Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '16

 
Kategori
Futbol
 

Beşiktaş'ın transferleri

Şenol Güneş’in sitem dolu, hatta isim zikrederek verdiği röportajının üzerinden çok geçmedi ki Beşiktaş kadrosuna üç çok önemli isim kattı; bu sayının transfer dönemi bitmeden beşe çıkması bekleniyor.

Bir ay geri gidersek geçen senenin şampiyonu yeni sezon öncesi kadrosundaki yedi oyuncuyu kaybetti ve bugün itibariyle kadrosuna sekiz oyuncu dâhil etti. Samir Nasri’de son anda Guardiola’nın kafa karıştırıcı bir açıklaması oldu fakat her şeye karşın bu transferin de gerçekleşmesi ve hatta bir de stoper takviyesiyle gelenlerin sayısının ona çıkması kuvvetle muhtemel.

Öncelikle bu tablo normal değil. Zira sezonu son sıralarda tamamlamış bir takım için bile fazla sayılabilecek bu değişik sayısı şampiyon ekip için haddinden çok daha fazla. Aslında biliyorum ki kimse bu işin böyle olmasını istemezdi ve aslında her şey “gidenler” nedeniyle oldu ama gelinen noktada tablo bu. Gidenlere tek tek bakıldığında hepsinin bir hikâyesi var; Gomez kiralıktı gitti (bu konuya ayrıca geleceğim), Sosa “bombalar patlıyor” dedi gitti, İsmail Köybaşı ile anlaşılamadı, Gökhan Töre İngiltere’yi istedi, Serdar ve Miloseviç gönderildi vs. Ancak Şenol Güneş’in dediği gibi, şampiyon olmuş, Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılmaya hak kazanmış, işlerin yolunda gittiği bir takımdan oyuncuların ayrılmak istemesi oldukça garip ve aslına bakılırsa Şenol Hoca bu soruyu soran değil, bu soru üzerine düşünen hatta bu soruya yanıt veren kişi olmalı.

Derken tüm Türkiye Beşiktaş’ın gücünün %40’ını kaybettiği konusunda hemfikir oldu. Bu durumu takımın teknik patronu da dile getirmekte sakınca görmeyince kimsenin kafasında en ufak bir soru işareti kalmadı: “Beşiktaş’ın kadrosu çok zayıf, takviye şart!” Sonra geçen seneki Fenerbahçe’yi aratmayacak şekilde transfer açıklamaları birbirini kovaladı ve camiada moraller yerine geldi.

Beşiktaş’ın transferlerini öncelikle elbette teknik açıdan değerlendirmek gerek. Fakat kulübün içinde bulunduğu mali yapının olumsuzluğu nedeniyle bu transferlerin finansal boyutları da göz ardı edilemez.

Teknik açıdan durum şu şekilde: Taliska, Sosa’nın yerine geldi, Abubakar yeni Gomez, Nasri biterse Töre’nin daha iyisi, Serdar’dan “kurtuluş” oldu çünkü Gökhan Gönül alındı, Boyko bekleneni veremedi Fabricio kadroya dâhil edildi, İsmail Köybaşı’nın yeri Adriano ile fazlasıyla dolduruldu,  bu arada Caner Erkin de bonus oldu.

Bu açıdan bakıldığında her şey güzel görünüyor fakat biliyoruz ki takımlar makine değil ve bozulan bir parçanın yerine yenisini takmak her zaman aynı sonucu vermiyor. Eğer illa bir benzetme yapacaksak futbolcuları evde yetiştirilen çiçeklere benzetebiliriz. Çiçekler için kullanılan bir tabir vardır “yerini sevmek”. İşte futbolcular için de tam olarak bu geçerli. Bir futbolcunun bulunduğu takımda çok iyi işler yapması onun sizin takımınızda da aynı başarıyı tekrarlayacağı veya o bölgede kaybettiğiniz futbolcunun eksikliğini tamamen gidereceği anlamına gelmiyor; bunun için onun yeni yerini de sevmesi gerek. Buna kısaca her transferin içindeki risk faktörü demek mümkün. Bu nedenledir ki takımlar, özellikle de işler iyi giderken fazla “parça değişikliği” yapmazlar. Zira transfer sayısı ne kadar fazla olursa toplam risk de o kadar artar.

Beşiktaş’ın büyük oranda değişecek kadrosunun nelere gebe olduğunu kestirmek bugünden zor. Fakat onlardan sahaya çıktıkları ilk maçtan itibaren çok iyi bir performans beklemek hayalcilik olur. Bu nedenle “zamana ihtiyacımız var” sözünü sıkça işitmeye şimdiden hazır olmak gerek. Zaten büyük olasılıkla Şenol Güneş bu oyuncuları geceden sabaha değil yavaş yavaş takıma monte edecektir ve iyi senaryoda Şenol Hoca gibi oyuncularına hâkim bir teknik direktörün elinde yeni kadro da kısa sürede geçen seneki performans çizgisini yakalayacak ve onun da üzerine çıkmaya çalışacaktır.

Fakat bir de kötü senaryo var. Kötü senaryoda sonuç genel anlamda kadronun bekleneni verememesi olur ve bunun için olası nedenler oyuncuların form tutmaması, takımın dokusu ile uyuşması, yedek kalmaları halinde yaşanacak sorunlar olabilir. Yedek kalma durumunda özellikle Kuarezma ve Caner’de sorun çıkma riski yüksek fakat bu isimlere, sağ bekte oynamayan oyuncu, Cenk hatta Olcay veya Oğuzhan dahi eklenebilir. Bu nedenledir ki Beşiktaş’ın transfer açıklamaları ardı ardına yapılırken aklıma Şenol Güneş’in bu transferin hepsine razı olup olmadığı geldi. Öyle ya, mesela Caner’i yedek kulübesi için transfer etmezsiniz. Fakat ilk on bir deseniz bu kez orada Barselona’dan gelen sol bek var.

Tüm bunların yanı sıra Beşiktaş’ın asıl ihtiyacı olan stoper bölgesini henüz güçlendirmemiş olması da işin teknik boyutunun bir diğer olumsuz tarafı. Bir yanda bekler çifter çifter oluşturuluyor, orta saha zenginleştiriliyorken geçen sezondan beri bariz olan stoper ihtiyacının karşılanmaması ve bu nedenle takımdaki dengenin kurulamamasının faturası şimdilik yönetimde.

Neticede siyah beyazlılar geçen seneki futbolcularını neden kaybettiklerini, iyi oyuncuların kadroda nasıl tutulabileceğini düşünmeli. Bununla birlikte yapılan transferler elbette gerekliydi ve Caner dışında “bu adam neden alındı” dedirtecek bir isim yok aralarında. Tüm bu transferler nedeniyle Beşiktaş’ın biraz zaman kaybedeceği kesin ve bu zaman kaybı sırasındaki puan performansı onların özellikle ligdeki kaderi için oldukça belirleyici olacak. Sonrasında ortaya çıkan takımın geçen seneki başarılı takımdan iyi mi yoksa kötü mü olduğunu ise zaman gösterecek.

Transferlerin mali boyutunu Salı günkü yazıda değerlendireceğim.

can.nizamoglu@gmail.com

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..