Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '11

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Besin alerjileri (inek sütü alerjisi)

 Süt  çocuk  beslenmesinde  özellikle  1.5  yaştan  sonra  oldukça  önemli  bir  besin  maddesidir.  birçok  faydalarının  yanında  bazen  de çeşitli  hastalık  belirtilerine  yol  açarak ebeveynlerin  hayatını kabusa  çevirebilmekte, çocuklarımızın  hatta  çok  ufak  bebeklerin  birçok  sıkıntı  çekmesine  neden  olabilmektedir.        
Çocuklarda  süte bağlı  olarak birçok  hastalık sayılabilir. Buarda daha  çok,  basit  önlemlerle  iyileştirebildiğimiz,  sık  görülen,  inek  sütü  alerjisi ve laktoz  intoleransından bahsetmek  istiyorum.

Vücudumuzun  besinlere  verdikleri  tepkileri  2  ana  başlık  altında  toplayabiliriz. Zehirlenme sonucu  onlalar  zehirlenmeyle  ilişkisi  olmayanlar.  Zehirlenme  dışı  olan  tepkiler  de  kendi  arasında bağışıklık  siteminle  ilgili  ve  ilgili  olmayan  diye  2’ye  ayrılır.  Bugün  hakkında  konuşacağımız konulardan  biri olan  inek  sütü  alerjileri bağışıklık  sistemini  ilgilendiren guruptandır.  İnek  sütü  alerjisi  çocuklarda  en  sık  görülen besin  alerjilerinden biridir. İnek sütü proteinlerine karşı, vücut anormal bir reaksiyon vermektedir. Günümüzde bebeklere 1-1,5 yaşa kadar inek sütü önermiyoruz. Ancak  bebekler inek sütü kökenli mamalar veya emziren annenin aldığı süt veya  süt  ürünleri aracılığıyla  inek sütüyle temas edip allerjik yakınmalar gösterebilmektedir. Bazen de belirtiler, 1-1,5 yaş sonrası süt içmeye başladığında ortaya çıkmaktadır.
İnek  sütü  alerjisinde belirtiler,  diğer  besin  alerjilerinden  farklı  olmadığı  için daha  çok  besin  alerjileri  ana  başlığı  altında  konuşacağız.

Bağışkılık ya  da  savunma  sistemimiz  birçoğumuzun  zannettiği  gibi  bizi  sadece  mikroplara  karşı korumaz, aslında bağışıklık  sitemimiz dışarıdan  gelen  birçok uyarıya  karşı  vücudumuzu  koruyan  bir  şemsiye  gibidir. Ancak  bazen sanki çok titiz  aşırı  korumacı  bir  dadı  gibi  işi  abartır ve  allerji  dediğimiz çağımızın  hastalıklarından  birine  neden  olur. Savunma sistemimiz zararsız  olan  bir  maddeyi,  yani  besin  maddesini  yanlışlıkla  zararlı  bir  madde  olarak  algıladığı  zaman  besin  alerjisi  ortaya  çıkar. Vücut buna yanıt olarak savunma sistemini harekete gecirerek o besin maddesine özgü IgE tipinde  antikorlar yani koruyucu  maddeler üretmeye başlar. Kisi aynı besin maddesini daha sonraları yediğinde, vücudun  çeşitli bölgelerinde bol miktarlarda kimyasal maddeler salgılanır. Bu kimyasal maddeler de, solunum sistemi, sindirim sistemi, cilt ve kalp-dolasim sistemlerini etkileyerek bir dizi allerjik tepkiye  neden  olur.

Ailesinde en azından bir ebeveyni veya bir kardesinde alerji öykusü (allerjik rinit, astım, besin allerjisi veya egzema) olan bebeklerin yasamlarının ilk 5-7 yılı icinde besin allerjisi ortaya cıkma riski %20 kadar yüksek olabilir. Besin allerjisi, allerji öyküsü olmayan ailelerde daha az görülür.

Allerji riski olan bebekler bazen mamalardaki inek sütü ve soya proteinlerine karsı da allerjik hale gelebilirler. Tüm çocukların yaklaşık %6’sında 2 yaşına kadar besin allerjisi çıkma olasılığı vardır. İlk  1  yaş besin allerjisinin ortaya çıkması açısından cok hassas bir dönem olduğundan, allerjiyi önlemek icin riskli  gruplarda önlemlere  doğumdan  itibaren  başlanabilir.
Tüm besin allerjilerinin %90’ından sadece sekiz besin maddesi sorumludur: Süt, yumurta, soya ve buğday,  yerfıstıgı, ceviz, balık ve kabuklu deniz ürünleri. Alerjik  tepkiler açısından  çok  suçlanan  çilek  ve  domates  gibi  besinler  ise doğrudan  kendi  içlerinde bulunan      histamin isimli  kimyasal  maddeden  dolayı alerji benzeri  tepkilere  yol  açarlar.  Yani  bizim  titiz  aşırı  korumacı  dadımızın  burada  suçu  yoktur.

BESİN ALERJİSİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Ağızda karıncalanma-yanma hissi, ağız ve boğazda şişme, ciltte kızarıklık kaşıntı-kabartılar,  gözlerde  kaşıntı gibi  daha  sınırlı  belirtler  olabildiği  gibi.  Kusma, karın ağrısı, ishal, burun  akıntısı-burun  tıkanıklığı, göğüste tekrarlayan  hırıltılar,  öksürük, nefes almada zorluk gibi  daha  yaygın  belirtler  de  ortaya  çıkabilir.  Hatta  çok  alerjik  bireylerde bazen kan basıncında düşme, bilinç kaybı  ile  seyreden  çok  yagın  tepkiler ve çok  nadiren  ölüm bile  olabilir. Tipik olarak, kişi allerjik olduğu besini aldıktan sonraki dakikalar veya bir kaç saat içinde belirtiler ortaya çıkar.

BESİN ALERJİLERİNDE TANI

Besin  alerjilerinde  tanı  genellikle  öykü  ve  gözleme  dayalı  olarak  konur.  Kanda  şüphelenilen  besine  özgü  Ig  E  tipinde  antikorlar  araştırılabilir.  2  yaşın  altında  deri  testiyle  alerji  tespiti  çok  güvenilir  olmadığı  gibi,  test  sırasında  da  ciddi  reaksiyonlara  yol  açabilir. Genelde  şüphelenilen  gıdanın  kısa  süreli  kesilmesi  ile  belirtlierin  azalması ve  takiben  tekrar  verildiğinde  şikyetlerin  artması, pratik  olarak  evde  ebeveynlerin de  uygulayabildiği  bir  tanı  yöntemi olarak  kabul  edilebilir.

BESİN  ALERJİLERİNİN  ÖNLENMESİ  VE  TEDAVİSİ

Özellikle de  alerjisi olan ailelerin  bebeklerine  en  erken  öneri  kesinlikle ilk 6  ay  bebeklerini sadece  anne  sütüyle  beslemeleridir. Risk  olan  ailelerde  annenin  aşırı  kuru  yemiş  yemesi,  kabuklu  deniz  ürünlerini  fazla  tüketmesi  de  önlenmelidir. Riskli  bebeklerde  katı  gıdalara  6  aydan  önce  kesinlikle  başlanmamalı, yine  balık ve  kabuklu deniz  ürünleri  diyete  2-3  yaştan  önce  sokulmamalıdır.  Çok  aşırı  gazlı ve  ağlayan  bebekler,  yüzlerinde  devamlı  aşırı  kızarıklık  ve  pullanma  olan ,  kafasında  konak  olan  bebekler, hatta  bazen  sebebi  açıklanamayan inatçı  bir  burun  tıkanıklığı bile  bu  gizli  buzdağının  sadece  görünen  kısmı  olabilirler. Böyle  bebeklerde  inek  sütü  alerjisi  araştırılabilir,  bulunduğu  takdirde  inek  sütü ve  inek  sütü  içeren  besinlerin  bebeğin  diyetinden,      bebek  sadece  anne  sütüyle  besleniyorsa  annenin  diyetinden  çıkarmak  tedavi için  yeterli  olacaktır. Diğer  besin  alerjileri  için de  bazen  annenin diyetinden  suçlu  besinin  çıkarılması  gerekmektedir. Bazı  özel  durumlarda  alerji  yapma  özellikleri  azaltılmış mamalar da  tedavide  kullanılabilir. İnek  sütü  alerjisinin  erken  tanınması  hastalığın  gizli  gizli  ilerlemesini,  daha  ciddi  belirtilere  yol  açmasını  önler.  Genellikle sıkı  bir  diyetle %80’inde 3  yaş  civarı  kaybolur. 2.  konumuz  laktoz  intoleransı ise daha  kolay  anlaşılır  bir  dille süt  şekerine  hassasiyettir.

Laktoz  intoleransı
  
İnek  sütü  alerjisinde  savunma  sistemimiz sütteki  proteinlere  karşı  tepki  verirken, buradaki sorun savunma  mekanizmasının  bir  tepkisi  değildir.  Biz  sütün  içine  şeker  atmasak  da  sütün  içinde  doğal  olarak bulunan  laktoz  isimli  2  farklı  şekerin  birleşmesinden  oluşan bir  süt  şekeri  mevcuttur. Bu  şeker  bütün  hayvan  sütlerinde  bulunduğundan, bazı insanlar sadece inek sütüne karşı alerjik rahatsızlığa sahip olsalar da, süt  şekerine  hassas insanların tüm hayvani sütlerden uzak durmaları gerekmektedir.
  

Bağırsaklarımızda  normalde  bulunması  gereken  laktaz  isimli  kimyasal  madde  laktoz  ve  su  ile  birleşince  süt  şekerini galaktoz  ve  glukoz  isimli daha  küçük parçacıklara      bölerek kana  geçmesini sağlar.  Süt  şekerine  hassas  olan  bireylerde  laktaz  isimli  kimyasal  madde  ya  hiç  yoktur  veya  yetersizdir.  Sonuç  olarak  süt  şekeri  kana geçebilecek  daha  küçük  parçacıklara  bölünemediğinden barsak  içinde  kalarak  buranın  sıvı-mineral  dengesini  olumsuz  etkiler. Aşırı  sıvı-mineral  birikimiyle genişleyen barsaklarda hareketlilik artar ve ishal ortaya çıkar. Bunun yanında serbest halde yıkılmadan kalın barsaklara ulaşan laktoz buradaki bakteriler tarafından mayalanma işlemine uğrar ve ortaya hidrojen gazı çıkar. Fazla miktardaki hidrojen hem ishali arttırır hem de gaz ve şişkinlik başta olmak üzere diğer sindirim sistemi yakınmalarına yol açar.
  

Laktazın  tamamen  yok  olduğu  durum  genetik  bir  durumdur  ve  çok  nadir  görülür  ancak,  kısmi yetersizlikler oldukça  sık  görülür ortalama  10  kişiden  birinde  değişen  derecelerde  hassasiyet  görülebilir.  Veya  hayatlarının  bir  döneminde  başka  hastalıklar  veya  durumlara  bağlı  olarak  ikincil ve  geçici  hassasiyet  sorunları  yaşayabilirler.
Yakınmalar laktoz içeren besinleri aldıktan 30-120 dakika sonra ortaya çıkar. Bazı kişilerde yakınmalar fazla miktrda laktoz aldıktan sonra ortaya çıkarken bazı  bireylerde 1 bardak süt,  hatta  çok  hassas  bireylerde  sadece  içinde  katkı  maddesi  olarak  laktoz  içeren bir  besinin  yenmesi sonucu  bile  ortaya  çıkabilir. Bu  hassasiyet  farkları  bireylerin  barsaklarındaki  laktaz  yetersizliğinin derecesiyle  ilgilidir.  Süt  şekeri  hassasiyeti  genelde rahatsızlık verici bir durum olmakla beraber hayati bir sorun yaratmaz.
  
Tanı

Süt  şekeri hassasiyetinin tanısı genelde klinik bulgular ile konur. Bunun için en basit yöntem birkaç gün süreyle laktoz içeren besinlerden uzak durulmasıdır. Daha sonra 2-3 bardak süt içilir. Eğer karın ağrısı ve yakınmalar ortaya çıkıyor ise laktoz hassasiyetiniz  olabilir demektir.
Eğer kesin bir tanı istenir ise bazı laboratuar incelemelerinin yapılması gerekebilir.
• Laktoz tolerans testi: Açlık kan şekeri ölçüldükten sonra laktoz içeren sıvı içilir ve daha sonra birkaç kez kan şekeri ölçümü yapılır. Eğer kan şekeri yükseliyorsa laktoz intoleransı yok demektir.
• Soluk testi: Laktoz içeren bir sıvı içildikten sonra nefeste hidrojen gazı ölçülür
• Biopsi: Barsaktan biopsi alınır.
  
Tedavi

  En etkin ve tek tedavi şekli dietten laktoz içeren ürünleri çıkarmaktır. Tedavinin şekli yakınmaların şiddetine göre değişir. Hafif yakınması olan kişilerde alınan süt ürünü miktarının azaltılması yeterli olurken şiddetli olgularda tamamen laktozsuz diet gerekli olabilir.
Çok hassas kişilerde örneğin kahve kremasının içindeki çok az miktardaki laktoz bile yakınmalara neden olabilir.
Hangi gıdalarda laktoz vardır
En sık tüketilen laktoz kaynakları şunlardır:
• Süt
• Tereyağ
• Margarin
• Yoğurt
• Peynir
• Süttozu
• Çikolata
• Kaymak,  krema
Yoğurt bu ürünler arasında farklı bir yere sahiptir. İçindeki  mayalayıcı bakteriler laktozu parçalar ve süt içemeyen pekçok kişi rahatlıkla yoğurt yiyebilir
Son dönemlerde piyasada laktazlı süt ve süt ürünleri ya da laktozu alınmış süt satılmaktadır. Bu ürünlerin tüketilmesi de yakınmaların ortaya çıkmasını engeller.
Gizli laktoz
Her ne kadar süt ve sütten yapılan gıdalar doğal besin kaynakları olsa da, laktoz sık sık hazır gıdalara da eklenmektedir. Laktoz hassasiyeti yüksek olan insanlar şunu bilmelidirler ki bir çok gıda ürününde,  hatta  bazı  ilaçlarda düşük oranlarda laktoz bulunabilir. Ekmek ve diğer fırın ürünleri
• İşlenmiş kahvaltılık tahıllar
• Hazır patates püresi, çorbalar ve kahvaltılık içecekler
• Salata sosları
• Şekerlemeler ve diğer çerezler
• Bisküvi ve kek karışımları
• Kahve  kremaları
Süt ürünleri içermez diye etiketlenen bazı ürünler örneğin, kahve kremaları ve diğer kremalar aynı zamanda süt ürünlerinden türetilen dolayısı ile laktoz içeren katkı maddeleri bulundurabilirler.
Bilinçli  tüketici sadece süt ve laktoz miktarı ile yetinmemeli aynı zamanda peynir altı suyu, süt yan ürünleri, ve yağsız süt tozlarına da dikkat etmelidirler. Eğer etiket üzerinde bunlardan birisi mevcutsa ürün laktoz içeriyor demektir.
  
Çocuklarda  süte  bağlı  bu  2  rahatsızlığın  yanında  da  bir  sorunu  olmayanlarda  da  sütün fazlası  kabzılık  ve  demir  eksikliği  gibi  sorunlara  yol  açabilir.
HAMİLELİKTE  LAKTOZ  HASSASİYETİEğer laktoz intoleransı nedeni ile süt içemiyorsanız endişelenmeyin. Hamilelikte süt önemli bir kalsiyum kaynağı olmakla birlikte kalsiyum almak için tek yöntem değildir. Diğer pekçok yol ile vücudunuzun ve bebeğinizin gerek duyduğu kalsiyumu alabilirsiniz.
• Sütü az miktarlarda içmeye çalışın. Laktoz intoleransı olan pekçok insan bir seferde yarım bardak ya da daha az sütü kabul edebilmektedir. Günde 3-4 defa azar azar içmeyi deneyin
• Piyasada satılan laktazlı ya da laktozu azaltılmış sütleri içmeyi deneyin. Hafif (light) süt içtiğinizde yeterli kalsiyumu alırken hem gereksiz yağ almamış olursunuz, hem de daha kolay sindirebilirsiniz.
• Sütü yemeklerle birlikte içmeyi deneyin. Genelde yemekle birlikte alınan süt daha kolay sindirilir.
• Bakterilerle fermente edilmiş yoğurt, beyaz peynir gibi süt ürünleri süte göre çok daha kolay sindirilir.
• Kalsiyum ile desteklemiş meyve suları içebilirsiniz.
Tüm bu yöntemlerin başarısız olması durumunda ise kalsiyum içeren vitaminler kullanabilirsiniz. 

 www.doktm.comoramcam

 
Toplam blog
: 374
: 1291
Kayıt tarihi
: 04.08.11
 
 

09.05.1970 tarihinde İstanbul’da doğdum. İlköğrenimimi Göztepe Yeşilbahar İlkokulu’nda yaparak 19..