Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '11

 
Kategori
Spor
 

Beşiktaş milenyumda Kupa geleneği yarattı

Beşiktaş milenyumda Kupa geleneği yarattı
 

Türkiye Kupası’nı son beş yılda; 2006,2007 ve2009 olmak üzere üç defa müzesine götürmeyi başaran Beşiktaş çok zorlandığı bir finalden sonra altıncı sene penaltılarla mutlu sona ulaştı.

Beşiktaş için teknik direktörünün kim olduğu, hangi kadro ile mücadele ettiğinin kupa bahsi için hiç önemli olmadığını söyleyebiliriz. Bu sefer de çiçeği burnunda gencecik teknik adamın yönetiminde kupaya uzanırken yeni milenyumda bir kupa geleneği de yaratmış oldu.

Kendilerini tebrik ediyoruz.

120 dakikalık mücadeleye baktığımızdaysa İBB açısından bizim görmeye hiç alışkın olmadığımız bir futbol izlediğimizi hemen yazabiliriz. Maç öncesinde İBB’nin bu maçı kilitleyerek uzun toplarla sonuca gideceği yönünde genel bir kanaat ve tahminimiz vardı. Ancak başlama düdüğü ile birlikte Abdullah Avcı’nın bambaşka bir taktikle takımını oynatıyor olduğu anlaşıldı.

İBB daha geniş bir alana yayılarak oynuyor, orta sahada kalabalık adam bulunduruyor, sürekli de topla oynuyordu. İlk yarı bittiğinde Beşiktaş’ın yetenekli ayaklarının çok daha az topla buluşmuş olduklarının istatistiksel bilgisini okuduk.

Yeri gelmişken burada Beşiktaş adına küçük bir detaydan söz edelim; Ernst’in yokluğu ve İbrahim’in sarı kart cezalı olması nedeniyle Aurelio’nun da stoperde mücadele ettiği dizilişte Beşiktaş’ın orta sahasında Necip ve Fernandes’in çok yalnız kaldığı ve bu bölgeyi dolduramadığı görüldü. Fernandes ileride hücum hattına, Necip de geride stoperle yakın oynayınca orta sahaya boşaldı.

Necip sahada Beşiktaş'ın gelmiş ve gelecek ruhunu yanısıtırken bu maça Fernandes kelimenin tam anlamıyla damgasını vurdu. Ofansif anlamda takımının bütün ataklarını başlattı, yönlendirdi. Yorulup oyundan düştüğü ikinci uzatma devresine kadar standardını korudu.

Elbette bu bölgeyi yalnızlaştıran bir de Guti faktörü vardı. Ne yaptığı, oynadığı ve hatta varlığı bile uzun süre sorgulandı. 100 dakikanın üzerinde sahada kalması da Tayfur Havuçtu'nun ona verdiği bir ayrıcalıktı.

İBB Beşiktaş’ın boş bıraktığı alanları doldurunca bu sefer kendi hatları arası açıldı ve bugüne kadar belki de alışık olmadıkları bir oyun oynamaya başladılar. Yedikleri ilk gol genellikle kendilerinin attığı türdendi. İki pasla gole gitti Beşiktaş ve golün içinde yine Fernandes vardı.

İkinci yarı İBB aynı futbolunu oynamayı sürdürdü. Kuşkusuz Abdullah Avcı Beşiktaş’ın çok hata yapan defansif yapısına güveniyordu. Haklı da çıktı; Aurelio’nun yaptırdığı penaltı kelimenin tam anlamıyla ilaç gibi geldi.

Artık geri çekilir oyunu soğutur diye düşünürken İBB atak üstünlüğü ile oyunu domine etmeye devam etti. Gökhan Ünal’ın santrafor kimliğini ön plana çıkardığı golü ile İBB durumu 2-1 yapınca Beşiktaş’ın bir an "ne oluyoruz" diye bocaladığını izledik. Bu dakikalarda üçüncü golü de bulabilirlerdi.

Ancak kısa süre içinde Beşiktaş toparlandı ve geri dönüşü bir duran top organizasyonu sonucu sağladı. Oyunun bu bölümlerinde yine Fernandes vardı. Ancak Almeida’nın da ilk yarıdaki Bobo’ya kıyasla çok daha belirleyici bir rol üstlenmiş olduğunu izledik.

Son bölümlerde Beşiktaş oyunu tamamen İBB yarı sahasına yıktı ve bir süre karşılaşma sadece Hasagiç’le karşılıklı devam etti. Bu şekliyle maçı penaltılara götüren oyuncunun da Hasagiç olduğunun tespitini yapmalıyız. Yoksa maç birkaç defa Beşiktaş’a gelmişti.

Abdullah Avcı bu maçı oynayarak kazanmak istemişti. Ancak bir takımın havasını ve standardını tek maçla değiştirmek genellikle mümkün olmuyor. İBB’nin Beşiktaş’a karşı oyunu domine ettiği anlarda çok iyi top çevirdiğini izledik.

Abdullah Avcı’nın geleceği

Abdullah Avcı İBB ile gelebileceği son noktayı görmüştür. Bu çok büyük bir başarıdır. Şimdi önünde iki seçenek vardır. Ya bu şekilde devam edecek ve üç büyüklerin bıraktığı oyunculardan kurulu bir rezerv takımın başında kalacak ya da hedefi olan bir takımın başına geçecektir.

Arif Erdem’in de bu süre boyunca Abdullah Avcı’nın yanında çok iyi bir çıraklık dönemi geçirdiğini söyleyebiliriz. Aynı zamanda bu ekibin birbirlerinin tamamlayan ikili olduklarını da…

Yeni sezonda iyi bir teknik direktöre ve yeni bir yapılanmaya ihtiyacı olan “bir büyük takımın” başında bu ekibin iş yapacağını söylememiz çok mu iddialı olur?

Hafta sonunda yeni yönetimini belirleyecek olan Galatasaray’ın futbol takımı için Abdullah Avcı ve Arif Erdem’in çok yerinde bir tercih olacağını düşünüyorum.

Abdullah Avcı’nın penaltı atıcı tercihleri baştan sona yanlıştı. Cihan ve Metin isimlerini yazmak gerçekten çok ilginçti. Tecrübe her zaman iyi penaltıya dönüşemeyebiliyor. Bu maç sonunda Abdullah Hocanın çok üzülmüş olduğunu tahmin ediyorum. Kupa bir ara fazlasıyla İBB tarafındaydı.

Beşiktaş’ın kupayı alması ve önümüzdeki sezon Avrupa’ya ismini yazdırması da önemlidir. Hatta gereklidir.

TRT'nin kupa töreni ve sevincini yarıda kesmesi de televizyonculuk adına bir rezaletti. Dizi beş dakika sonra başlasa olmuyor mu?

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..