Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '12

 
Kategori
Deneme
 

Beyazın masumiyeti

Beyazın masumiyeti
 

İkizdere


Kar, bir yağış çeşidi, altı köşeli kristal yapısı ile yapılan tüm araştırmalara rağmen, şimdiye kadar aynı büyüklükte ve aynı şekilde iki kristal içermeyen su molekülü içeriğinde. Çapları, 2-4 mm,  ağırlıkları ise yaklaşık 0,005 gr olan kar tanecikleri havanın direnci ile yere düşerler, havada asla birbirine yapışmaz, güneş ışığını tamamen yansıttıkları için beyaz olarak görülürler.

Beyaz, saflığı, temizliği, masumiyeti temsil eder. Yaşanan kötü deneyimlerden sonra tertemiz, bembeyaz bir sayfa açılması ile söze başlarız hep. Kar, aynı zamanda toprağı koruyan, nemli tutmasını sağlayan, yeryüzü ve yer altı su rezervlerinin ana kaynağı aynı zamanda. Bereketin başlangıcıdır.

Çocukluğumun geçtiği Rize/İkizdere Vadisinde kışın her taraf boyumuz kadar karla kaplı olurdu. Çatılarda biriken karlar,  çatıyı çökertmesin diye, özel ahşaptan yapılmış kar kürekleri ile kürenirdi o yıllarda. Saçaklarda da boyumuz uzunluğunda su kütlelerinden buz sarkıtları oluşurdu. Dışarıda bumbuz bir hava altında, camların buğulandığı bir anda annemin siyah okul önlüğü bezinden diktiği bez çantam, bez sapı omzumda çapraz olarak asılı iken, çantamda kitap, defter, kalem ile azık okul yolunda, okulda ısınmayı sağlamak için omzumuzda bir adet odun ile yalpalaya yalpalaya karda yürümeye çalışırdım.

Büyüklerimizin boyumuzu aşan karlı yolda sürdüğü izleri takip ediyor, her adımda kaybolan diğer adımda ortaya çıkan adım izleri ile üşümeden okula varmaya çalışıyorduk. Annelerimizin elde ördüğü yün çorapları, tek parçalı eldivenler, fes ve kaşkoldan oluşan kış kreaksiyonları bizi soğuktan koruyordu.

Üstlerimizde kalın elbiseler her zaman olmadığı hallerde bile, yumuşak temiz bir halı gibi ayaklarımızın altında ezilen karın üzerinde oynamak ne keyif verici idi. Kardan adam yapma, kar topu oynama sıradan oyunlarımızdandı. Karın yağışından sonra soğuk, kuru ayaz günlerde, zemindeki karın buzlanmasından oluşan eğimli yollarda, naylon poşetler üzerinde, yüzme tahtası ve siyah bez okul çantası ile yüzmek, kaymak ailemiz tarafından kızıldığı halde, en çok sevdiğimiz oyun tiplerindendi.

 Kimsenin görmediği bir anda doğmuştu güneş. Kar getiren bulutların arkasında görünmese de bütün İkizdere vadisi aydınlanmaya başlamıştı. Güneşsiz kalanların sisli sabahında bacalardan yükselen dumanlar vadinin üzerinden akıp giderken hayatın tüm dinginliği ile vadi sessizlik içindeydi. Kaç zamandır kapalı olan havalar insanları da kendine benzetmeye başlamıştı. Yüzlerde kuzine sobasısın, ateşliğin sevdiği sıcaklık hissedilinceye kadar, soğuğa sevgili olmuş bir sertlik oluşurdu. Bu vadiyi, doğduğum yerleri her düşünüşümde çocukluk yıllarımdaki kış mevsimlerinde, yamalı pantolonların, kalın örgü kazakların, kaşkolların, feslerin, eskimiş yün paltoların, Trabzon Kara lastiklerin, cimil tipi örme çorapların giydiğimdeki yaşattığı mutluluğun anımsıyorum.

Sesimi kar notası ile notaladım ben, sözlerim, yazılarım bitmedi henüz, devam ediyor, edecekte. Ben yaşadıkça, kimsenin anlayamayacağı kadar değil, hiçbir zaman sevgimin anlamının anlaşılmamasının istemeyeceğim kadar seveceğim doğayı ve kış mevsimine ait karı. Yılların sürgit devam ettirdiği yumuşak bir kar sabahı veya soğuk bir akşamüzeri zamanında bile seveceğim doğayı.

Eşiğimizi yoklayıveren kış, kadim bir bilmece gibi dururda, bütün ömrümüzde onu bir kez olsun hatırlamadan sıkıntı duyar mı hiç insan? Evet, kar, silik bir uğultu, ardından sert bir soğukla sürekli hatırlanır daha çok. İşte mevsimlerin en merhametlisi, en temizi, safı, berrağı, masumiyet karinesi, en cana sarınmanın, sarmalanmanın, sarmaşıklaşmanın halidir vadide kış.  
Uzun kış gecelerinde sosyal diyaloglar tüm hızı ile devam ede dururdu vadide. Ancak, Babam erken yatıp erken kalktığı için zaman zaman bu iletişim sekteye uğrardı. Osmançelebioğlu Hasan amca, büyük İzzet amca, Patoliya Türkiye Kazim amca, Karamanın Emrullah dayım, Ali Osman dayım kış geceleri sohbet müdavimlerimizden sayılırdı. Ziyaretler esnasında, kuzinede patates pişirmek, tavan arasında saklanmış kışlık meyveler ile kilerdeki ceviz, fındık türü kuruyemişler ikram listesindekilerdi.

İşin ucunda ne kış bilgisi, ne de kışa ait dersler varsın olmasındı. Bütün vadi insanının içinde biriktirdiği sokulganlığı, beraber yaşamaya hevesli insanların sıcaklığını duyumsamak, o sıcak insanların birbirine anlattığı av ve kış hikayelerini dinlemek, yaşamı en yüksek perdeden algılama isteğini içinde barındırırdı kış.

Takvimlerden dökülen bu tatlı beyazlıkta kış için, yeni bir düş perdesini aralamak, büyük zahmetler sırtlayan babalar için, odun temin etmek, kileri kuru gıdalar ile doldurmak, un, şeker alıp kışa saklamak, anneler özünde kadınlar safında başlayan kışlık giyeceklerin temin edilebilen çok farklı renklerdeki iplerle dokunması, turşu kurulması, patates, mısır, lobiya biriktirilmesi, tereyağı, koleti peyniri, minci imalatının yapılması, kışlık meyvelerin tavan arasında saklanması, hayvanlara kış yiyecekleri hazırlanması düş perdesinden hayatımıza yansıyanlardı. Korkarım bir gün karı anlatan masallarla birlikte çocukluğunu yaşayamayan bir çağın tanıkları olacağız.

Hangi düşünceye sarılırsak sarılalım, hangi rüyanın ilk uyananı olursak olalım, biçimsiz bir salaşlıkla duruverecek hayallerimiz. Kış, kıskanılası bir yalnızlıkla çekiverecek tülü üzerimizden. Meleklerin tüm çocuklara ve vadideki çocuklara sıcacık bir armağanıdır kar. Alnımızın aklığını yansıtan bu melek huzmeleri, çocukluğumun ince, naif korunağı olarak adam akıllı sevindirirdi bizleri. Isıtırdı küçücük yüreğimizin içini, neşeli dansı kar tanelerinin. Nasıl ki kar taneleri uça uça neşe içinde iniyorduysa vadinin kucağına, bizde tıpkı kar taneleri gibi sevgi ile vadinin kucağında neşe içinde yaşıyorduk.

Kerim Tekin şarkısında kar beyazdır ölüm diyordu. Ancak beyaz, sözlük anlamı olarak ak, kar, süt v.b.nin rengi olarak tanımlanıp, kara ve siyah karşıtıdır. Kar, beyaz; temizliği, dürüstlüğü, saflığı, berraklığı, saydamlığı, masumiyeti, temsil etmiyor şimdilerde. Ak, kömür karası kadar kara olmuş, masumiyetin; saflık, günahsızlık, suçsuzluk hali metaforma geçirmiş, anlamını değiştirmiş sanki.

Aşık Mahsuni Şerifin O ünlü dizeleri akla geliyor.

İnce ince bir kar yağar

Fakirlerin düzüne,

Neden felek inanmıyor

Fukaranın sözüne.

Öldük öldük biz açlıktan etme ağam Nolur,

Adam mı ölür, Toprak verince,

Borç ödeyince kendin bilince,

Nolur Nolurr Nolurrr Gardaş Nolur Nolur!

Ben; tümüyle kar tanelerinin yuvarlanıp, koskocaman dev bir kartopu haline dönüşmesini, kartoplarının hasarsız bir sevgi çığı oluşturarak, vadime, ülkeme akmasını diliyorum. Sevgili Okurlar, bu dilek karın özü kadar beyaz, masumiyeti içermiyor mu?

Sevgiler.

Nizamettin BİBER

Uzman İnşaat Mühendisi

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..