Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '16

 
Kategori
Deneme
 

Beynimin esnekliğini seviyorum (1/2)

Beynimin esnekliğini seviyorum (1/2)
 

Sanırım bedenimizin bu parçasına olan hayranlığım ve açlığım hiç bitmeyecek.

Kim bilir belki bu denli gizemli olması beni çekiyor. Ama beni ilgilendiren; sebebinden ziyade onun muhteşemliği.

Yılları su gibi tüketirken her yönümüzle değişiyoruz. Ve bu değişime birebir tanık oluyoruz. Ancak beynimiz kapalı bir kutu misali.

İçeride neler oluyor?

Acı çekerken, aşıkken, kederliyken, sevdiklerimizi kucaklarken, ağlarken, öfkeyle tepkiler verirken; yaşadığımız yığınla tecrübenin ona etkisi nasıl?

Kazandığımız deneyimler ona neler katıyor?

Ruhumuzun zorlandığı gibi zorlanıyor mu? Yoksa bildiğini mi okuyor?

Bu değerli parçamız adeta kemik bir zırhın içinde. O denli sıkı korunuyor. Çünkü çok kıymetli. Ancak bir o kadar da esnek. Bizim değişimlerimize anında cevap veriyor.

Bu şahane değil mi?

Çünkü belirli bir zamana kadar beyin hücrelerinin yenilenme özelliği olmadığı tezi söz konusuydu.

Oysa şimdilerde beynin esnekliği (brain plasticity), uyum yeteneği, yoğrulabilirliği gündemde.

Yaşamımız süresince; aldığımız tüm çevresel faktör ve farklılıklara tepki olarak; beynimizin yapısını ve işlevini değiştirme kapasitesi var.

Bence bu MUHTEŞEM bir gelişme.

Bir şeyler öğrenirken beynimiz esniyor.

Bir şeyleri hafızada tuttuğumuzda beynimiz esniyor.

Türlü davranışlarda bulunurken beynimiz esniyor ve değişiyor.

Buraya kadar anlaşılabilir geliyor.

Peki ya unuttuğumuzda?

İşte o zamanda; hafızamızda farklı bölgeler oluşturmak adına beynimizin tüm hücreleri, bağlantı ağlarıyla beraber değişime katılıyor.

Nasıl ki yaş aldıkça ve aslında ondan çok kullanmadıkça beden esnekliğimiz kayboluyorsa; beynimiz de öyle.

Yaş aldıkça esnekliği azalıyor bunu hepimiz biliyoruz. Beynimizin şu anki esnekliği haliyle bir bebeğin beyni kadar değil.

Ama olsun. Mademki hücreler yok olmuyor, yeni hücre yapımına ve üstelik değişime müsait; o halde karalar bağlamak niye?

Bunama ve Alzheimer gibi giderek ağırlaşan hastalıklardan korkmayalım artık.(devamı 2/2’ de)

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

01.08.2016

 

BEYNİMİN ESNEKLİĞİNİ SEVİYORUM (2/2)

Gelin şimdi kapalı zırhın içindeki bu değişime mercek tutalım.

Doğduğumuz andan itibaren beynimiz hızla gelişiyor. Yeni sinir hücreleri, aralarındaki milyonlarca sinir ağı ile giderek devleşiyor yapısı.

İki yaşındayken beyin hücrelerindeki bağlantı sayısı; yetişkinlerden 2 kat fazla.

Üç yaşında, devreye giren konuşma becerisi ile beynin her iki yarısı eşit gelişimine devam ediyor.

Ancak dört yaşında sol yarı küre konuşmada uzmanlaşıyor. Beş yaşında boyut olarak büyümesini tamamlıyor. Ama değişime devam ediyor elbette.

On bir yaş kritik. Neden mi? Çünkü ağların oluşum hızı düşmeye başlıyor. Alışkanlıkların, becerilerin öne çıktığı bu dönemde, kullanılmayanlar siliniyor. Bu sebeple çocuklara sosyal beceri ve hobi kazandırmak için bu yaşın sınır olduğunu unutmamak gerektiğini belirtiyor uzmanlar.

Giderek ergenliğe geçiş yapan çocukta, beynin ön bölümündeki gelişim daha hızlı. Dolayısıyla odaklanma ve öğrenme kolaylaşıyor.

Ancak öte yandan hormonlarla mücadele zirvede.  Aşırı tepkisel ve duygusal bu dönem, gençleri her anlamda zorlamaya başlıyor.

Peki ne zamana kadar?

Ta ki 25 yaşına değin.

25 yaşında beyin doğruyu yanlışı ayıracak akla, zekaya ve bilince sahip oluyor.  O fırtınalı dönem son buluyor. Ortalık sakinleşirken, aileler de rahat bir nefes alıyor.

Ancak beynin değişimi hiç bitmiyor.

Her yeni yaş ve dönemle beraber arı gibi çalışıyor.

Hiç durmuyor. Ve ölene değin hücrelerini yeniliyor. Gerek duyarsa değiştiriyor.

Esnekliğini koruyarak bize yoldaşlık ediyor.

Her deneyim, her tecrübe, öğrendiğimiz her yeni bilgi onda yeni bağlantılar yaratıyor.

Bu konuda yapılan deneyler hayli ilgi çekici. Örneğin Jonesboro'da en saygın üniversitelerden biri olan Arkansas Üniversitesi’nde, yaş aralıkları 19 ile 76 olan yetmiş erkekle yapılan araştırma.

Yaş ilerledikçe, nöronlarımızı kaybettiğimiz bir gerçek. Beyin yapısal olarak, her on yılda bir %2 olarak küçülüyor. Ancakuzmanların ‘beyaz beyin tabakası’ diye tabi ettiği bölümdeki hücre uzantıları artıyor.  

Yani beynimiz yaşlanmıyor. Esnekliğini koruyor ve bizler doyurdukça verdiğimiz bilgileri adeta kapıyor. Böylece fonksiyonel olarak büyüyor.

Öğrenilen her yeni bilgi ve tekrar; beynimizde nöronlar arası yolları kuvvetlendiriyor.

Ayrıca ön beynimizde yer alan çok kıymetli kök hücreler ikiye bölünerek; beynimizin acil ihtiyacı olan kısımlarına gönderiliyor. Böylece beynin hücrelerimiz tazelenmiş de oluyor. Buna ek olarak; normal yolların arasına alternatif yollar döşeyerek destek sağlıyor. Dahası her iki yarı küreği devreye sokarak bize muhteşemliği yaşatıyor.

Yapılan deneyler bunu açıkça göstermiş. Genç ve düşük performanslı beyinlere göre; ileri yaşta ama yüksek performans gösteren beyinlerin çok daha kuvvetli olduğu saptanmış.

Bu nedenle ben diyorum ki; ileri yaşlarda da her şeyi yapmak mümkün.

Sonuç olarak; ruhumuzu ve bedenimizi ne kadar sağlıklı tutarsak, beynimiz de bundan nasibini alacak elbette. Hele hele okumayı, öğrenmeyi ve başkalarına faydalı olabilmeyi AMAÇ haline getirmişsek.

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

01.08.2016

Kaynaklar: http://www.safaknakajima.com/; http://t24.com.tr; https://www.cognifit.com.

 

 
Toplam blog
: 437
: 561
Kayıt tarihi
: 09.04.11
 
 

Makine mühendisiyim, bir kız annesiyim. Okumayı, yazı yazmayı, yazarak paylaşımlarda bulunmayı, insa..