Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '10

 
Kategori
Spor
 

Beşiktaş futbol oynamayı bilmiyor.

Beşiktaş futbol oynamayı bilmiyor.
 

Kasımpaşa kalecisi Tolga ilk yarı ileriye doğru ilk uzun topunu 29. dakikada kalesinde yaşanan önemli bir atağı kesmek için atıyordu.

O dakikaya kadar Kasımpaşa geriden ayağa paslarla oyun kuruyor, Beşiktaş kalesine doğru da etkili ataklar geliştiriyor; dahası da maçı 3-0 önde götürüyordu.

Antalya’da Vitesse karşılaşmasının 24. Dakikasında da Beşiktaş 2-0 geriye düşmüş ancak maçı 4-3'e getirip, penaltılarla kazanmıştı. Sanki o karşılaşmanın bir tekrarı olacakmış gibiydi. Goller çok erken gelmişti. Geride 65 dakika gibi devasa bir süre vardı.

Beşiktaş, Ferrari’yi kaybettikten sonra çok gol yiyen bir takım görüntüsüne büründü.

Bir takımın defansının tek bir futbolcuya bağlı olduğunun bu kadar net görüldüğü çok az örnek vardır. Beşiktaş’ın ikisi kupa karşılaşması olan son dört resmi maçta yediği gol sayısı 9’dur. Aynı takımın ligin 17 maçlık sersinde yediği gol sayısının 10 olduğunun altını çizelim.

Kuşkusuz sadece Ferrari de değil.

Beşiktaş’ın çok büyük bir kaleci sorunu da var.

Ramazan’ı ilk kez Antalya’daki turnuva maçında izlemiştik. O karşılaşmada dört gol yemişti. Ancak iki penaltı kurtardı diye bir anda Beşiktaş’ın kaleci sorunu çözümlenmiş gibi başlıklar atılmıştı. Aynı Ramazan Hamburg’un 17 penaltı vuruşuna engel olamadığı başka bir istatistikti.

Ramazan ikinci golde hatalı çıktı. Belki de takımın bu maçı kazanmasının yolunu açmış oldu. Çünkü 1-0 devam etmiş olsaydı belki de sonuç böyle olmayabilirdi.

Kasımpaşa’nın ilk yarı üç gol daha atamamasının nedeni de biraz da Beşiktaş’ın eski oyuncusu Gökhan Güleç sayesindeydi. Gökhan sanki eski kulübünün daha zor duruma düşmesine gönlü razı olmaz bir oyun oynadı. Gökhan Kasımpaşa’nın en kötüsüydü.

İki takım arasında çok ciddi bir mantalite farkı vardı.

Kasımpaşa topa az sahip olmasına rağmen özellikle ilk yarı ayağa paslarla ne yaptığını bilen; Beşiktaş ise topa daha çok sahip olmasına karşın, topu bir türlü sonuca gidecek bölgelere taşıyamayan, bitirici pozisyonlar üretemeyen, birbirinden farklı şeyler düşünen futbolcuların bir araya geldiği bir takım görüntüsüyle sahadaydılar.

Uğur İnceman ilk golde kornerden gelen topa arkasını dönmüş şekilde rakibini marke etmeye çalışıyordu. Ancak o pozisyon alışı ile ancak golü izledi. Bir futbolcu altyapıda böyle bir hata yapsa, antrenörü anında saha kenarına alır, belki de uzun süre forma da vermezdi. Uğur ilk yarı oyunda kaldığı süre boyunca acemice hareketler yapmayı sürdürdü.

Nihat’ın da kendi için oynayan bir anlayışı vardı. Beşiktaş’ta Nihat ile diğer futbolcular arasında çok ciddi bir kopukluk var. Sanki Nihat İspanya’da yıllarca futbol oynamış olmanın ayrıcalığını hissettirmeye çalışıyordu. Bu futbolu artık taraftara da antipatik geliyor. Mustafa Denizli’nin Nihat ısrarının geri planında iyi niyet olsa da bu fikrisabitlik futbolcu ile taraftarın arasına kapanmaz bir ayrılık sokuyor.

Yusuf gol atmış olsa bile asla takım oyuncusu olamıyor. Denizli’nin aklı hala geçen senede; yeni bir mucize bekliyor olabilir.

İbrahim Üzülmez ise sadece büyük maçlarda oynayacak futbolcu gibi. Manchester United ve Fenerbahçe maçlarının kahramanı olabilir. Ancak Kasımpaşa gibi takımlar karşısında küçüldükçe küçülüyor. Aynı zamanda sinir sistemi de kaldıramıyor. Hafta içinde gazetelere verdiği mesajı tekzip edercesine futbol oynuyor.

İkinci yarı, Kasımpaşa aynı oyunu oynayamadı. Kusursuz futbolun yerini şişirilen toplar aldı. Zamana oynamaya başladılar ki; profesyonel futbolun en doğal taktiğiydi bu.

Beşiktaş ise iki değişiklik yaparak başladı. Ancak o birbiri ile uyumsuz ve akortsuz düzen devam etti. Holosko sakatlıktan yeni çıkmış olmasına karşın iyi bir oyun sergiledi. Ancak Bobo ile sanki tanışmıyor gibiydiler. Sonra oyuna giren Nobre ile de bir bütünlük sağlanamadı.

Mustafa Denizli her şeye yeni baştan başlayacak gibi.

Seçim atmosferi de takım üzerinde olumsuz bir hava yaratmış olabilir.

Önceki gün Fenerbahçe’nin oynadığı futbolun ölçü olmayacağını söylemiştim. Ancak aynı şeyi standart olarak Beşiktaş için söylemek mümkün değil. Beşiktaş çok iyi savunma yaparak, rakibini durduruyor ancak futbol oynamıyordu. Beceremiyordu. Beşiktaş’ın çizgisi hala aynı şekilde ilerliyor.

Teknik direktör takımın transfere ihtiyacı olmadığını söylüyor. Doğru olabilir; zaten bir iki transferle değişecek gibi bir şey değil sanki.

Bir ay sonra sakatlar takıma döndükten sonra Beşiktaş bir seri yakalayabilir mi?

Her türlü sonuçta sürekli geçen sene ile bir kıyaslama yapılıyor. Bu ilk yarıyı kurtardı da sezonu idare edebilir mi? Zaten Denizli de veda sinyalleri veriyor.

Kim bilir, belki de bütün bunlar Beşiktaş’ın yepyeni bir döneminin doğum sancılarıdır…

Beşiktaş için kupa artık Kaf Dağı'nın arkasındadır. Yıldırım Demirören'in en başarılı olduğu kulvar olan Kupa'dan elenmek üzere takım. Bakalım bu sonuçlar kongreye nasıl etki edecek.

Yılmaz Vural bütün futbol kamuoyunu şaşırtmayı sürdürüyor. Her maç rakip takımın taraftarıyla girdiği diyaloglar, verdiği görüntüler gerçekten çok sempatik. Maçın en güzel sahnelerinden biriydi bu anlar. Kendisini kutluyoruz.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..