Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '19

 
Kategori
Deneme
 

Beyin, Akıl ve İnsan

Son zamanlarda başım çatlıyor ağrıdan, beyne takmış vaziyetteyim, insan beynine beynin ayrıntılarına inmek istedim.

Richard M. Restak’ın “Akıl” isimli kitabını okudum, oldukça karmaşık idi, şimdi de Prof. Dr. Peter Abrahams’a ait “Beyin Nasıl Çalışır?” ve Rita Carter’a ait son derece güzel baskısı olan ansiklopedik bir eser olan Beyin Kitabı var sırada.

Biz insanların öncelikle kendilerini, kendilerine ait organları, sistemleri çok iyi tanımaları gerektiğini düşündüğüm için en azından kafamda sürekli ağrılar depreşmeden beyinin hikâyesini öğrenmek istedim.

Beyin öncelikle neden öğrenilmek istenir ki denilebilir. Ancak günlük hemen her işimizi o gördüğüne göre beynimizi iyi tanımamız, yapacağımız, yapamayacağımız işlerin sınırını iyi bilmemiz gerekir.

Ben insan beynini taşıyan aklın ve birlikteliğin insana Allah tarafından verilen en büyük hem ödül hem de ceza olduğunu düşünmüşümdür. Ödüldür, çünkü hemen hemen hiçbir varlıkta bu kadar detaylı değildir. Üst üste koyarak gelişimini devam ettiren beyin türü insanda vardır. Aynı zamanda bu beyin bize de diğer canlılara karşı üstünlük sağlamasına rağmen sorumluluk da vermesi gerekir düşüncesindeyim. Doğaya, diğer canlılara, dengeye ve elbette diğer insanlara, bizim gibi hem sıradan hem de sıra dışı insanlara karşı akıllı olmamız biz insanları sorumlu yapmaktadır.  Yapmalıdır. Bencil olarak hem kendi sonunu, hem de dünyanın sonunu hazırlayan insan aklı ve beyni neden bu yolu seçmiştir anlayamamışımdır.

İnsana verilen onca üstün meziyete rağmen insan beyninin ciddi anlamda yeteneğinin algılamada akamete uğradığını, tabiri caizse moda bir tabirle heklendiğini mi düşünmek gerekir? Ya da gerçekte yaşananlarla olanlar, aynı şeyler midir? Tüm dünya toplumlarına hayal gördürerek, bir hayat sürdürmesini ve o hayata dair çeşitli yalan yanlış bilgiler ve verilen kimliklerle mi insan insandır yoksa daha ideal, tüm dünyada köklü değişikliklere imza atılacak insanlar arasındaki farkları eylem farkları olarak değerlendirip, yeni bir sınıflandırmaya mı gidilecek? İnsan beyni bu kadar şaşırtılmış olmasa idi, dünyanın en fakirleri en zenginler için yüzyıllardır birbirlerini boğazlamazlardı ve en azından bizler Çanakkale, sonrasında Kurtuluş Savaşı, öncesinde bitmeyen savaşları yaşamamış olurduk.

Bu ve bunun gibi konularda kafa yorarken, düşündüm bu beyin nedir ki bence saçma olan birçok sınıflandırmayı neden ve ne şekilde kabul ediyor da en temel konularda işler çıkar meselesine gelince öz kardeşinin, partidaşının, hemşerisinin, gözyaşına bakmıyor. İş menfaate gelince kimsenin, kimseye acımadığı son derece hırçın ve acımasız bir dünyaya doğru ilerliyor ve tam da bize harap olmamız, birbirimizi dinlemememiz için ne kadar argüman varsa sahaya sürülüyor ve biz öylece bakıyoruz. Şaşkınız. Dünya olarak şaşkın değilsek, o zaman başka bir şeyiz. Şu anda dünyanın olan kaynaklarını sömüren üç beş güç, insanların akıllarını da heklemiş görüntüsü, bitmeyen anlamsız ve anlamlı savaşlar ve bunlara taraftar milyonlar…

Diğer yandan hepimizde olan beyin ve akıl karşımızdaki hemen her insanda da var. Doğal olarak yapısal anlamda herhangi bir şeye benzemeyen vücudun yaklaşık yüzde ikisini enerjisinin yüzde yirmisini kullanan ve on saniye oksijen gitmediğinde geri döndürülemeyen hasarlar alması muhtemel olan beyin… Ve ne kadar akıllı süper zekâ olursanız olun beyin hasar görünce bir anda yaptıkları anlamsızlaşan, hayatın tadı tuzu kaybolan, yediği yemekten içtiği suya kadar herhangi bir talebi olmayacak biz insanlar beynimize ve elbette vücudumuzun diğer öğelerine gereken saygıyı ihtimamı göstermek zorundayız. En azından ben böyle düşünüyorum.

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..