Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '07

 
Kategori
Kültürler
 

Beşinci güneşin ısıttığı halk (2)

Beşinci güneşin ısıttığı halk (2)
 

AZTEK TANRILARI

Aztekler Meksika'ya gelirken beraberlerinde birçok tanrı ve tanrıça da getirmişlerdi. Tarımla uğraşan bir halk olduklarından, doğanın güçlerini biliyorlardı ve bu güçlere taptılar. En önemli tanrıları Huitzilopochtli'ydi, yani Güneş tanrısı ve aynı zamanda savaş tanrısı.

Tezcatlipoca, Büyük Ayı Takımyıldızı'nın ve karanlık gökyüzünün tanrısıydı. Postu, yıldızlı gökyüzünü andırdığı için, hayvanlardan "jaguar" bu tanrının simgesiydi. Tezcatlipoca, genellikle yüzünü yatay biçimde kesen siyah bir bantla resmedilirdi. Ayaklarından biri de obsidyen bir ayna şeklindeydi. Zaten Aztek dilinde Tezcatlipoca, "Tüten Ayna" anlamına geliyordu. Bazı resimlerde tanrı, göğsünde bir ayna ile betimlenirdi. Tanrı, aynaya baktığında herşeyi görür, insanların tüm düşüncelerini ve yaptıklarını bilirdi. Geceleri yolların kesiştiği noktalarda birden beliriverir ve savaşçılara meydan okurdu. Kentin ileri gelenlerinin oğullarının askeri eğitim aldıkları "telpochcalli"lere (delikanlı evleri) başkanlık ederdi. Kölelerin koruyucusuydu ve "Tezcatlipoca'nın sevgili çocukları"na kötü davrananları şiddetle cezalandırırdı. İyilik yapanları zenginlik ve şöhretle ödüllendirir, kötülük yapanları da cüzzam gibi hastalıklar ya da fakirlik ve kölelikle cezalandırırdı.

Her yıl, 5.ayda rahiplerden biri genç ve yakışıklı bir tutsak seçerdi. Bir yıl boyunca lüks içinde prensler gibi yaşayan tutsak sonunda kendisini tanrı zannetmeye başlardı. Tanrıçalar gibi giydirilmiş dört güzel kız da tutsağa eşlik ederdi. Büyük festival günü, küçük bir tapınağın merdivenlerine tırmanır ve tam tepeye ulaştığında kalbi göğsünden çıkarılarak Tezcatlipoca için kurban edilirdi. Bir yıl prensler gibi yaşamak uğruna ödenen bir bedeldi bu!

Quetzalli, Aztek dilinde "değerli kürk", coatl ise "yılan" anlamına gelir. "Tüylü yılan" yani Quatzalcoatl, Azteklerin en büyük tanrılarından biridir. Sabah ve akşam yıldızının tanrısıdır. Yani ölümü ve kıyamet gününü simgeler. Arkadaşı, köpek başlı tanrı Xolotl ile birlikte Mictlan'ın yeraltı cehennemine iner ve daha önce ölmüş insanların kemiklerini toplar. Kendi kanına buladığı bu kemiklere evrenin sahibi olmak için yeniden can verir. Quetzalcoatl, genellikle rüzgar tanrısı Ehecatl'e benzeyen sakallı bir adam şeklinde betimlenir. Bazen de içinden rüzgar üflediği borularla bezenmiş bir maske ve konik bir şapka takmıştır.

Azteklerin başkenti Tenochtitlan'da bulunan Quetzalcoatl Tapınağı, Ehecatl betimlemelerine benzer biçimde daire şeklindedir. Dairesel tapınakların rüzgara engel olacak keskin köşeleri bulunmadığından Ehecatl'i mutlu etmek için yapıldığına inanılır.

BEŞ GÜNEŞ

Meksika'nın semalarında bugün parlayan güneş oluşmadan önceleri başka güneşler de vardı. Toplam 4 taneydiler. Bu güneşler, şimdiki beşinci güneş ortaya çıkıncaya kadar sırayla yaşadılar ve öldüler. Ometeuctli, yani Ulu Yaratıcı, 4 yaratıcı tanrıyı da yaratmıştı. Bu tanrılar da 5 tane güneş yarattılar. Karışık mı geldi? Anlıyorum. Açıklamaya çalışacağım:

Birinci güneşi yeryüzü tanrısı Tezcatlipoca yarattı. Ama yanlışlıkla insanları dev gibi yaratmakla kalmadı, yarattığı güneş de yarım bir güneşti. Bu insan devler meşe palamudu ve çam fıstıkları ile beslenmeye zorlandılar. Sonuçta zayıf ve halsiz kaldılar. Jaguarlar geldi ve yarım güneşi yedi. Artık karanlık olduğundan devleri de kolaylıkla öldürdüler.

İkinci güneşi rüzgar tanrısı Quetzalcoatl yarattı. Bu defa insanlar "Meskit" ağacının tohumlarını yiyorlardı. Ama bu tohumlar sert rüzgarlardan korunmak için gereken enerjiyi sağlamıyordu. Bu insanlar da fırtınalarda kaybolup gitti. Bununla beraber bazı insanlar maymuna dönüşerek yaşamayı başardılar.

Üçüncü güneş ise, Ateş tanrısı Tlaloc tarafından yaratıldı. İnsanoğlu beslenmek için mısır yetiştirdi. Ama dev volkanlar patladı ve gökyüzünden lavlar yağdı. Dünya yandı kül oldu. Bununla beraber bazı insanlar bu volkanların ateşinden kurtulmayı başardılar. Çünkü kuşa dönüştüler.

Chalchiuhtlicue, yani su tanrıçası, dördüncü güneşi yarattı. "Acicintli" adı verilen bir tohumla beslenerek insanlar yaşamaya çalıştılar. Ama bu tohumlar, korkunç sel baskınlarıyla boğuşmak zorunda kalan insanoğlu için yeterli bir besin değildi. Yeryüzünün merkezinden sular fışkırdı ve sonunda gökyüzünün çökmesine neden oldu. İnsanların çoğu boğuldu, fakat bazıları da balığa dönüşerek kurtuldu.

Dördüncü güneş, Chalchiuhtlicue'yu üzdü ve dünyaya seller gönderdi. Bir gece, karanlığın tanrısı Tezcatlipoca, bakır rengi güneş tanrıçası sıkıntı içinde dinlenmeye çekilmişken ona eziyet etmeye başladı. Ona çok kibirli ve bencil olmaya başladığını söyledi. Bu sözlerle incinen tanrıça gözyaşlarına boğuldu. Gözyaşları tanrıçanın ışığını kapladı ve yeryüzüne sağanak yağmurlar yağmaya başladı. Yeryüzü karanlığa gömüldü ve tüm insanlar bu korkunç selde boğuldular. Kalan kadın ve erkeklerse birer balığa dönüştü. Yalnızca bir tek aile, insan soyunu sürdürmeleri için kurtarıldı. -Azteklerin de bir Nuh Tufanı mı varmış?-

Tanrılar daha sonra karanın görünmesini sağladılar. Gökyüzü bir şekilde yeryüzüne boşalırken, tanrılar yeryüzüne dört tane yol açtılar. Dört tane dev ve korkunç ağaçlar yarattılar. Ardından hepsi birlikte, tanrılar, ağaçlar ve devler dünyayı gözyaşından derelerin aktığı dev okyanusların dibinden çıkarmaya çalıştılar. Yeryüzü suların yüzüne çıkıncaya kadar ittiler, ittiler. Sonunda yeryüzünü emniyetli bir şekilde gökyüzüne yapıştırmayı başardılar. Ancak dünya hala mutlak karanlığın içindeydi. Sabah ve akşam, güneşli günler yoktu. Gözyaşı nehirleri tuzluydu, yani içme suyu yoktu. Gözyaşlarını çekip alacak ve onları yağmur sularına dönüştürecek güneş artık hiç doğmuyordu. Tanrılar aralarında karara vardılar: Beşinci ve son güneşi dünyaya vereceklerdi....

****

Beşinci güneş ve toplumsal yaşamla devam etmeye çalışacağım. Elimden geldiğince anlaşılır bir dille anlatmaya çalışıyorum. Açıkçası Aztek tarihini okumanın en zor kısmının isimler olduğunu bildiğimden çok önemli saydıklarım dışında olabildiğince isim kullanmıyorum. Özünü anlamak daha önemli benim için..

****
 
Toplam blog
: 22
: 1798
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

1968 yılında Ankara’da doğdum. Klasik Arkeoloji okudum ve Sosyal Antropoloji masteri yaptım. Çevirme..