Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '08

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Beyin fırtınası

Beyin fırtınası
 

Resim :Haber7.com


Son zamanlarda dünya piyasalarında ve dolayısıyla kendi piyasamızda da yatırım araçlarında meydan gelen dalgalanmalar üzerine bir iki şey söylemek istiyorum. Tabi illa benim dediğim doğrudur şeklinde bir karaktere sahip olmadığım için (çok şükür) , düşüncelerimi paylaştığım arkadaşlarımın da yorumları beni sevindirecektir.

Öncelikle şu konjoktür riski ve bu konuda dünya ekonomik birimlerinin bekleyişleri ve tavırları üzerindeki fikrim acizane şu şekilde belirtmek istiyorum..Uluslar arası piyasalarda sahip oldukları aktifleri ve rezervleri değerlendiren bankalar , kredilerinde ve kullandıkları kaynaklarda , borçlanmalarında konjoktür riski denilen risk puanını , maliyetlerini ve toplam risklerini hesaplarken en üst seviyeye taşımaktadırlar.Başka bir deyişle , resesyon beklentisi ve bu beklentinin kaçınılamaz konjoktür doğası gereği olduğu , beklentisi ile bankalar ve ülkeler kendi bilançolarını etkileyecek önemli atılımlar gerçekleştirmektedir.

Avrupa ekonomisinin genelinde konjoktürden kaynaklanan bir resesyon beklentisi , ülkelerin döviz kurlarında oynamalarına ve ihracatın arttırılması , resesyonun hafif atlatılması amacıyla harekete geçirdikleri araçlardan bir tanesidir.İhracatının önemli bir kısmı ABD ve USD rezervi tutan ülkeler olan Avrupa , USD nin Euro karşısında değer kazanması sağlamak amacıyla USD talep edip , piyasadaki USD bolluğunu daraltmakta ve arzı talepten düşük olan bir malın fiyatının yükselmesi gerektiğinden USD kurunun , Euro karşısında yukarılara çekme eğilimdedirler.Böylece ihracatın arttırılması , ülke mallarına dış talebin (iç piyasada resesyon nedeniyle durgunluk ve talep azalması beklendiği için) ucuzlamadan kaynaklanarak artması ve böylece üretimin yatırımların , resesyondan etkilenmemesi , etkilense bile az etkilenmesi amaçlanmaktadır.

Avrupa cephesinden hal böyle iken ABD cephesinden , durumun tam tersi olacaktır diye düşünüyorum ve ABD ekonomisini ciddi sorunlar bekliyor.Kendine konjoktürel resesyondan kurtarmak veya az etkilemek için Avrupa için , ABD yi suyun altına itme yoluna gitmektedir.

Gelelim başka bir konuya , biraz da kehanet olacaktır ama ben altının kimseye fazla çaktırmadan değerinin artmasına , altın arzındaki bir düşüşle bağdaşlatıramıyorum.Nedeni size saçma gelebilir ama bazı birimler , durumun vehametinin farkında ve ileride , enerji ve ekonomik yönden denge değişimleri nedeniyle bir şekilde bir savaşın patlak vereceğini bekliyorlar gibime geliyor.Yani kısa dönemde belki küçük spekülasyonlar neticesinde döviz ve menkul kıymetler kısa vadeli çıtır dediğimiz karlar sağlayabilir ama uzun vadede altın en iyi yatırım aracı diye düşünüyorum.

İşi daha da makro bir düzeye çıkarırsak , belki bana sen uçmuşsun diyebilirisiniz.Ama benim gördüğüm kadarıyla Çin , dünyanın fabrikası , Avrupa ise merkez ofis.Hindistan , Pakistan ve sırasıyla Afganistan daha henüz açılışı yapılmamış ama hazırlıkları devam eden fabrikalar.İşte kilit nokta bana göre burada.Bu yeni fabrikaların açılışını Avrupa merkezli , ABD merkezli ofisler mi yapacak?Yoksa Rusya merkezli ofisler mi yapacak?Evet Çin bugün üretiyor ama Çin’in nüfusu milyarın üzerinde.Ve Çnili birgün tüketmeye de başlayacak.Bunun için gizliden gizliden , dünya şartlarına uyum adı altında , özgürlük reformları altında , yeni yatırımlar adı altında çalışmalar yapılıyor.Beyinlerinin içine reklamlar ve kapitalizmin gözdeleri sokuluyor.Birgün Çinli işçi , kendi kendine “Yeter artık yahu.Çalış çalış.Aylarca , yıllarca çalışıyorum.bir yatağı vardiyalar şeklinde 3 kişi paylaşıyoruz.Ben de artık tüketmek istiyorum” diyebilir.Düşünsenize 1, 5 milyarlık bir tüketim pazarı.Yeni fabrikalarda hazır….

Bugüne kadar batının hakimiyeti ile , ekonomisine yön veren dünya yavaş yavaş , eğitimle değişen yeni jenerasyonlar neticesinde , hakimiyetini kaybetme sinyalleri vermiyor mu?Yeni nesilin beklentileri ve değer yargıları , hayata bakış tarzları , bir önceki jenerasyona göre çok farklı ve buda dengelerin değişimini tetikleyen bir unsur.

Ülkelerin yapmış olduğu 50 yıl 100 yıllık perspektif çalışmalarında ki , bunun örneklerini ABD de son donemlerde çok duyar olduk , düşünce kuruluşları bir biri ardına manşet oluyor .Uzun vadeli senaryo ve planları , bugünün gelişmelerine ve gidişatına , politikalarına göre şekillendirmeye çalışıp , ona göre şimdiden yeni politikalar üretmiyorlar mı?Bakınız ABD.Bakınız BOP.Saddam kılıfı altında ve Avrupanın da işine gelen bir proje.Amaç bana göre 50 yıl veya daha erken veya daha geç , oluşacak pastanın paylaşımı.Eğer şimdiden bir şeyler yapılamazsa ileride çok geç olabilir.Hatta yılanın başının küçükken ezmek gerek atasözü herhalde buna en iyi örnek.

Türkiye ‘nin daha önceki yazımda da belirttiğim gibi , bu yavaş yavaş şekillenen iki farklı blok arasında kale kapısı gibi görülmesi ve her iki tarafın şimdiden uluslararası politik arenada atmış oldukları manevralar , dengelerin değişiminin git gide hızlanan oranda değiştiği ve tehlike sinyalleri vermeye başladığını düşünüyorum.İnşallah olmaz ama bir gün Saddam tarzı sudan bir bahanede , iki blok arasında fabrikaların açılışını kimin yapacağına dair bir çatışma doğabilir.Gördüğüm kadarıyla da bu öyle fazla bir uzun süre sonra da olmayabilir.İşin kötü yanı Türkiye bu iki devin arasında , bir tarafı seçmek zorunda kalacaktır.Filler sevişirken de otlar ezilir , kavga ederlerken de otlar ezilir.Türkiye’nin yapması gereken ise en hızlı şekilde , otluktan çıkıp ki , bana göre çıkmıştır , fillerle dans edebilecek bir şeye dönüşebilmesi.Bu şeyin ne olabileceğine siz karar verin.

 
Toplam blog
: 116
: 735
Kayıt tarihi
: 27.07.06
 
 

1994 Uludağ Üniversitesi İ.İ.B.F. İktisat bölümü mezunuyum. Aynı üniversitede Genel İktisat Polit..