Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '07

 
Kategori
Futbol
 

Beşiktaş yönetimi şaka yapıyor olmalı

Beşiktaş yönetimi şaka yapıyor olmalı
 

“Kadromuz güçlü ve yeterli, transfer yapmayı düşünmüyoruz.”

Eğer Beşiktaş Genel Sekreteri Kenan Öner bu açıklamasını takvimlerin 1 Nisan’ı gösterdiği gün yapsaydı, açık söyleyeyim ki ben de hakkını verir kahkahalarla gülerdim. Böylesine mantık dışı bir açıklama ara transfer döneminin başladığı günlerde gelince pek çok Beşiktaşlının suratını ekşitmekle kaldı. İlk yarıyı liderin sekiz puan gerisinde üçüncülükle kapayan, Avrupa kupalarını ancak televizyondan seyredebilecek ve Fortis Türkiye Kupasında gruptan çıkmayı başarabileceği şüpheli Beşiktaş kadrosunu “güçlü ve yeterli” olarak addetmek ancak Demirören yönetimden beklenebilecek bir davranış modeli olabilirdi zaten... Çarşıda, sokakta, alışveriş merkezinde rastladığım ve konuştuğum Beşiktaşlıların yüzündeki öfke ifadesini bu yazıya yansıtmalı mıyım bilemiyorum. Ancak taraftarın gözlerinin içine bakarak söyleyemeyeceklerini, kameraların objektiflerine baka baka rahatlık ve pişkinlikle dile getiren yönetim sözcüsünün, sol kulağı çınladıkça gerçeklerle yüzleşeceğinden de eminim.
Sezonun ilk haftasından itibaren kaleme aldığımız yazılarda Beşiktaş’taki problemlerin derininde defans bloğundaki uyumsuzluğun ve geriden oyun kurmadaki sıkıntıların yattığına vurgu yaparken, açık söyleyelim ki ümidimiz ara transfer döneminde yapılacak takviyelerdi. Ne var ki, takviye söyleminden Beşiktaş yönetiminin anladığı Servet Çetin ve Mehmet Topuz ile sınırlı kalınca taraftarın şampiyonluk yolundaki ümit kırıntıları da toptan yok oldu. Bu aşamada en azından taraftarın gelişmelere kulüp yönetiminden daha realist baktığını söyleyebiliriz. Eğer kulübün mali yapısının işaret ettiği 100 milyon dolar civarındaki borç basın sözcülüğü görevine Pollyanna’nın atanmasını gerektiriyorsa, şahsi düşüncem optimist olmak yerine pesimist davranmak gerektiğidir. Tam da bu noktada akıllara Nasreddin Hoca fıkrasını getirirsek ağlanacak hale tebessüm etmiş olur muyuz acaba? Hoca’nın “kedi buysa ciğer nerede, ciğer buysa kedi nerede?” sözlerinde olduğu gibi... Eğer kadro güçlü ve yeterliyse hoca mı başarısız? Hoca başarılıysa, kadro zafiyeti mi var? Ligin ilk yarısında çizdiği performans grafiği ile Beşiktaş’ın geldiği nokta, bu sorunun sorulmasını gerekli kılıyor. Tigana’yı 4 milyon Euro civarındaki tazminatı nedeniyle gönderemeyen yönetim, artık devasa boyutlara ulaşan borç yükü altında transfer de yapamayacak duruma geldiyse, en azından taraftara karşı dürüst bir tavır takınmalı. Sadece başkan Yıldırım Demirören’e 33 milyon YTL civarında borçlandırılan Beşiktaş kulübünde yaklaşan seçim için kimse yönetime talip olmuyorsa, üzülerek ifade etmeliyim ki bu ancak kulübü kaosa sürükleyecek gelişmelerin başlangıcı olabilir. Gelinen noktada Beşiktaş’ın 5 hatta 10 yıllık gelirlerine ipotek konmuş durumdadır. Özellikle reklâm anlaşmaları yap-boz tahtasına döndürülmüş, her sezon yenilenerek camianın güvenirliği zedelenmektedir. Kulüp, transferde futbolcu tacirlerinin elinde oyuncak konumuna düşürülmüş, yönetim görev süresi boyunca 3 Teknik Direktör ve 35 futbolcu transfer ederek “kıyım alanında” Türkiye Liglerinin liderliği koltuğuna oturmuştur.
Alınan oyunculardan bazıları 1 maç (Kürşat Duymuş), bazıları ise yalnızca 9 dakika (Güven Kocabal) resmi müsabakalarda forma şansı bularak gönderilmişlerdir. Aynı dönem içerisinde ezeli rakiplerinden 9 futbolcuyu transfer eden yönetim aynı zamanda “Ben transfer işini kıvıramıyorum, hazır seçilmişlere yöneleyim.” der gibidir. İzleme komitesinin 1.5 milyon dolara tavsiye ettiği futbolcuya, menajer vasıtasıyla 5 milyon Euro parayı çok görmeyen Beşiktaş yönetimi ne yazık ki, futbolla uzaktan yakından alakası olmadığını da dosta düşmana kanıtlamış durumdadır.
Kulübün içerisine düşürüldüğü ekonomik durumdan kurtulması için kabaca iki seçenek ortaya çıkıyor. Birincisi gelirleri arttırmak, ikincisi ise küçülerek giderleri kısmak. Ancak gelirlerin arttırılması konusunda tribün gelirleri, puan ve başarı ödülleri, forma satış hâsılatları gibi önemli donelerin hemen hepsi sportif başarı temelinde olduğundan ve mevcut kadronun da bu tip bir grafik çizemeyeceğini pekâlâ bildiğinden yönetimin seçeceği yolun küçülerek kemer sıkma politikasını uygulamak olduğu açıkça sezilebiliyor. Beşiktaş taraftarına ise, şampiyonluk umutlarını yüreğine gömmek kalıyor.
Beşiktaşlılar, eğer ligler başlamadan “İkinci yarıda hedefimiz şampiyonluk!” şeklinde beyanatlar duyarsanız, bence ciddiye almayın. Ciddi takviyeler yapılmadan bu takımın şampiyon olması hayal! Aranızda öfkelenenler olabilir ancak;
“Dost acı söyler !”

 
Toplam blog
: 235
: 717
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Yazar 1976 yılında İstanbul'da doğdu. Tüm eğitim ve öğretim hayatını burada tamamlayarak, 1999 yı..