Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '10

 
Kategori
Güncel
 

Beslenme uzmanları da oruca el attı

Beslenme uzmanları da oruca el attı
 

Zonguldak'taki Maden İşçilerinin Bir Sahuru (12 Ağustos 2010)


Beslenme uzmanları üzerine birkaç söz

İçlerini bilmeyiz (günah almak istemem ayrıca beni hiç de ilgilendirmez inanıp inanmadıkları) elbette ama görünüşe göre hiçbir dini hassasiyeti olmadığı izlenimi veren "çıtı pıtı" beslenme uzmanları (Manken ya da güzellik uzmanı olsalar daha inandırıcı olurlardı.) Ramazan orucu başladığından beri TV'lerde boy gösteriyorlar.

İlk göze batan konuştukları Türkçe. Nerede eğitim alırlar bunlar, hangi rahle-i tedristen geçerler bilemem ama sanki fiziki olarak Türkçe konuşuyorlar. (Yabancı bir dilde düşünüp düşündüklerini Türkçe'ye aktarıyorlar sanki.) En iyi bildikleri "ara yemek" "ana yemek" "tüketmek" "sıcaklar"...

Konuştuklarından rastgele not aldığım şu cümlelere bakar mısınız lütfen:

"Önce iftariyelik yiyoruz."

"Fazla gazlı yiyecek tavsiye etmiyoruz."

"Karbonhidrat almalıyız."

"Pide. Porsiyona dikkat etmeliyiz. Sonuçta beyaz undur."

"Besin alımı yapılabilir."

"Çorba ve salatadan sonra ana yemek için beklemeliyiz."

"İftarda 5 bardak, sahurda 5 bardak su tüketmeliyiz."

"Kalsiyum üzerine inanılmaz güzel çalışmalar var." (Canan Aksoy, Haber Türk, 12 Ağustos, 04.39)

Bütün bunları dinlerken gelin de mütevefa Aziz Nesin'in "Mu Ni" hikayesini hatırlamayın. Teori ve pratik kavramlarının farklı şeyler olduğunu ne güze anlatır! O tiplere tek tavsiyem var: Yahu kardeşim elinizi çekin Müslümanlar'ın orucundan. Siz gidin size gelen "obez"lerin kilo problemlerine çare bulun.

Oruç tutmak bir ibadettir

Özellikle bu uzun ve sıcak yaz günlerinde oruç tutmak elbette zordur. Ama bu vazifeyi ibadet addeden Müslüman'a Allah bir kolaylık veriyor. Yoksa maişet derdiyle bedeniyle ağır işlere koyulan kişi o sıcakta, boncuk boncuk terlerken, damağı kerbela gibi kururken, susuzluktan çatlarken nasıl tutar orucunu?

Zonguldak'taki maden işçilerinin 2010 Ramazan'ındaki ilk sahurundan
(Ekmeğinin Ferhatları)

Yandaki fotoğrafa bakar mısınız Lütfen! Yer, yerin 534 metre derinliğindeki bir maden ocağı. İri kalasların üzerine eski bir gazete serilmiş. Mola veren maden işçileri sahur için bir araya gelmişler. İşlerinin onca tehlikesine rağmen yüzlerinden gülücük eksilmiyor. "Allah ne verdiyse" sermişler gazetenin üstüne. Ekmek, domates, biber, salatalık, peynir... "Pet" bardaklarda su.

Ne lüks mekanlar, ne sadece kuş sütünün eksik olduğu zengin sofralar. Ne "beslenme uzmanı"nın tavsiye ettiği "ara sıcaklar, ne de "ana sıcaklar" var. "Allah ne verdiyse"yi en güzel şekilde özetleyen bir sofra.

Birazdan yeme faslına son vereceklerdir. "Pet" bardaklarda çay getireceklerdir arkadaşları daha sonra. Sahurun bitmesiyle ağızlar iftara kadar mühürlenecek ve ele alınan kazmalarla kömüre yolculuk yapacaklardır.

Bu da sahur sofrası yahu işte!

 
Toplam blog
: 300
: 1022
Kayıt tarihi
: 13.06.10
 
 

Tarih, edebiyat, şiir, dil ..