklukta ve gençlikte yapılan/yapılmak istenen tüm eğlence ve aktiviteler) ilgili, 30’u hayatta bir insanın bilmesi/öğrenmesi gereken şeyler olmak üzere 100 maddeli eğitim faaliyet listesi. Çocuk bunlardan (2+1, yani 2 eğlence, bir zorunlu ders) 3 faaliyeti kendisi seçiyor ve 09.00–15.00 arası bizzat hayatın içinde (balık tutmaksa balık tutarak mesela) her yerde her durumda geziyor, yapıyor, öğreniyor. Ülkenin çocukları ülkenin her yanında. Yani dağlar kuşlarla ve çocuklarla doluyor. Fabrikalar, tarlalar, her yer. Müsait olmayan havalarda kapalı mekânlarda hatta öğrencilerin sırayla evlerinde. Bütün bunlar bir gün önceden planlanıyor.

Çocuklar 10 yıl süren bu uzun eğitim yıllarında mutlaka çok çeşitli iş/meslek ve sanatlarla da yüz yüze getiriliyor. Eğitim görevlileri tarafından ilgileri,becerileri bire bir yaparak/görerek izleniyor. 10 yıllık TES süreci  çocuk 16 yaşından gün aldığı anda doluyor.Bir yıla yakın bir ara dönem var.Hayatın köprüsü dediğimiz branşlaşma (meslek seçimi) yapılacak. Zaten neye yeteneği olduğunu biliyoruz. Neyi istediğini de kendine bırakıyoruz. İnce bir detay var. Çocuk yeteneği olmayan mesleği istese dahi seçemiyor.

Önünde iki yol var: Ya üniversiteye gidecek ya da mesleki eğitim sürecine (halk üniversitesi-MES) devam edecek. İsteyen herkes üniversite sınavına girebiliyor. Kazananlar yine önceden belirledikleri mesleklerinde “uzman” olmak üzere üniversiteye devam ediyorlar. Kazanamayanlar ise 21 yaşına kadar sürecek MES- mesleki eğitime devam ediyorlar. Gerek üniversite gerekse mesleki eğitim çocuğun seçtiği konuda “iş/meslek ve sanatların birebir yaparak/görerek çocuğa öğretildiği meslek standlarında” veriliyor.

Bu süre zarfında stajyer gibi olsa da milyonlarca öğrencinin çalışmaları sonucu yine de azımsanamayacak üretimler yapılıyor. Bunlar değerlendirilerek her çocuğa ayda taban ücretin yarısı (bugün için 300 lira) veriliyor. Ailelerine yük olmasınlar diye. Çocuk seçtiği işi/mesleği ya da sanatı başarmak zorunda. Değilse başarabileceği bölüme alınıyor. Kimse yaptığı işte başarılı olmadan süreci bitiremiyor.

21 yaşından gün alındığında MES süreci tamamlanıyor. Başarılı olanlara meslekleriyle ilgili sertifika (mesleki eğitim –halk üniversitesi diploması) veriliyor. Bu belgeye sahip kişi diplomada yazan meslek konusunda çalışmaya hazır demektir. Eğitime giren sayısı her meslekteki ihtiyaç kadar olduğundan kişi mezun olur olmaz konusunda iş başı yapıyor. Herkesin tek bir işi/mesleği/sanatı oluyor. Hiç kimse meslek diploması olmadan çalışamıyor. Diploma yeterlilik için kâfi olduğundan kişi o işin/mesleğin ya da sanatın profesyonel elemanı oluyor. Yani çıraklık, kalfalık gibi şeyler yok.

Üniversiteyi bitirenler “uzman”, mesleki eğitimi bitirenler ise “çalışan” oluyor. Çalışan işi bizzat yapıyor; uzman ise işin yapılmasını sağlıyor. Ne yapılacağını, nasıl yapılacağını. İşin koordinesi, çalışma ekiplerinin oluşturulması, çalışma sisteminin uygulanması, uzmanlık gerektiren işler, gören dağıtımı falan. Uzmanlar asla çalışanların amiri değil. Çalışma disiplinini çalışma sistemi sağlıyor. Çalışanlar çalışma kurallarına uymadıkları takdirde artı maaşlarında kesinti olabiliyor(en düşük olan 800+800=1600 maaşın ikinci 800 lirası çalışmaya göre veriliyor) Uzmanlar standart olarak çalışanlardan %30 daha fazla maaş alıyorlar. Daha çok detay var da sistemimizin anlaşılabilmesi için bu kadar yeterli.

Şimdi mevcut çalışma sistemi ortada. Ağaç Hareketi düzeninin eğitim ve çalışma şekli de ortada. Halkımız ikisine de bakarak karar verecek. Türkiye’de bizim düzenimiz uygulanıyor olsaydı bakanın dediği gibi milyonlarca işsiz varken 294.000 yüksek bilgi ve uzmanlık gerektiren boş iş olabilir miydi? Türkiye kararını verecek: Ya Kerim Korkut düzenleri ya da rezalete devam!

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..