Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '10

 
Kategori
Siyaset
 

Beyin ölümü

Beyin ölümü
 

Şeylerin değil ama şeyhlerden keramet bekeyenlerin, kerameti o şeyhleri dünyada uçurmaktır. :))


Aslında yazının başlığı "Şeyhin kerameti mi? İnsanların cehaleti mi?" olacaktı. Ama bu 'şeyh', 'keramet' işlerine prim vermemek adına "Beyin ölümü" olarak değiştirdim.

Kendi kendime yaptığım telkinlerden biri: Yazdıklarımın zaman ve olay kavramının dışında, entel deyişi ile; üniversal içerikler olmasına çalışmaktır. Bu hedef, hem zorlu hem de az seçenekli bir mecra demek olsa da gözlemlediklerim ve öfke(m) yazı üretmekte faydalandığım en verimli gübrelerdir.

Ne kadar diretirsem direteyim bu öfke meselesi bazen (bu aralar her seferinde) uygulamaya çalıştığım ilkeleri tarumar ediyor. Üzerinden aylar geçmiş, gündemdeki yeri çoktan kaybolmuş bazı olaylar sanki inatçı bir kader provokatörünün müdahaleleri gibi, zorla karşıma çıkıyor:

Dünyada bu yaz belki de en çok konuşulan konulardan biri Şili’de yaşanan maden kazasında maden ocağının galerileri arasında mahsur kalan 33 maden işçisinin durumuydu. Kazazedelerin yerin 700 metre altında 69 gün boyunca yaptıkları, yüzeyde süren kurtarma çalışmaları ve ailelerinin yaşadıkları tüm dünyaya naklen duyuruldu. En ilgisiz ülkelerin TV kanallarında bile neredeyse her gün duyurulan gelişmeler, benzerleri az sayıda olan bir medya çılgınlığının yaşanmasına neden oldu. Özellikle görüntülü haberler ile günlük olarak yanı-başımızdaymış gibi takip ettik.

Dünyanın ‘aksiyon merkezi’ ABD böylesi büyük bir medya şovu bulur da kaçırır mı? Kaçırmaz tabi! Hani şu göktaşına bomba koymak için uzaya çıktıkları bir film vardı ya; iş o haddeye gelmiş. Bakmışlar ki iş başa düştü, çare aramak için Amerikan ordusunun kapısını çalmışlar. Ordunun bu tür (delik delme gibi) işler ile ilgilenen taşeronuna ulaşmışlar. Bu taşeron işgal ettikleri bölgelerde askerlerin su ihtiyacı için kuyular açan bir madencilik şirketiymiş.

Sonuçta taşeron, Şili’de işlerin kontrolünü ele almış. Profesyonel ‘delici’, bu sefer biraz daha genişinden bir delik delmeye başlamış… Bu şirket, işin fizibilitesini hazırlamış. Planlanan süre olduğundan uzun söylenmiş. (4 ay diye süre koymuş ki işi zamanında bitiremezse rezil olmasın diye.)

Önce ince bir delik delinmiş. Buradan kazazedelere lojistik destek sağlandı. İletişim sistemi yerleştirilerek psikolojik destek de devreye sokuldu. 69 gün boyunca 33 kişi aşağıda, yüzlerce kişi yukarıda (milyonlarcası da TV başında) bekledi... Bunların hepsini biliyoruz da niye anlatıyorsun kardeşim?!.. Yazacak şey mi kalmadı diyenlere: “ASLINDA BUNLARIN HEPSİ GEREKSİZMİŞ!” Diyorum.

ALIN SİZE İSPATI:

21 Aralık tarihinde ‘Ali RUHLUEL/LEFKOŞA’ imzası ile çıkan haberde (Hürriyet); konu edilen şeyhin, “Onlar yerin 700metre altındayken dua ettim, bu kuvvet olmasa bir tanesi yaşamazdı, maddi imkanlarla bir günden fazla yaşayamazlardı. …” Dediğini öğreniyoruz. Anlaşıldığı gibi şeyhin “bu kuvvet” diye belirttiği ilâhi bir gücü var! Durum böylece anlaşılıyor. İlâhi güçlerle donatılmış bir zât olaya müdahale etmiş. Yoksa bizim Zonguldak’ta madende unutup bir mezara bile kavuşamayan (son olayda iki tanesi çıkarılamayan) işçilerimizden beter olacaklarmış.

Şili’deki ‘kurtarma operasyonu’ sonrasında birer KAZAZADEYE dönen işçilerden 4 tanesi de Şili hükümetinin, NASA’nın ve ABD ordusunun ortaklaşa düzenlediği kurtarma dümenini yememiş olacak ki; asıl kurtarıcılarına koşmuşlar. Kendilerini kurtaran bu şeyhi ziyaret etmişler.

Yani diyorum ki: Teknoloji denen şey gereksiz. Bilim de aynı teknoloji gibi gereksiz ve sıkıcı. Ar/Ge merkezleri filan kurup onca masrafa da gerek yok. Bu şeyhleri klonlayalım. Her üniversiteye bir iki tane verelim. Ama öyle sallama, keyfe-keder dolaşmasınlar. Kafalarından sağlam bir kütüğe bağlayalım ki kaçıp da onca genci ilimlerinden yoksun bırakma gafletini göstermesinler.

İstiklal Marşımız için çıkartmayı atladığımız kamulaştırmayı şeyhler için atlamayalım. Gelip Almanlar çalar sonra. Bakın, sonra biz kıymetini bilmedik, Batı üniversitelerine götürüp bunların ilmini sömürmeye başlarlar. (Zaten adamlar Mars’a gidecek. Bunun ilmini şeyhlerden bir öğrenirlerse yandık! Dünyayı kurtarmak yerine çekerler giderler, dünyada kuru kuruya kalırız.) Bize de arkalarından gazel söylemek kalır.

Herkes beynini bir şeyleri kurtarmaya adamış. Ya yeterli ilme sahip değiliz. Ya ortada beyin denilen şeyin kırıntısı yok. Ya da çoktan ölmüşüz!...

Hep sevgi ile kalın.

Murat SEVGİ
msevgi@mental.com.tr

 
Toplam blog
: 370
: 1092
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

1969 doğumlu. Tasarımcı, endüstriyel otomasyon sistemleri için yazılım geliştiriyor. Yüksek öğren..