Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bez bebekli kadınlar

13 - 15 yaşında bir çocuğun kimliği oturmamış, öz savunması gelişmemişken bir erkeğin dayatmalarına ne kadar karşı durabilir ki?

Başlık parasının iştah kabartan çekiciliği, sosyal statü baskısı ve kendi mantıklarınca ürettikleri onlarca gerekçe ile sokakta oynaması gereken yaşlarda ilk öğretim sıralarında olmaları gereken çocuklarımızı daha çocukluklarını yaşamadan çocuk olmayı öğrenemeden zorla kadın olmasını, ana olmasını isteyerek alınıp satılan mal olarak gördüğümüz kız çocuklarımız.

Sokaktaki oyunlarını, çocukça hayallerini bez bebeklerini gelin bohçası yapan oyuncaklarını gelinlik çeyizi yapan çocuklarımız, çocukluğunu yaşamadan çocuk doğurması, ana olup çocuk büyütmesi istenen çocuklarımız.

E peki nedir çocukların bu kadere mahkûm edilmesindeki gerçek gerekçe, çocuklara bu travmayı yaşatan hayatın kendi gerçeği?

Bu çocukların büyümelerine, okumalarına, kendilerini tanımalarına neden izin verilmiyor?

Çok basit!

Büyüyüp güçlü olmayacak ki çaresizliğine razı olacak, baş kaldırmayacak, korkuları olacak, söz dinleyecek erkek yat diyecek yatılacak, soyun diyecek soyunulacak her şey mecburi ve zorunluluk olacak.

“henüz ilkokuldayken

bakir şehvetlerdi en sevdiğim dersin adı

ders türkçe, bildiğiniz dilbilgisi

benim öğrendiğim ise

hiç evlenmemiş bir vücudun dili.

bu şiir biraz küstah bayım

cuma namazında bir tezgahtar

bar tezgahtarı

gözünüzden beyninize giden kelimeler

bağboğan tohumları.

bu şiir belayı satın almak bayım

küfrediyor "stay with me" dediğiniz her mahluğa

sonuna dokuz sıfırla

bilek çıkaran pazarlıklara girişiyor”

Merhum Özge DİRİK “Allah rahmet eylesin ışık içinde yatsın” böyle sesleniyor kadın sınıfının ezilmiş alınıp satılan kadınlarına şiirinde bir şair gözü ile.

İtiraz yok, keyfim yok yok, bu gün istemiyorum ya da hastayım yok! Erkek istiyorsa bu bir zorunluluktur ve bu emre uyulacaktır.

Kadın istemiyormuş kimin s….inde, sen de kim oluyorsun?

Erkek istiyorsa bu yeterli bir sebeptir ve kadın bu emre uymak zorundadır doğurmak zorundadır. Cinsler arasındaki sınıfsal farklılık ve sınıfların tahakkümü bu noktada garanti altına alınmalıdır alınmıştır.

Feodal ilişkiler, ağalık, şıhlık, dedelik, ahilik vs vs bu anlayışın oturması için kültürel alışkanlıkları, yarleşkesel dayanışmaları, feodal ilişkileri ve kendi sınıfının koyduğu tarihsel geleneklerini, töreleri, yargılama alışkanlıklarını kullanmaktadır.

Etrafımıza bir bakalım bunca töre cinayetinin sebebi ne olabilir ki acaba?

Düzeni ve özellikle erkek egomanyasının tekelini kırmaya kalkma yoksa ölürsün mesajıdır, sen kadınsın ben sana ne zaman nerede ve kiminle yatacaksın diyorsam yatacaksın ve doğur diyorsam doğuracaksın bana koşulsuz iteat edeceksin mantığı.

Öyle ki Anadolu’da kadın sınıfına dayatma yolu ile ezberletilmiş bir söz vardır ki bu söz çok absürt gibi gelse de, fazlası ile mantığa ve ahlaka aykırı olarak görünse de, Anadolu erkeğinin inançlarına ve ahlaki yapısına çok ters gibi dursa da acı bir gerçeği daha vardır kadının.

"sen bu eve gelin geldin ister ben …… ister babam" bunu kadın da kendi dilinden şöyle dillendirir "ben bu eve gelin geldim ister oğlu …… ister babası" ahlakın çöküş noktası da burada başlar, aile içi ilişkilerin "ensest" çarpıklığı ve kadın travmaları bu yaşanmışlıklar, topluma enjekte edilen ahlak tabuları nedeni ile konuşulması çok ayıp ve duyulması çok sakıncalı şeyler olarak erkeğin kadın sınıfına ilkel öğretileri ve zorbalıkları olarak yerini alır.

Hiç bir kadın da çıkıp açık açık dillendiremez bunları ve tüm bunlar zaten çocuk gelin olmuş çocukluğu öldürülmüş bedeninde ruhunda kadınsal yazgıdır ve hayatını kanatarak yeni yaralar açarak yaşanmışlıklarına eklenmektedir.

O da artık kaynı, kayınpederi ya da aile içindeki diğer erkeklerce istismar edilen şiddete maruz bırakılan kadınlığı ve kişiliği yok sayılan kadınlardan sadece biridir, kendisinden öncekiler bu yazgıyı susarak yaşamışlardır kendiside susmalı ve annesinin yaşadığı gibi sessizce yaşamalıdır bu kaderi kızına da öğretmelidir kadın olmanın kaderi budur.

Bu konularda dört yanımızda konunun uzmanlarınca yapılmış birçok bilimsel araştırma ve yayınlanmış birçok yazı ve kitap vardır, oyunlar sahnelenmiştir, filmleri yapılmıştır, akademik düzeyde paneller yapılmıştır ama tüm bunlara rağmen alınan mesafe karınca adımı 40 arşın bile değilidir ve ülkemde kadınlar hala namlu ağzındadır alınıp satılmaktadır.

“Gece ölüm karanlığı, gece ölü suskunluğu.

Hoyratça dokunur eller tenime!

Cehennem yangınlarını taşır,

Üstümde yaşanır insanlığı öldüren savaşlar.

Masumiyetim alınırken elimden vahşice.

Ölmek ya da öldürmek

Temizler mi sanırsın.

Kirlendi içimde sevgiler.” Alkadraz_Kuşçusu

Bir yanda sevgisinden dolayı töreye kurban verilen canlar öte yanda “Eğreti Gelin” muammasına malzeme alınıp satılan saatlik, günlük, aylık kiralanan kadınlar.

Bir yanda sevdiği için öldürülen genç kızlar ve delikanlılar öte yanda 5 – 10 bin liraya imam nikahı ile 50 lik 60 lık prostatlı zenginlere satılan 13 – 14 yaşında kız çocukları.

Bunun adı kadını bir avuç et görmek değil de ne?

Bunun adı köle ticareti değil de ne?

Bunun adı kadın ticareti değil de ne?

Bunun adı fuhuş değil de ne?

Bunun adı iki yüzlülük, riyakârlık, namussuzluk değil de nedir?

“Çaresiz perişanım, acının ocağında,

Bir dostum yok mu, bana elin uzatsın,

Işığım olsun güne, töre karanlığında,

Elimden tutsun beni, cehennemden kurtarsın.

Can yangın canlar üzgün, gülüşüm kora düştü,

Sevmenin günahında, yüreğim hara düştü,

Yere batsın töresi, içime ateş düştü,

Elimden tutsun beni, cehennemden kurtarsın.” Alkadraz_Kuşcusu

Alkadraz_Kuşçusu

4 Ekim 2009 İst

www.turksiirmektebi.com

 
Toplam blog
: 12
: 323
Kayıt tarihi
: 27.02.09
 
 

10 Mart 1962 İstanbul / Kadıköy - Kızıltoprak doğumlu biri kız 3 çocuk babası yaşadığı dünyadan önce..