Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '07

 
Kategori
Mimarlık
 

Bienal çerçevesinde modernlik yaklaşımlarına farklı bir bakış

Bienal çerçevesinde modernlik yaklaşımlarına farklı bir bakış
 

Yaşama, mimariye ve çevreye müdahale edilirken yaşamsal değerlerin, estetiğin ve işlevselliğin sorgulanmasının sonuçlarını günlük yaşam ve gelecek beklentileri ile tasarım ve proje haline dönüştürülmesini mimaride modern bir yaklaşım olarak değerlendirebiliriz. Bir girişimin Modern yaklaşım olarak kabul edilebilir ve geliştirici olabilmesi için girişimi oluşturan değerler, birbirine karşı çatışma, kaos ve çözüm içerebilmelidir.

Dışarıdan empoze edilmiş çözümler ve modern yaklaşımlar kitleselleştikçe yaklaşım devrim niteliğine dönüşebilir ve görünebilir. Bu durum, modern yaklaşımı karmaşa yaratmadan kitleselleştirebilmek için yeni dinamikler katılmasını ve güç dengesini hesap etmeyi gerektirir. Cumhuriyet dönemi modernlik yaklaşımlarının temel problemi, bu yaklaşımda kitleselleşen dinamiklerdeki güç ve kabul edilebilirlik değerlerini problemin çözümünde ele almamasıdır.

Böylece, modern yaklaşımlar içerdiği düşünülen mimari bir proje, toplumsal bir çözüm veya yönetim yaklaşımı, düşünülür ve tasarlanırken demokratik, dönüştürücü ve devrimci görünmesine karşın uygulama aşamasında dayatmacı görünebilmekte ve direnişle karşılaşabilmektedir.

Cumhuriyetin kurucusunun ölümünden sonra, bürokrat, yönetici ve uygulayıcıların göz ardı ettiği yaklaşım bu noktadadır. Laboratuvarda, zihinde oluşmuş modern çözümler kurucusunu taklit ederek topluma empoze etmeye çalışılmış fakat güçler dengesi hesaplanmadığı için her uygulama derin kitlesel direnişlerle karşılaşmıştır.

Kurucunun gerçekleştirdiği çok daha büyük devrim ve modernleşme hareketi direniş olmadan kabul edilirken, kurucunun ölümünden sonra ki her girişim duvara toslamıştır. Her çarpışma modern görünüşlü çözümlerle onun dayatıldığı kitle arasındaki mesafenin açılmasına neden olmuş ve bu mesafe onu örgütlemek isteyen karşı devrimci ve anti modern düşünceler tarafından örgütlenmiş ve organize edilmiştir.

Dayatma ve empozenin bir teorisi, altyapısı ve kabul edilebilirliği olamaz. Kurucunun gerçekleştirdiği devrimler, modernleşme ne kadar yüksek yenilik içerirse içersin toplumun ona karşı duyduğu güvenin olağanüstü konumu nedeniyle kabul edilebilir hale gelmiştir.

Kurucunun ölümünden sonraki kadrolar yenilikleri, devrimleri içtenlikle sürdürmeye çalışmalarına karşın toplulukla ilgili dikkate almadıkları bu psikolojik yaklaşım nedeniyle hep duvara toslamışlardır.

Çözümün, tasarımın veya mimari projenin kendisinin modern olması uygulandığı anda da sonuçlarının o yöne gideceğinin garantisi olamaz. Bugün modern yöntemlerle ve yaklaşımlarla kurulmuş parti, hareket ve örgütlenmelerin karşılık bulamadan dağılmasının temel nedeni bu psikolojik faktörü dikkate almamasındandır. Çözümün kendisi teorik olarak ne kadar modern, demokratik olursa olsun sahaya indiği anda sosyal şartlanmalar ve toplum baskısıyla ya yön değiştirmekte veya yok olmaktadır.

Şiddetli dönüşümlerin gerçekleşebilmesindeki lider ve topluluk psikolojisi incelenmeye değer bir konudur. 100 Yıla yaklaşan Cumhuriyet değerlerinin bürokratik kadrolar ve yönetimlerce radikal düşüncelere kaptırılmasının hikayesi geri dönerek incelenmelidir. Yüz yıla yakın süren tepki birikimi ve gaz sıkışması bugün toplumun tam benimsemediği radikal düşünce ve akımlara onay vermesine bile yol açmaktadır.

Radikal düşünce ve akımlar iktidar dışı kaldıkları için dışarıdan psikolojik faktörü iyi değerlendirerek toplumu kendi hedeflerine daha iyi monte edebilmiştir. Cumhuriyet kurumlarının sağladığı gelişmeleri bile kendi hanelerine artı yazarak toplum nezdinde ekonomik çözümler üreten taraf bile görünebilmektedirler.

Güç kavramının verdiği rahatlıkla yapılan hatalar, yolsuzluklar ve dayatmalar toplumda bu kadro ve çözümlere karşı güvensizlik ve isyan duyguları oluşturmuştur. Bu duyguların çok yüksek bir güven oluşturacak bir çözüm ve lider ortaya çıkmadığı takdirde ters derinleşme yaratacağını söylemek yanlış olmaz. Çözüm eskiden muhalefet olan ama bugün iktidara gelenlerin eski iktidar sahiplerinin hatalarına benzer hatalarının toplumdaki yeni uyanışı tetiklemesinin beklenmesine yol açacaktır. Bu da en az oluş süresi kadar bir zaman demektir.

Bu anlatımlar ışığında bienal mekanlarından biri olarak seçilen İMÇ binalarının topluma, yaşama dışarıdan yapılan empoze ve dayatma çözümü olarak gösterebiliriz. Kentsel modernleşme adı altında başta malzeme, tasarım ve işlevsellik konularını dikkate almadan üretilmiş modeller zaman içinde ters dönüşümlere, arayışa ve problemlere neden olmuştur.

İMÇ nin bulunduğu bölge ve çevresi kentsel kaosa dönüşmüş ama bu, yeni çözümlere ileri götürücü role dönüşememiştir. Bina kendisini ve çevreyi çürüten, değer kazandırmayan bu kaosuyla şimdi çok daha değişik bir modele bürünmek zorunda kalacaktır. Bu yeni çözüm şu anki iradenin ifadesi olarak ortaya çıkacaktır.

Birçok Cumhuriyet dönemi çözümü tıpkı İMÇ gibi kentsel kaosun merkezleri haline dönüşmüştür. Bu binaların başında AKM gelmektedir. Cumhuriyet dönemi örnek diyebileceğimiz bir mimari çözüm bulunamamasının nedeni de sanırım toplum, tasarım ve modernlik yaklaşımlarının tümünü bir arada değerlendirebilecek tasarımcı, sanatçı ve düşünür eksiğinden kaynaklanmıştır.

Bugün Bienal tipi sanatsal etkinlikler, yukarıda saydığımız problemlerin “sanatsal” üst düzey kanserli hücrelerini içermektedir. “Yüksek Kültür” kavramını topluma empoze edici ve dayatıcı yaklaşımları ve ürpertileri ile birlikte bir tehlike oluşturmaktadır.

 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..