Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '18

 
Kategori
Anılar
 

Biçare Aşklar Kemal ile Celile : Kızgınlık

Biçare Aşklar Kemal ile Celile : Kızgınlık
 

Kemal ile Celile


Yahya Kemal Müzesi’ne gittim geçenlerde. Beni oraya götüren sebeplerim vardı.

Yahya Kemal’e büyük bir hayranlık duymakla beraber büyük bir kızgınlığım da var.

Hayranlık kısmından mı başlasam anlatmaya yoksa kızgınlıktan mı ?
Önce kızgınlık kısmını halledelim isterseniz.

KIZGINLIĞIM…
Her şey okuduğum bir romanla başladı. Aysel Hacır’ın yazdığı “Celile Hanım” romanı.

Anı kitapları okumayı çok seviyorum. Ama bazen bu sevgime de kızıyorum. Önemli şahsiyetlere ait anıları okudukça, kimi zaman anı sahiplerine hayranlığım artıyor, kimi zamanda sevgi seviyemin dozu değişebiliyor. Kitap biterken o kişiyi bulup Neden neden neden diye hesap sorma derecesine gelebiliyorum. Yahya Kemal Müzesi’ne gitme nedenlerimden biri de buydu işte. Ona ait bir yerde olup Neden neden neden diye hesap sormak, içimdeki bu kızgınlığı atabilmek. Celile hanım’ın ruhunu belki de bu şekilde okşamak, o huzura erebilmek, Yahya Kemal’i de anlayabilmek.

Lafı fazla uzatmayayım. Müzeye gittim. Yeri kolay. Sultanahmet’ten Beyazıt’a doğru yürürken, Divan Yolu üzerinde. İstanbul Fetih Cemiyeti’ne bağlı, bir bahçe içinde, çok şirin, tarihi bir yapı, iki katlı bir müze. Giriş ücretsiz.

Çok enteresan, Yahya Kemal yaşarken hiçbir eseri kitap halinde yayımlanmamış. Ölümünden sonra şiir ve düz yazıları kitap haline getirilmiş. Ben Yahya Kemal’in en çok Aziz İstanbul eserini beğeniyorum. Ama buna daha sonra değinirim. Önce şu kızgınlık işini halledelim bi.

YAHYA KEMAL SİZE ÇOK KIZGINIM,
FENA KIZGINIM.
SİZ KORKAĞIN TEKİYMİŞSİNİZ.

**KORKAK ADAMLAR LÜTFEN AŞIK OLMASIN!
Yahya Kemal ve Nazım Hikmet’in güzeller güzeli annesi Celile hanım arasında filizlenen o büyük aşk da en büyük acıyı ve yıkımı yaşayan ne yazık ki Celile hanım olmuş.

“Aşkın en kötü tarafı, insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde… Fakat daima ödenir.” Ahmet Hamdi Tanpınar

Fransızca’yı ana dili gibi konuşabilen, piyano çalabilen, natürmort resimler yapan dünyalar güzeli sanatçı bir kadındı Celile hanım…

Aynı zamanda soylu bir aileye sahipti; bir paşa torunu, bir paşa kızı ve bir paşa geliniydi.
Paris-İstanbul cemiyet hayatının en gözde kadınlarından biriydi.
Hikmet beyle evli… ama evliliğinde mutsuzdu.
İki evladı vardı… biri Nazım Hikmet.

A Ş K !
Yahya Kemal 13 yaşındaki Nazım Hikmet’e haftasonları Türkçe bilgisi ile şiir dersleri verirken Celile hanımla da yakınlaşmaya başladı. Ders bitimlerinde uzun uzun sanat ve edebiyat sohbetleri ederlerdi.

“Bir saniyeden bile kısa bir sürede, iki çift gözün çarpışmasıyla çıkan kıvılcım seni yakabilir. Aşk, o kıvılcım işte. Nereden çakacağı da belli olmaz. Evlilik mevlilik de takmaz.”

Bir süre sonra Celile hanımla aralarında bir elektriklenme oldu. Aşk filizlenmeye başladıkça Celile hanımın aklı karışır oldu bu duygularla.

Yahya Kemal’i zihninden çıkaramaz hale geldi bir süre sonra. Yahya Kemal’in güzel sözlerine, şiirlerine, iltifatlarına kapılmamak için büyük bir gayret gösteriyordu ; ama AŞK!… kim kaçabilir ki!!!

Olan olmuştu artık; Eros okunu fırlatmış, Yahya ve Celile’yi ateş çemberinin içine çoktan almıştı.

AŞK BÜTÜN OLMA ARZUSUDUR
Celile hanım o güne kadar tanışmadığı aşkla tanışmış olmaktan hem mutlu hem de yoğun korku doluydu.

Bir zaman sonra Yahya Kemal için her şeyi herkesi karşısına alır hale geldi.

Nazım Hikmet bu ilişkiye şiddetle karşıydı.
“Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremeyeceksiniz…” diye bir not yolladı Yahya Kemal’e.

Bu not üzerine ünlü şair, tedirgin oldu…
Bir süre Celile Hanım’ın evine gidemedi…
Genç Nazım’la karşılaşmaktan çekindi.
Nazım Hikmet’le arası açıldı Celile’nin de.
Bütün İstanbul’un kulaktan kulağa dedikodusuyla çalkalandığı bir aşka “evet” demişti… Yahya Kemal yüzünden kocasından boşanmıştı.
Artık evlenmek istiyordu…

Yahya Kemal bir taraftan Celile’yi deliler gibi kıskanıyor, diğer yandan ise Celile’yi boşanmaya ikna ettiği halde, evliliğe de sıcak bakmıyordu.

Celile kocasından boşandıktan sonra Ada’da annesi Leyla hanımın evine yerleşti. Çok mutlu çok heyecanlıydı. Büyük aşkı ile nikah planları yapıyordu.
 “Kemal, Yarim… Nikah için annem seni görmek istiyor “ diye bir mektup yolladı Yahya Kemal’e.

On beş gün geçtiği halde, mektuba bir cevap gelmedi.

“Hayattan aldığım en büyük ders: Sevgisiyle karşında sapasağlam duramayan birine asla yaslanmayacaksın.” Can Yücel

Ve bir gün ada evine Kemal’den bir mektup geldi: “YAPAMAM”

Dünyanın en güzel aşk şiirlerini yazan,
Celile evli diye deli olan,
Celile için yanıp tutuşan,
Vapurların çalışmadığı bir fırtınalı günde, Celile’yi bir saniye de olsa görebilmek icin Maltepe’den Bostancı’ya kadar yürüyen, o dalgalarda küçücük bir sandalla adaya geçebilen o adamın, YAHYA KEMAL’in, aslında cesur bir yüreğe sahip olmadığını anladı o gün Celile.

Büyük bir travma yaşadı bu acı veren duyguyla.

“Aşk kimi için yaşama sebebi, kimi için yaşarken ölmektir.”

Yahya Kemal’in evlilik noktasında Celile’den vazgeçişi tam bir korkaklıktı.

Celile’nin dünyası yıkılmıştı. Ve artık İstanbul’da yaşayamayacak noktaya geldi. Şehri terk ederek Paris’e gitti.

“Bir kadının başına gelebilecek en kötü şey aşık olmak ve o adamı hayatı boyunca unutamamak.”

Celile hanım, büyük bir aşk acısıyla Paris’te yaşamaya çalışırken, Nazım Hikmet’de büyük bir şair olmuştu…
Sosyalistti…
Dönemin iktidarı tarafından hapislerde sürünüyordu…

On iki yil boyunca aşk acısı ile ağlamaktan saçları beyazlamış gözlerine perde inmiş bir haldeydi Celile.

“Çünkü aşk taçlandırdığı gibi çarmıha da gerer sizi.”

Nazım Hikmet hapiste açlık grevine başlamıştı.
Evladı müebbet istemiyle yargılanıyordu.
Anne yüreği dayanamadı, İstanbul’a geri döndü.
Oğluyla aynı zamanda açlık grevine başladı.
Tam 30 yıl geçmişti…
Galata Köprüsü’nde Nazım’ın hükümet tarafından affedilmesi için pankart açmaya karar verdi Celile.

Kemal’de tesadüf oradan geçmekteydi… İskelenin önünde kümelenmiş insanları görünce merak edip yaklaştı. Bir kadın gördü. Gelene geçene bir şeyler anlatıyor;
“Açlık grevindeyim…oğlum Nazım Hikmet’in hapisten çıkması için defteri imzalar mısınız?” diye soruyordu herkese.

Biraz daha dikkatli bakınca içi cız etti Kemal’in. Evet Celile’ydi bu kadın. Sultanıydı onun. Gözlerine baktığında eli ayağı birbirine karışır, kalbi ağzına gelir, dünyası şaşardı.

Yaşlanmıştı Celile. Başörtüsünden gözüken saçlarına baktı, bembeyazdı. Ama hala çok güzeldi, asildi, gururluydu, onurluydu.

Bir süre izledi Celile’yi. Bir zamanlar “Hocam olarak girdiğin eve babam olarak girmeni istemiyorum” diyen genç Nazım Hikmet’in kurtulması için kör gözlerle açlık grevi yapan Celile’ye destek imzasını vermeden gelip geçti oradan sessizce.

“Ertelemek yaşamın mayasını kaçırır. Kızdıysan bağır, sevindiysen söyle, özlediysen arkasından koş.”

Ertesi gün arkadaşı Oktay Rıfat’a anlatmıştı. ”Dün otuz yıldan sonra Celile’yi gördüm. Çok üzüntülüyüm. İçimde bir şeyler çöktü.”

Hepsi bu mu Yahya Kemal!!! İçinde sadece bir şeyler mi çöktü?
***

“Ya al götür geri kalanımı ya da gel tamamla eksik yanımı.” Mevlana

Öldüğünde evraklarının arasından içinde kurumuş iki yapraklı bir çiçek bulunan bir zarf çıkmıştı Yahya Kemal’in…

Şöyle yazıyordu:
“Bu zarfın içindeki hatıra, 19 Ağustos 1930’da Sirkeci Garı’nda gece saat 10’da veda ettiğim aziz bir kadının göğsündeki çiçektendir… Koparıp verdiği bu iki yaprağı daima muhafaza edeceğim…”

AHHH…
Yahya Kemal’in bir şiiri var: Sessiz Gemi
Edebiyat dünyasında, ölüme yazılmış bir şiir olarak bilinir…
Oysa Yahya Kemal’in hayatındaki en büyük aşkı olan Celile’sinin Ada’dan Istanbul’a, Paris trenine giden yolda çaresizliğini anlatır o şiir.
Ölümdür elbette Sessiz Gemi’nin konusu… Ama aşkta ölümdür. Sahip çıkamadığı aşkına sessiz bir vedadır.
***

SESSİZ GEMİ…
Artık demir almak günü gelmişse zamandan…
Meçhule kalkan bir gemi kalkar bu limandan…
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol…
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol…
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli…
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli…
Biçare gönüller!.. Ne giden son gemidir bu…
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu…
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler…
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler…
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden…
Birçok seneler geçti dönen yok seferinden…

Bu şiiri 1970’li yıllarda HÜMEYRA şarkı olarak bestelediğinde bir anda “en çok dinlenen, “en çok okunan” şiir oluyor.

Yazıldığından yıllar sonra, Celile hanımın ruhu şiirden müziğe geçiyor belki de…

Aradan uzun bir süre geçip tam unutulmaya başlandığında ise, Candan Erçetin, Sertab Erener ve Yaşar, yeni bir yorumla Sessiz Gemi’yi günümüze taşıyorlar.
***

Ahhh Yahya Kemal…
Keşke korkmasaydınız.
O trenin gitmesine izin vermeseydiniz!..
Onca yıldan sonra Galata köprüsünde karşınıza çıktığında, kaçmasaydınız yine!..
AHHH…

“Kadınlar kendilerine neler verildiğine değil, onlar için nelerden vazgeçildiğine bakar.” Oscar Wilde

*BU YAZININ DEVAMI "HAYRANLIK" yazımı okumayı unutmayın lütfen!

 

 
Toplam blog
: 31
: 583
Kayıt tarihi
: 28.03.18
 
 

Hazine her zaman altın pırlantayla olmuyor. Gezerken araştırırken, okurken öğrendiklerin, bugün d..