- Kategori
- İlişkiler
Beynimizin bozuk freni: öfke
Ünlü psikiyatr Jung: "Katil, öldürdüğü anda haklıdır." demiş.
Gerçekten de pek çok katil, tetiği çektiği, bıçağı sapladığı anı hatırlamaz. Sonra da "pişmanım." der.
Günlük yaşamımızda sinirlerimizin tepemize çıktığı, tepemizin tasının attığı pek çok an vardır. Bam telimize basılmıştır ve istem dışı bir ses çıkacaktır vücudumuzdaki enstrümandan.
Kullandığım deyimlerdeki somutlaştırmalara bakıldığında bile öfkenin hangi hallerde ortaya çıktığını ya da öfkeli anımızdaki ruh halimizin ne olduğunu anlamak gayet kolaydır.
İnsan ilşikilerinde son derece mülayim, sevecen, ağırbaşlı insanların bile hiç ummadığımız anlarda bir aslan kesildiğine, potansiyel katil olarak aramızda dolaştığına tanık olmuşsunuzdur.
Her zaman size nasihatler veren, küsleri barıştıran, alçakgönüllü o geniş insanın "şalterlerinin attığı" anda çıkan kıvılcım karşısında şaşırırsınız.
İşte öfke öyle bir duygu ki beynimizn freninin tutmadığı anlardır.
Şalterlerin atması dedik... Şalterler bildiğiniz gibi birdenbire atmaz. Önce kablolar ısınır, kablolar elektrik akımını taşıyamaz hale gelir, kablolar yanmasın diye sigorta atar, elektrik akımı kesilir ve kablolar yanmaz, kullandığımız elektrikli alet zarar görmez.
Bu açıdan düşünüldüğünde öfke kişiliğimizi koruyan yararlı bir duygudur; ancak sigortanın atmasını beklemek yerine yükü fazlalaştıran aletleri kapatmak gerekir...
İşte bütün mesele o anda hangi aletleri kapatacağımızı bilmektir ki bunun için de insanın kendini çok iyi tanıması gerekir.