Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '07

 
Kategori
Sinema
 

Beyaz Melek

Beyaz Melek
 

Türk Sineması, yepyeni bir hüzün masalcısı kazandı: Mahsun Kırmızıgül.

16 Kasımda gösterime giren yılın bu sürpriz filmini sakın kaçırmayın derim ben.

İstanbul’da bir huzurevinde başlayıp , Adapazarı-Tuz Gölü ekseninde devam ederek , Dicle ‘ye uzanan bir hüznün masalı.

Yıldız Kenter, Erol Günaydın , Nejat Uygur, Toron Karaca, Arif Erkin, Cezmi Baskın, Bilge Zobu, Lale Belkıs, Ali Sürmeli, Cihat Tamer, Zeynep Tokuş, Suna Selen, Tomris Oğuzalp, Gazanfer Özcan, Fadik Sevin Atasoy, Yavuz Bingöl , Sarp Apak ve Mahsun Kırmızıgül gibi dev bir kadronun rol aldığı yılın sürpriz filmi.

Sakın dudak bükmeyin ve mutlaka izleyin ! Daha ilk filmi ile büyük iş çıkaran Kırmızıgül, nice başarılı filmlere imza atmaya aday.

Filmin hem senaristi hem de yönetmeni Mahsun Kırmızıgül. Duyarlı anlatımı ile yüreklerimizi yakalayan, sevgisizliğin, unutulmuşluğun, kentleşme ile birlikte yitirdiğimiz değerlerin , unuttuğumuz en yakınlarımızın yüreklerimizi titreten masalını anlatmış.

Beyaz Melek filmi; bir aşkın , vefanın, dostluğun, öyküsü.

Bu aşk öyküsü, iki insanın birbirine duyduğu aşk kadar , yaşamlarının son durakları olan huzurevinde birbirine kenetlenerek , aile olmuş bir grup insanın hayata ve birbirlerine duyduğu aşkın ve sevginin hikayesi .

Film, Boğaza nazır ama içerisine ışığın girmediği odalarla dolu huzurevinde , çoktan unutulmuş yaşlı insanların hayata ve birbirlerine kenetlenmelerinin anlatımı ile başlar. Ve devamında , batıdan doğuya uzanan nihayet Diclenin kıyısında son bulan bir yaşam yolculuğunun masalını anlatır, Kırmızıgül. En hüzünlü , en gerçek, en sarsıcı tonlarda...

Kalplerimizi ısıtan tüm anlar ve bizi biz yapan tüm değerlerimiz , daha önce hiç düşünmediğimiz yada hissetmediğimiz şekilde seyirciyle buluşturulmakta...

Ve: Sevgi asla yarına ertelenmeyecek, insanoğlunun en büyük ve görkemli eylemidir, demekte….

Filmde Prag senfoni orkestrasının ve Jivan Gasparyan’ın müzikleri kullanılmış.

Ve asla hafızalardan silinmeyecek kareler var :

Gözleri kamaştıracak beyazlıkta bir cennet Tuzgölü. Yer beyaz, gök beyaz...Ve bu beyaz cennetin ortasında meleklere yaraşır bembeyaz ve kocaman bir bank. Filmin baş kahramanı Melek ( Yıldız Kenter ) in beyaz uzun elbiseler içinde , platonik duygularla , yıllardır gizli gizli sevdiği , beyaz saçlı adamın ellerini ilk kez tutarak, ona aşkını itiraf edişi... Dudaklarında takılı kalmış tebessümle, kendini karşıdan seyredişi... Beyaz-saydam bir melek olarak , gözleri kör eden beyazlıktaki ışığa-ölüme kavuştuğu sahne ,

Ölüm, bu kadar güzel mi acep...

Huzurevindeki yaşlı kadınların hamamda çırılçıplak, fırçalarla , itelenerek yıkandığı, suratlarımıza bir tokat gibi çarpan sahnesi ,

Yeni evlenen çiftlerin ilk gecelerinde , yaşamlarının “ hep böyle ışıl ışıl sonsuza dek sürmesi “ dilekleri ile yüzlerce karpuz kabuğunun üzerine çıralar yakılıp , Dicle’ ye bırakıldığı sahne…

Ve Keke , Emine Kadın’a sorar :

Bu insanlar neden burada... evlatları yok mu onların ?

"Biz ; evlatlarımızı , torunlarımızı kocaman yüreklerimizle birlikte , küçücük evlerimize sığdırmıştık. Ama onlar ; ne yüreklerine , ne de kocaman evlerine, villalarına sığdıramıyorlar artık bizleri…" diye cevap verir Emine Kadın.

Türkiye ‘ de bulunan huzurevlerinin yüzde sekseni büyük şehirlerdedir. Anadolu’daki huzurevlerinin ise büyük bir kısmı ihtiyaç olmadığı için kapanmıştır…Yeni dünya düzeni ve kentleşme, beraberinde sevgisizliği ve unutulmuşluğu da getirdi ne yazık ki, demekte Kırmızıgül...

 
Toplam blog
: 171
: 2319
Kayıt tarihi
: 15.02.07
 
 

Düşünen, üreten, kendine, insana, çağına sorumlu, tavırlı, taraflı , çağdaş ve yüzü aydınlığa dön..