- Kategori
- Biyoloji
beyin denilen müthiş alem
BEYİN DEDİĞİMİZ MÜTHİŞ ALEM
Yazan:Uçar Demirkan
Bilinçle ilgili bir kitap okuyordum. Bilincin beyindeki yerini bulmuş olabileceklerini anlatan bilim adamı “Yine de beynin daha binde birini bile çözümlemiş ve anlamış değiliz. Ama yol aldık ve almaya devam ediyoruz” biçiminde görüşler ileri sürüyordu.
Ben de ne denli yapabilirsem beynimizi biraz yakından tanıyayım istedim.
Ana rahmindeyken öncelik kalpte. Önce kalp-yürek ve sinir sistemi oluşuyor. Buna karşılık beyin hücreleri embriyoda-döllenmiş kadın yumurtasında-ancak 10 hafta kadar sonra oluşmaya başlıyor. Bilimde akıl ve beyin aynı anlamda kullanılmaktadır.
Felsefede ise aklın ve beynin değişik-ayrık şeyler olduğuna dair görüş vardır. Bunu düalizm –ikicilik-denilmektedir. Beyinle ilgili araştırmalar ve gözlemler geliştikçe ve arttıkça bu düalizmin ortadan kalkacağı düşünülebilir.
Ölüm olayında ise öncelik beyinde. Beyin ölünce ölüm gerçekleşmiş oluyor. Çünkü, günümüz koşullarında durmuş bir beyni yeniden çalıştırmak olanaklı değilken durmuş bir yüreği yeniden çalıştırıp kişiyi yaşama döndürmek olanaklı. O nedenle, beyin ölümü gerçekleştiğinde bağışlanmış organlar hemen alınıyor.
Hemen tüm organlarımızın tek yada bir iki işlevi varken beynimizin onlarca işlevi bulunmaktadır. Örneğin yürek bedene kan pompalamaktadır. Akciğerlerimiz oksijen almamızı sağlamaktadır.
Beynimiz ise uzay gibidir. İçinde samanyolları, galaksiler, gezegenler, uydular, göktaşları vardır ve sürekli devinim durumundadırlar. Bu beynimizin makro kozmos görünümüdür. Bunun yanında beynimizin mikro kozmosu da bulunmaktadır. Buralarda elektrik üreteçleri olan nöronlar vardır. Nöronların elektriklerini taşımaya yarayan aksonlar vardır. Nöronlar arasında bağlantıları yapan sinapslar bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli etkileri olan enzimler ve sinir sistemi vardır.
Gerçekten de tüm bedenimizi ve organlarımızı yöneten beynimizin oldukça çok fonksiyonu-işlevi bulunmaktadır.
Görme-işitme-koklama-tatma-dokunma dediğimiz beş duyumuzla çevremizdeki olay ve olguları algılamaktayız. Beynimiz öyle akıllıdır ki tüm beş duyumuzu sağlayan organları –göz, kulak , burun, dil, dudaklar kendine yakın bir yere-başımıza-koymuştur.Kısa yoldan bu duyular beyne kolayca ve hızla ulaşmaktadır.
Hatta bu beş duyu yanında , altıncı bir duygumuzun da olduğu söylenmektedir. Duyularımızla ortaya çıkan algılamanın yanında beynin kendi yapısındaki olay ve olguları da algıladığı görülmektedir. Buna hissetme-duyumsama diyoruz.
Anlama işlevi ile bilimsel davranışlar, düşünceler ve çözümlemelerde bulunmaktayız.
Anlak işlevi ile öğrenme, zeka, arşivleme ve depolamadan oluşan hafıza devrededir.
Farkındalık işlevi ile dikkat, dinleme, öğrenme, tartışma, sonuç çıkarma eylemlerini yapmaktadır. Ayrıca öz farkındalık ile kendi içindeki değişimleri de izlemektedir.
Konuşma, dinleme, tartışma işlevi bulunmaktadır.
Ayrıca beynimizle acı duymakta, sevinmekte, heyecanlanmaktayız.
Düşler yada sanrılar görmekteyiz.
Beş duyumuzun ayrı yrı merkezleri dışında beynimizde başlıca şu merkezler bulunmaktadır.
Bilinç: Dış alemdeki nesnelerin ya da olguların farkında olma, öğrenmedir.Öz bilinç-ön bilinç-bilinç atı gibi türleri bulunmaktadır. Bunlara “uydu biliçler” gibi bakılabilir.
Bilinç gözlemleme, düşünme--algıların beyinde işlenmesidir-, çözümleme demektir.
Anlak: Öğrenme, anlama-zeka ve bunları saklama-hafıza demektir. Öğrenilenler ve gözlenenler her kezinde yeniden gözden geçirilmekte ve bilgiler arşivlenmekte ya da depoya kaldırılmaktadır.
Zeka, akıl yürütme, algılama ve sonuç çıkarmadır.
Bellek: Atalarımızın mağara yaşamlarından başlayarak olay ve olguların ve duyuların anımsanmasıdır. Öğrenilmiş ve yaşanmışların saklanmasıdır. Hipikampusta yer almaktadır.
Olay belleği, saklı bellek, sınıflandırıcı bellek, geçici bellek kalıcı-kısa ve uzun dönemli bellekler bulunmaktadır.
Ayrıca çalışma belleği bulunmaktadır. Karalama-yazboz-müsvedde işlemlerini yapmaktadır.
Dikkat: Belli bir uyarı,duyu,duyumsama, düşünmede yoğunlaşmaktır.
Konuşma işlevi: Dinleme, konuşma ve tartışmayı içermektedir.
Duygusal davranışlar ; Acı duyma-ağlama, sevinç-gülme,heyecanlanma merkezidir.
Beynimizle düşler görürüz ve sanrılar-hayaletler görürüz.
Beynimizle düşünürüz. Düşünce algıların ve bilgilerin ve anıların beyinde işlenmesidir.
Beynimizin üzeri-kabuğu-sayısız kılcal kan damarlarıyla kaplıdır. Bu sayede beynimizdeki nöronlar ve onların oluşturduğu çeşitli işlev merkezleri durmaksızın çalışmaktadır. Aycıca, birçok enzim de devreye girmektedir.Başlıcalar şunlardır:
Dopamin : bedenin her yerinden beyne sinyaller –işaretler, bilgiler – taşımaktadır.
Seretonin: Kişinin çevreden ve beyinden gelen ve algılanan etkenlerle iç huzuru ve mutluluk duymasını sağlar.
Glutomat: Beyin hücrelerine mesaj taşıyarak tüm uyarıcı işlemlerini yapar.
Beyincik: İncelikli devinimlerin denetlenmesiyle görevlidir.
Günümüzün en yaygın yaşlılık sayrılığı olan alzaymer hastalığına yakalanmış kişileri gözlemleyerek beynimizdeki merkezleri ve bunların işlevlerini gözlemlemek de olanaklı olmaktadır. Beyin cerrahları hasar görmüş beyinleri onarmak için yaptıkları ameliyatlarda bu bilgilerden yararlanmaktadır.
Herhangi bir çarpma , vurma. trafik kazası, iş kazası gibi nedenlerle ya da tansiyon, aşırı stres,içsel travma gibi nedenlerle beyni besleyen kılcal damarlarda sayısız çatlaklar oluşmaktadır. Bunun sonucunda beynin bazı yörelerine kan gitmemekte ya da yeterince kan gitmemektedir. Bunun sonucu olarak da beynin beslenemeyen yerlerinde nöronlar ölmekte ve ölen nöronların yerine yenileri yapılamamaktadır.
Böyle bir olay yaşandığında biriken kan ve ölen nöronlar dolayısiyle hasta baş ağrılarından yakınmaktadır.
Genelde önce anlak işlevi yitirilmektedir. Başlangıçta yakın geçmiş unutulmakta sonraları uzak geçmiş ve gelecekle ilgili düşünceler ve kararlar unutulmaktadır.
Sonraları konuşma bozuklukları ve giderek konuşamama ve buna bağlı olarak söylenenleri anlayamama olayıyla bilinç yitirilmektedir.
Bir süre yazı ile anlaşmak olanaklı olmaktadır. Ancak, kısa sürede bu işlev de çalışmaz duruma gelmektedir. Hasta ilk okula yeni başlamış çocuk yazısı gibi yazmakta sonra bunu da yapamamaktadır. İmzasını atamaz duruma düşmektedir.
Hastalık ilerledikçe okuma,konuşma,devinme eylemleri azalmakta ve bitmektedir. Hasta beyin bedene komuta edememekte soyunma, giyinme, yemek yeme ve diğer kişisel gereksinimlerinin bütününü yerine getirememe aşamasına gelinmektedir.
Hasta yemeği ve su içmeyi başaramamakta, beslenememekte ve buna bağlı olarak beyin de beslenememekte ve beynin tüm işlev merkezleri durmaktadır. Beyin durunca- ölünce hasta da ölmektedir.
Yürek damarları değiştirilmekte ve yenilenebilmektedir. Benzer işlem beyin kılcal damarlarında yapılamamaktadır. Beynin açmazı burada görünmektedir. Beyni belemek ve ölen nöronların yerini alacak yeni nöronlar üretme teknikleri geliştirilmedikçe bu hastalıktan kurtulmak ve iyileşmek olanaklı görünmemektedir.
Makro kozmosu ve mikro kozmosu tanımakta nasıl ki daha işin başındaysak beyni tanımakta da işin başındayız ve daha çok yol alınması gerekecektir. Bu noktaya dek gelindiğine göre bu nokta da aşılacaktır.
Günümüzde beyin cerrahisi oldukça iş görmektedir. Bilim ve teknoloji geliştikçe beyin hastalıklarının tedavisi de kolaylaşacaktır. Yaşamımızın her yerinde olduğu gibi beynimizle ilgili gelişmeler de kuantum mekaniğini öğrenmemizden ve uygulamaya geçirmemizden sonra hızlanacaktır.