Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '18

 
Kategori
İstanbul
 

Beyoğlu'nda Nefes Almak

Beyoğlu'nda Nefes Almak
 

Beyoğlu'nda Nefes Almak


Adın da tuhaf bir gizem vardır, Beyoğlu’nun… Oranın havası, edası başkadır. İçine girdiğinizde sarıp sarmalar sizi ve bir daha çıkmak istemezsiniz. O kargaşa da bulursunuz kendinizi, ruhunuz bir tek orada serbest kalır. Beyoğlu, ah…

Beyoğlu’nda Nefes
İstiklal Caddesi’nin başından Tünel’e kadar kocaman bir kucak gibidir. İnsanları ayırt etmeden sever ve kabul eder. Kalbinde yer verdiği milyonlarca insan nefes alır orada. Arkadaşlıklar, aşkla, eğlenceler, içkiler ve kendine özgü havası ile aşık eder kendisine…

Ah, Beyoğlu’unda hayat… Orada yaşlanmazsınız, kalabalıkta huzur bulursunuz. Her zaman başka olmuştur orada yaşanılanlar. Kötülüğü de barındırır içinde sonsuz iyiliği de… Kaybolabileceğiniz sokakları, ışıl ışıl meydanları, her telden çalan müzik karmaşası ile yüzünüzde hep bir tebessüm olur.

Beyoğlu’n da hayat başkadır…

İstiklal Caddesi
Meydana geldiğinizde derin bir nefes alırsınız ve o kalabalığa kendinizi atmak için sabırsızlanırsınız. Her çeşit insanın arasına girip onları süzme heyecanı sizi mutlu eder. Her defasında farklı hayatlar keşfedersiniz. Aslında korkarsınız ama Beyoğlu’nda korkuya yer yoktur. Her deliğe girip çıkmak için sabırsızlandıkça korkularınızı atarsınız.

Kendinizi o kalabalığa bırakın ve sadece uğultuyu dinleyin, kafanızda ya da kalbiniz de hiç bir boşluk kalmayacaktır. Eski İstanbul… Etrafta yine aynı uğultu fakat insanlar sakin, insanlar elit, insanlar kibar… Değişen sadece insanlar… İstiklal hala aynı şıklıkta bizleri ağırlıyor.

Arka Sokaklarda Karanlıklar
Sokak lambalarının loş ışıklarında gizlenen bir çok hayat, insan ve keşmekeşlik… Aydınlatılamayan bir çok kötülük, korkan insanlar… Taşlarında kim bilir kimlerin nefesleri var, kimlerin anıları…

Beyoğlu’nun arka sokaklarında hayat çok acımasız, karanlık ve soğuk. Kestirme yollar orada gerçekten kestiriyor. Sokaklara girdiğinizde hava ne kadar sıcak olursa olsun yüzünüze buz gibi bir esinti çarpar ve o an sadece bir an önce o sokaktan geçmeyi dilersiniz.

Peki, yaşam? Oranın mahkumiyetine mecbur olan insanlar… Karanlığa alışan ve kararan insanlar… Korku nedir iliklerinde hisseden bir çok insan ve yaşamlarını seven fakat ne zaman sona ereceğini bilmeyen insanlar…

Beyoğlu’nun sokakları, meydanları gibi ışıldamıyor.

Camiyse Cam, Kiliseyse Kilise
Bütün ibadethanelerin aynı yerde bulunabildiği ve bundan rahatsızlık duyulmadığı tek yerdir, Beyoğlu. Herkesin birbirine saygı duyarak bir arada bulunduğu ve keyifle yaşadıkları en güzel yerdir Beyoğlu… Hatta insanların zamanında birbirlerine gülümseyerek selamlaştığı bile doğrudur. Her ne kadar zaman geçtikte bu güzel huylar kaybolsa da eskiden her şey daha güzeldi, Beyoğlu daha güzel…

Eskiden beyefendiler takım elbiseleri ve fötr şapkaları ile birbirlerini selamlarken, hanımefendiler şık elbise takımları ve hoş makyajları ile sokakların havasını değiştirirlerdi. Herkes bir arada yaşayabilirken şimdi her şey daha zor ve karanlık…

Cami ve kiliselerin mimari yapılarının dehşet verici şekilde ortaya çıkmış olması ve buna hayran kalan diğer insanlar… Beyoğlu’nun bütün yapısına ortak olan bu ibadethaneler insanlara yıllardır huzur vermeye devam ediyor.

Çiçek Pasajı
Sakız rakısının kokusu burnunuza geldi mi? O sıcak mezelerin kızgın kokusu, rakının taze ve nefes veren soğukluğu… Bu pasajdan kaç aşk, kaç arkadaşlık, kaç hayat geçip gitmiştir kim bilir. Klarnet ve kanun sesinin kendini bulduğu, arnavut taşlarında saklı bir çok dans izi… Çingene kızlarının çiçek sattığı, sadece eğlenmek isteyen insanların gittiği ve edasında sadece rakının berraklığı bulanan en güzel meyhaneler.

Rakının sanatı olmaz belki ama havası olur. Dublenizden içtiğiniz her yudumda başka bir efkar, başka bir gülümseme hissedersiniz. Hem üşütür hem ısıtır ama Çiçek Pasajı’nda başkadır hayat. Eğlenin be….

Sahaflar/ Aslıhan Pasajı
Ah o pasajın mimarı… Yaşasaydı şimdi ki hali hakkında ne düşünürdü acaba? Aslında değişmeyen sadece eskiyen bu yapı bir çok kişiye ekmek kapısı oluyor. Beyoğlu’nun en sevilenleri arasında sahaflar yer alır. Eski kitaplar, kokuları ve dokuları ile aradığınız bütün mutluluğu onların arasında bulabilirsiniz.

Yıllar öncesinden kalan hatta yasaklanmış kitapları bile bulabilirsiniz.  Zamanın korkulan bütün olaylarının yazıldığı, gerçek aşkların konu alındığı, siyasi ve dini bütün kitaplara sahip olabilirsiniz.

Sahaflar, geleceğin garantisidir. Kıymetini bilelim.

Cihangir Kahvehanesi
Kahvehane kültürü giderek yok olsa da bir kaç yerde hala devam etmeye çalışmaktadır. Buralardan biride Cihangir’in meydanında bulunan ve insanları ağırlamaktan büyük duyan Cihangir Kahvehanesidir. Hala eski tahta masaların ve metal süngerli sandalyelerin bulunduğu, küçük çay bardaklarında demli, kahvelerin yanında çizilmekten bulanıklaşmış su bardaklarında sular…

Artık büyük amcalar yerine gençlerin, yerlilerin, turistlerin göz bebeği haline gelmiş olsa da orada hala dedelerin baston kokuları vardır. Meydanın ortasında ihtişamlı duruşuyla bütün marka kafelere taş çıkaracak bir çınar…

Kahvehaneleri kapatmayın.

Hayat Başka, Gece Başka
Gündüz kalabalığına benzemez, gecenin karanlık ve üstünüze gelen kalabalığı… Geceleri başka bir tuhaftır Beyoğlu… Müzikler sertleşir ve daha çok gürültü çıkarır, insanlar değişir, giyimler ve yürüyüşler… Herkes keyifle yürümekten çok bir yerlere yetişmeye, sarhoş olmaya çabalar. Her sokaktan insanlar çıkar İstiklal’e ve kanlar karışır taşlara… Köşelerde oturan gruplar, alkole doyamayan gençler, şarkıların arasında seçim yapmaya çalışan insanlar…

Karanlığında eğlenir insanlar, farklı giysiler ile salınmaktan çok gövde gösterisi yaparlar. Kimin daha çekici olduğuna dair bir yarışma var gibidir, kadınlar arasında… İnsanlar, karanlık ve alkol.

Eğlencenin en eski adresi olmuştur.

Geziparkı…
Belki de yıllar sonra ilk kez bu kadar büyük bir kalabalığı bir arada görmüştür İstiklal… Her yerden gelen akın akın insanlar, ağaçların kucakladığı gençler, ışıl ışıl… Sesler, şarkılar, danslar ve kavgalar. Korkusuz milyonlar ve kendine güvenen insanlar, bir şeyleri anlatmaya çalışıyorlar. Ses veriyorlar, el bekliyorlar. Anlaşılmak ve güven istiyorlar.

Meydanın en güzel hali, kalabalığın en tatlı şarkısı… Parklar bizimdir, ağaçlar annedir.

Sokak Müzisyenleri
Her köşeden yükselen tanıdık tanımadık bir çok melodi… Durup dinlediğimiz hatta dans ettiğimiz melodiler. Sokak müzisyenleri her yerin en keyifli insanlarıdır. Eğlenmek için sadece bir kaç enstrümana ve insanlara ihtiyaç duyarlar. Sevdikleri için yaptıkları müzikler, gece gündüz bize heyecan veren ve belkide mutlu eden…

Sanat, her yerde bizim için var oluyor…

 

 
Toplam blog
: 99
: 120
Kayıt tarihi
: 30.03.18
 
 

Merhaba :) Herkesin yazmaya olan isteği ve hayranlığı ile burada buluşabiliyor olmasından çok büy..