Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '09

 
Kategori
Blog
 

Beş yüz...

Beş yüz...
 

Blog logo için M.Mumcu'ya teşekkürler,pembeleştirdim:))


Blogda rutine dönüştü, gelenek oluştu belli rakamlara ulaşınca yazmak. Ama ne var ki koşuşturmada ben birçok kez atladım ellili, yüzlü rakamları…

Akşam yazmayı düşünürken yine yazı blog kategorisinin dışına doğru taşıverdi. Bir bölümünü buraya alıyorum.

“Eğlenmeli, tat bulmalı acıda Gazze’ye rağmen!

Eğlenmeli onca ölüm varken, hayat devam ediyor çünkü. “Yaşamak tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine!“ Nazım şiiri olarak daha çok bahar özlemle söylenecek.

Eğlenmeli, İsrail bombalarında vergilerimizden katkımız olduğunu bilerek; “Kahrolsun ABD, Kahrolsun İsrail!” sloganı atan bilmezliğe.

Eğlenmeli, “acıyı bal eyleyip” Hasan Hüseyin’i anımsayıp.

Eğlenmeli, faili meçhuller failsiz kalırken Ergenekon’a methiye düzen kalemlerin dolaştığı çukurlara yukardan bakarak.

Eğlenmeli, son sabaha daha çok bahar, filiz veren aylarına gebe mevsimler gelir geçerde; yazı kalır inadına riyanın suratına tokat gibi tükürür gerçeği, alçaklık alınır mı ama yüzü kızarır en azından diyerek tutunmalı yaşama.

Eğlenmeli asil ve asice belleğini teslim etmeden hadise tuşlayan görselci sığlığa aldırmadan; varsın gerçekler hesabını sorsun vasatlığın, sen bildiğin türkülerini söyle!

Yazarken, okurken eğleniyorum. En azından MB’de yazmaya çabalayan, okumaya çabalayan kalemleri görmek; birçoğundan farklı düşünmeme rağmen çölde vaha bulmuş gibi umutlandırıyor yüreğimi.

Eğlenmeli, cehaletin asalet sayıldığı zamanları ve meydanları görerek.”

Sahi, beş yüz blog benim gibi zaman fukarası için azımsanmayacak bir rakam. Milliyet gazetesinin haberlerine yazılan yorumlar ile başlayan bu gönüllü klavye mahkûmiyeti, eski aşk dolu heyecanı yaratmasa bile yüreğimde; en azından düşünüp üreten insanlarla aynı zemini paylaşmaktan memnunum.

Yazmanın dayanılmaz cazibesine kapılıp yaşananları yine zenginlik sayıyorum.

Son dönemde özellikle “Özür” ve “Ergenekon” konusunda ayrı düştüğüm blogdaşların fikirlerini paylaşmasam bile onların kendilerini ifade etme haklarını yazılarımda dile getirip savundum. Çetin Altan’ın sanırım demokrasi ile ilgili tarifi yaparken; “En aykırı düşüncelerin bile korkusuzca ifade edilmesi…” tanımını içselleştirmiş olmanın verdiği rahatlıkla kendimi ifade ediyorum.

Hele, “Özür” kampanyası açanları mahkemeye veren sığlığın ülkemizdeki toplumsal bilincin gelişmesine hiçbir katkı sunmayacağını; beğenmediği düşüncenin yaşama, ifade hakkını yok sayan ilkelliğin, güzel ülkemizi linç kültürünün hüküm sürdüğü ortaçağ ligine düşüreceğini bilerek, gösterdiğim tavrı önemsiyorum.

Ergenekon” konusunda ise ayrıca burada girmeyi düşünmüyorum. İlgi duyanlar sayfama bloglarımda okuyabilirler. Ancak uluslararacı basında yer alan ; “İktidar muhaliflerine cadı avına dönüştü, her an iç savaş ve …” değerlendirmelerinin pas geçilmemesi gerektiğini belirtmeliyim.

Bu arada “Milliyet Blog yazarları haberleri yorumluyor” sürecine katıldım. Malumunuz üzere Kılıçdaroğlu, Gökçek düello‘sunu yorumladık. Televizyondaki yüzleşmeyi izledikten sonra yazımı yazıp MB’ye gönderdim. Ertesi gün öğleden sonra olanak bulup iletilerime bakınca editörlerimizin “Yazınıza resim eklerseniz milliyet.com.tr ‘de yayımlayacağız.” mesajına hemen yanıt verdim. Kısa zamanda alına reyting doğrusu egonuzu biraz şişiriyor.

Can Dündar’ın “Mustafa” belgeseli ile ilgili birçok yazı yazdım. Bu süreçte Can’ın yaratma özgürlüğünü sonuna kadar savundum. Ve yobazın sadece sarıklı, cübbeli olmadığını; ülkemizde hatırı sayılır Atatürk’ten geçinen parti başkanından tutun sıradan vatandaşa kadar türlerinin de olduğunu esefle gördüm, öğrendim.

Daha sonraki süreçte iyi okur sayısı yakalayan blogdaki içerik Soner Torlak tarafından hazırlanmış olsa da benim katıldığım, benzer düşünceleri daha önce ifade ettiğim bir yazıydı.

Ergenekon konusunda yazdığım yazılarda iyi reyting aldı. Herhalde olayın güncelliği bir yana benim farklı bakışımın da payı vardır diye düşünüyorum.

İlginç bir noktaya da değinmeden geçemeyeceğim. Şu an iki bin beş yüz’ü geçen sırf laf olsun diye, biraz da olayın nedeninin cazibesine kapıldığım “Zemali…”li blog beni çok şaşırttı. Her fırsatta çok okunan yazımı geçer diye kaygıyla sayfama bakıyorum.Bereket hızı kesildi, yoksa silmeyi az düşünmedim değil.

Hadise’ li blogların reytingleri silip süpürdüğü ortamda; bir kez daha bulunduğumuz ligi bile hak etmediğimizi, toplum olarak sürüklendiğimiz sığ iklimin tesadüf olmadığını Google not düşüyoruz, tanıktır

“Rakıya buz kattığım zamanlarda” editörler az çekmedi kahrımı ve son yazdığım iletilerde daha kurulmamıştı sofrası Hayyam’ın, Neyzen yolu şaşırmıştı, ne gam!

Artık binli bloglarda “Ergenekon’un” on yüz milyonuncu dalgasını yazarız.

Selam olsun karanlığa yazı ile güneş taşıyan kalemlere…

Ankara.15/01/2009

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..