Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '14

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Beyaz Saray'da oturan adam neden hala bir şey yapmıyor ?

Beyaz Saray'da oturan adam neden hala bir şey yapmıyor ?
 

İnsanların, devlet yönetiminde olanların kendi ve başka ülkelerin tarihlerinden ders çıkarmayarak ekonomi politikasında tekrar tekrar aynı hataları yaptıklarını görmek hayret verici. Sadece Türkiye'de değil, Kapitalizmin kalesi olarak görülen Amerika'da dahi tarih boyunca hükumetler serbest piyasa mekanizmasının sözde "arızalarını " tamir etmek için ekonomiye çok defa müdahale etmişlerdir. Bu devlet müdahaleleri ekonomideki sorunları çözmek bir yana yangına körükle gitmek olduğu için sorunları daha kötüleştirmekle kalmaz ilave sorunlar getirir. Çünkü teşhis yanlış konulmuştur : enflasyon, işsizlik vs. Gibi sorunların sebebi serbest piyasa değil baştaki hükumete ve politikalarına duyulan güvensizliktir. Hükumet halkın güvenini kazanacak yerde Kapitalizmi günah keçisi olarak kullanır piyasalara müdahale ederek işlemez hale getirir ve popülist politikalarla kontrolü eline alır, halktan alkış ve oy toplar ama teşhis ve tedavi yanlış olduğu için sorunlar büyür. 

Türkiye'nin tarihinde buna örnek çoktur. Ama ben Kapitalizmin ve serbest piyasanın kalesi diye bilinen Amerika Birleşik Devletlerinin tarihinden bir örnek vereceğim. 1971 yılında ABD'nin Vietnam Savaşı fiyaskoya dönüşmüş, Amerikan Halkı savaş konusunda ikiye bölünmüş ve devlete güven azalmıştı. Yıllardır sürmekte olan Vietnam Savaşı sadece Vietnamlı ve Amerikalı birçok insanın hayatını kaybetmesi ya da sakat kalmasına sebep olmamış aynı zamanda Amerikan ekonomisine getirdiği milyarlarca dolar yük ile kuvvetli bir enflasyonist baskı yaratmıştı. Tüketici fiyat endeksi olarak ölçülen yıllık enflasyon oranının yıllara göre seyri şöyleydi : 1965 % 1,9 1966 : % 3.5 1967 : % 3 1968 : % 4.7 1969 : % 6.2 1970: % 5. Türkiye ölçülerinde komik derecede düşük olan bu enflasyon oranları Amerika için yüksekti. Hayat pahalılığı toplumda rahatsızlık yaratıyor ve o zamanın ABD Cumhurbaşkanı Richard Nixon üzerinde bir şeyler yapması için kamu oyu baskısı artıyordu. Nixon serbest piyasaya müdahale etmemek için bu baskılara direniyordu. Toplumda hoşnutsuzluk iyice artmış, halk arasında "Beyaz Saray'da oturan hıyar daha hala ne duruyor?" söylemi yayılmıştı. 


Amerikan Kongre ve Senatosu 15 Ağustos 1970’ te Ekonomik İstikrar Yasasını onaylayarak Başkan Richard Nixon’a ekonomiye müdahale için geniş yetki vermişti. Bu yasaya göre Nixon gerekli gördüğü takdirde fiyatları, kiraları, maaş ve ücretleri, faiz oranlarını ve temettüleri dondurabilme bir başka deyişle serbest piyasanın arz talep mekanizmasının elinden alma yetkisi ile donatılmıştı. Kapitalizmi ve serbest piyasa ekonomisini savunan bir ülkede bir başkana bu denli müdahale yetki verilmesi şaşırtıcıydı ve devletin lafta avukatlığını yaptığı serbest piyasa ekonomisine uygulamada pek te güvenmediğini gösteriyordu.

Enflasyonla ilgili artan toplum hoşnutsuzluğu karşısında Nixon 13 Ağustos 1971'de Camp David'deki Köşkü'nde aralarında FED ( ABD Merkez Bankası ) başkanı Arthur Burns, Hazine Bakanı John Connally ve uluslararası parasal işler müsteşarı ve müstakbel FED başkanı Paul Volcker ile toplanıp 15 Ağustos 1970 Ekonomik İstikrar Yasasının kendisine verdiği yetkiyi kullanarak ekonomiye müdahale etmeye karar verdi. 15 Ağustos 1971'de TV'den Amerikan halkına yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında açıkladığı birinci istikrar paketinde ülkedeki tüm fiyat ve ücretleri 90 günlüğüne dondurduğunu, ithal ürünlere gümrük vergisini % 10 artırdığını, şirketlerin hissedarlarına temettü vermelerini kısıtladığını ve Bretton Woods antlaşmasını tek taraflı olarak iptal ederek altının ABD dolarına dönüştürülebilirliğini temelli olarak kaldırdığını ilan etti. Nixon fiyat ve ücret dondurmalarının enflasyonu durdurmak için 90 günlük geçici tedbir olduğunu ve serbest piyasa sisteminden kesinlikle vazgeçilmeyeceğini söyledi. 1944’te imzalanmış olan Bretton Woods uluslararası antlaşması dünyadaki çeşitli para birimlerini dolara sabitleyen bir sabit kur sistemiydi. Buna göre Amerikan hükumeti 35 ABD Doları getirene 1 ons altın veriyordu. Kısacası dünya paraları Dolara dolar da altına sabitlenmişti. Ancak enflasyon doların değerini düşürdüğü için ABD 35 dolar karşılığında 1 ons altın veremez olmuş ve başkan Nixon 15 Ağustos 1971 istikrar paketinin bir parçası olarak Bretton Woods antlaşmasını feshetmişti. Bundan böyle altına dayalı sabit kur isteminden serbest piyasada belirlenen dalgalı kur sistemine geçilmişti. Bu paketin devletleştirme olmayan serbest piyasaya geçiş yapan tek özelliğiydi.

15 Ağustos 1971'deki bu ulusa sesleniş konuşmasının, fiyat ve ücretlerin dondurulmasının ardından o zamana kadar " beyaz sarayda oturan hıyar daha hala ne duruyor ?" denen Nixon'ın popülaritesi arttı. Dow Jones endeksi selamlamak için ertesi gün % 33 arttı. Kısa dönemde bu müdahale enflasyon oranını düşürdü : 1971 : % 3.3 1972 : % 3.4. Halk enflasyon canavarından artık kurtulduğunu sanarak bayram ediyordu. Gerçi enflasyonu düşmüş gösteren resmi rakamlara ne kadar güvenilebileceği tartışılır. Çünkü resmi rakamlar fiyatların ve ücretlerin dondurulması karşısında düşen arz ve karşılanamayan talepten dolayı oluşan karaborsa ve kayıt dışı ekonomiyi dikkate almaz. Devlet fiyatları dondurduğu zaman kağıt üzerindeki enflasyonla halkın çarşıda, pazarda karşılaştığı enflasyon arasında fark oluşur. Ya sonra ne oldu ? Bir çok Amerikan üreticisi ve satıcısı dondurulan fiyatlarla maliyetini karşılayamaz oldu ya üretimi çok kıstı ya uğraşmaya değmez diyerek işini kapattı. Amerikan çiftçisi ürününü iç piyasada satmak yerine fiyatların devlet tarafından dondurulmadığı komşu ülke Kanada'ya ihraç etmeye başladı. Nixon yönetimi buna ihracata kısıtlama getirerek cevap verdi. Bu durumda bir çok Amerikan çiftçisi işini bıraktı. Enflasyon kontrol altına alınmak şöyle dursun bir çok ürün bulunmaz oldu ve karaborsası oluştu. Ülke stagflasyonla ilk defa tanıştı ( enflasyon ile durgunluğun birlikte olması ). Enflasyon 1973’te yeniden şaha kalktı : % 8.7. Bayram kısa sürmüştü, ilaç olması gereken devlet müdahalesi aksi tesir yapmıştı. Nixon'ın 15 Ağustos 1971 istikrar paketi tarihe "Nixon Şoku" adıyla geçti. 



Nixon yönetimi bu olaylardan ders alacağına kontrol altına alınamayan enflasyonu terbiye etmek için ikinci bir istikrar paketi açtı : 13 Haziran 1973'te başkan Nixon tekrar TV kameralarının karşısına geçerek tekrar ulusa sesleniş konuşması yaparak fiyatları tekrar 60 günlüğüne dondurduğunu ama bu sefer ücretleri dondurmadığını ilan etti. Bu sefer enflasyon canavarının belini kırmaya kararlıydı. Ama Orta doğu’ da kriz patladı : Araplar 1967'de savaşta İsrail'e kaptırdıkları toprakları geri almak için 6 -26 Ekim 1973'te İsrail'e saldırıya geçtiler. Bu savaşta İsrail yanlısı tutumları yüzünden başta ABD olmak üzere Batı dünyasını cezalandırmak için OPEC üyeleri Ekim 1973'te toplanarak her ay üretimlerini yüzde 5 azaltmaya karar verdiler. Bu ambargo Mart 1974'e kadar devam etti. Bu özellikle Avrupa ve Japonya'da ekonomik sıkıntı yarattı. ABD etkilenmeyeceğini beklerken sıkıntı yaşamaya başladı. Nixon benzin istasyonlarındaki fiyatları da dondurduğunu ve benzin dağıtımının kotaya bağlandığını ilan etti. Sonuçta uzun benzin kuyrukları oluştu. O yıllarda Los Angeles'ta lisede okuyordum. Bu benzin kuyruklarında az beklemedim. İstasyonda benzin kalmadığında kuyrukta saatlerce bekleyerek benzin alamayanların ettikleri küfürleri hatırlarım. Ayrıca " lütfen sıraya girin, kaynak yapmayın " türünde tartışma ve kavgaların Türkiye'ye has olmadığını bu kuyruklarda öğrenmiştim. 

15 Ağustos 1971 paketi gibi 13 Haziran 1973 paketi de etkili olamadı. Arap petrol ambargosu yetmiyormuş gibi Nixon'ın Amerika'da şok yaratan Watergate Skandalını örtbas etmeye çalıştığı ortaya çıkınca yönetime güven iyice azaldı. İkinci paketin gündemi değiştirerek Amerikan Halkının dikkatini Watergate Skandalından uzaklaştırmak için yapıldığı da söylenir. Watergate Skandalındaki rolünü inkar etmesine rağmen rolü olduğu hakkında şüphe kalmayıp Kongre Nixon’ı : “ ya istifa et ya yüce divanı boyla” diye tehdit edince Nixon 8 Ağustos 1974’te istifa ederek tarihe istifa eden ilk ABD Cumhurbaşkanı olarak geçti. Bu güvensizlik ortamı enflasyon canavarının başını tekrar kaldırmasına sebep oldu : 1974 enflasyon oranı % 12.3 olarak gerçekleşti. 1975, 76, 77’de enflasyon bir miktar azaldıysa dahi 1979’dan itibaren 3 yıllığına çift haneli rakamlara tekrar ulaştı.

Bu yazıdaki örnekler devletin geçici dahi olsa serbest piyasada oluşan fiyat mekanizmasına müdahalenin istenen sonucu yaratmadığına dair tarihte yüzlerce örnekten bir kaç tanesi. Sebebini aşağıda açıklıyorum. 

DEVLET SERBEST PİYASA ARZ - TALEP MEKANİZMASINA KESİNLİKLE MÜDAHALE ETMEMELİ


İlkokulda hayat bilgisi ve fen dersleri seviyesinde bile öğrendiğimiz kadarı ile vücudumuzda mucize gibi çalışan bir çok sistem var. Solunum, dolaşım, sindirim, sinir, endokrin, boşaltım sistemleri vs. Her birinin ayrı bir görevi var, sağlıklı bir bünyede sistemler birbirleri ile iletişim ve uyum içinde çalışırlar. Sistemlerden bir tanesinin bir organı dahi iyi çalışmazsa tüm vücudun sağlığı olumsuz etkilenir.

Ülkelerin ekonomilerinin sağlıklı çalışmaları için de belli sistemler vardır. Bu sistemlerin sağlıklı çalışmaları tüm ekonominin sağlığı ve halkın refahı için şarttır. Devletin görevi bu sistemler yerine çalışmak değil sistemlerin sağlıklı çalışmasına imkan yaratmaktır. Ne yazık ki bir çok ülkenin tarihinde ve günümüzde hala devlet oy toplamak için popülist politikalarla kendisini ekonomideki sistemler yerine koyup onların işlevlerini yerine getiriyor görüntüsü vermekte ve uzun dönemde en çok kendi halkının ekonomik yaşam standardına zarar vermektedir.

Devletin ekonomide en sık devre dışı bıraktığı sistemlerden biri ürün ve hizmetlerin fiyatlarının oluştuğu arz – talep mekanizmasıdır. Devlet çok sık olarak bir çok ürün ve hizmette kendisini bu mekanizma yerine koyarak fiyatları belirler. Gerekçe piyasada serbestçe oluşan fiyatlara güvenilemeyeceği hatta serbest piyasada oluşan fiyatların Kapitalizmin bir sömürü aracı olduğu inancıdır. Bu inanç ekonomi konusunda bilgisizlikten ve fiyatların nasıl oluştuğunu, fiyatları bir tek üreticilerin belirlediğini sanmak ve tüketicilerin rolünün olduğunu bilmemekten kaynaklanır.

Fiyat nedir? Serbest piyasada ürün ve hizmetlerin ve paranın fiyatı ( faiz ) tüketici ve üretici/ satıcıların ortak davranışları sonucunda arz ve talebe göre oluşur. Serbest piyasada oluşan bu fiyatlar hangi ürün ve hizmetten ne kadar üretilip tüketilmesi bunların üretiminde ve dağıtımında kullanılacak olan kıt kaynaklar olan emek, sermaye, teknoloj, finansman ve akılın alternatif kullanım alanları arasında optimal ( en verimli ) dağılımı hakkında bir sinyaldir. Üretici ve tüketiciler bu fiyat sinyallerine göre davranışlarını belirlerler. Bu sinyallere göre oluşan davranışlar bazen dalgalanmalara ve kısa vadede ekonomide çalkantılara yol açsa da tarihsel süreç içinde halkın hayat standardını maksimize eden bir süreçtir.

Fiyatların bu sinyal özelliğini anlamayıp devletin oy toplamak için halkın yararınaymış gibi piyasalara müdahale ederek fiyatları serbest piyasa fiyatının altında veya üstünde belirlemesi üretimde kullanılan kıt kaynakların onları en verimli kullananların elinden alınıp çarçur edenlerin eline geçmesine, milli gelirin artışının yavaşlayarak en çok halkın zarar görmesine sebep olur. Devlet neyin fiyatının ne olması, hangi ürün veya hizmetten ne kadar üretilmesi gerektiğini bilemez. Bunu serbest piyasada arz – talep belirlemeli. Piyasa mekanizmasını devre dışı bırakarak fiyat, üretim miktarlarını merkezi planlama ile belirlemeye çalışmış olan ülkelerin ekonomileri ve siyasi rejimleri çökmüştür. Tarihte ve günümüzde birçok devletin fakir halkı koruyacağım diye fiyatları serbest piyasa fiyatının altında belirlemesi oy toplamaya ve halkı kandırmaya yönelik büyük bir siyaset yalanıdır. Devletin eğitim, sağlık ve temel gıda maddelerinde fiyatları serbest piyasa fiyatlarının altında belirlemesi FAKİR HALKI KORUMAZ. Çünkü serbest piyasa fiyatının altında devlet zoru ile belirlenen fiyat arzın düşmesine ve karaborsanın oluşmasına sebep olur. Devletin kendisinin bu ürün ve hizmetleri üretmeye kalkması son derece kalitesiz ve yetersiz ürün ve hizmetlerin piyasaya sunulmasına sebep olur. Yapılması gereken devletin serbest piyasada birçok üreticinin oluşmasına ithalatın ve üretime yönelik yabancı sermayenin serbest bırakılarak rekabet ile fiyatların halkın alım gücü seviyesinde oluşmasına imkan tanıyacak yasal önlemleri almasıdır.

Üreticiler arasında sahtekarlık yapan, tüketiciyi kazıklayan, piyasaya sağlıksız ürünler sürenler ya uzun vadede müşteri kaybedip iflas ederler yani piyasa bunları kendi ayıklar ya da tüketici dernekleri, devlet gerekli yasal önlemlerle onları cezalandırır. Devletin görevi bu tür sahtekarlıkları önlemektir. Yoksa piyasa mekanizması yerine fiyatları belirleyerek ekonominin optimalden saparak halkın zarar görmesine sebep olmak değildir.” Fiyatları devlet belirlesin, kapitalistler değil” demeden önce bu gerçekleri öğrenip anlamakta ve devletin fakir halkı koruyorum diye uyguladığı bir çok popülist politikanın oy toplamaya ve halkı kandırmaya yönelik manevralar olduğunun farkına varmakta yarar vardır. Kanıt için ülkelerin tarihine bakmak yeterlidir. Halkının ekonomik hayat standardını yükseltebilmiş ülkeler ekonomide devlet ağırlığı olan ülkeler değil, kişisel girişimi destekleyen ve serbest piyasanın sağlıklı işlemesine imkan veren ülkelerdir. Yaşanan ekonomik krizlere ve çalkantılara rağmen bu böyledir. Türkiye’de Cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomik kalkınmada devletin ağırlığını koymuş olması savaştan yeni çıkmış ve özel sermayenin yetersiz olduğu bir ortamda başka çare olmadığı için zorunlu uygulanmış bir stratejiydi, ideal bir strateji değildi.

Rasih Bensan

5 Şubat 2014

 
Toplam blog
: 368
: 2280
Kayıt tarihi
: 05.05.12
 
 

BİLİM özellikle astronomi ve çeşitli konularda araştırmacı ve yazar Amatör fotoğrafçı, Ka..