Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '07

 
Kategori
Güncel
 

Bilderberg'den korkuyor musunuz?

Bilderberg'den korkuyor musunuz?
 

"Bilderbergden neden korkuyoruz?" başlığıyla Milliyet gazetesinde bir makale yazmış bugün sayın M. Ali BİRAND.(1)

Biz korkmuyoruz ama bakalım uyarıya kulak verip okuyalım, belki de bilmediğimiz korkulacak bir durum söz konusudur deyip başlıyoruz okumaya. Ne de olsa sayın Birand'ın yazısı yaramaz bir çocuğun cebine çakıl taşlarını doldurup "Amman evladım sakın ha komşu teyzelerin camını kırmayasın, " diyen muzır birini de hatıra getirmiyor değil hani.

Adeta bir AB insan hakları ya da Birleşmiş Milletler gözlemcisi tarafsızlığıyla, özetle ulusalcıların ve köktendincilerin bu toplantılarla ve kravatlı kibar katılımcılarıyla ilgili komplolar üreteceğini ve bunlara inanılmaması gerektiğini vurgulamış olduğunu görüyoruz. Üçüncü bir grup olarak komplocuları da almış ama bence iki grup yeterli çünkü sonunda hepsi komplo üreteceklerine göre komplocular kümesi hepsini kapsar.

Ne kadar gönül ferahlatıcı değil mi? Sahi ya bu ulusalcılar da hızlarını alamayıp böyle tuhaf komplolar mı üretiyorlar diye dostlarına ve kendine kızıp yargılamaya başlıyorsun da düşündüğün şeyin de neticede bir komplo olduğunu düşünemiyorsun. Ulusalcı ve köktendinci sözcüklerini aynı cümlede yan yana kullanıp uzlaşma kültürüne katkıda bulunan bir yazı okuyacağın yanılgısına düşüyorsun. Öyle ya halkımız meydanlarda denedi biraz da kaliteli gazetecilerimiz sütunlarında deneyip uzlaşma kültürüne katkıda bulunsalar? Gerçi biraz geç oldu ama belki örnek olurlar. Birazcık artmış olan tansiyonu azaltmak için ne de tatlı tatlı anlatıyor Ali Bey.

Bunun rehavetiyle ile aynı paragraftaki sivil toplum örgütlerine yaptığı o çok zekice göndermeyi yutar gibi oluyorsun hatta yutuyorsun da. Tabi bunu yazıyı bitirince külliyen değerlendiriyorsun. Hani şu madde madde tartışılırken kimisi 367 kimisi daha fazla oy alan Anayasa değişiklik taslağı paketindeki gibi bir de külliyen değerlendiriyorsun. Ne diyor Sayın M. Ali Birand:

"Yapılan Bilderberg toplantısı herhangi bir üst düzey sivil toplum örgütü toplantılarından pek farklı değilmiş. Değilmiş ama yine de önemli bir fark varmış. Bu fark da –Burada bir tuvalet kağıdı reklam spotu geldi hatırıma ve çok güldürdü beni: FARKI FİYATI- Evet aynen o reklamdaki gibi. Bu fark katılımcıların kalitesiymiş. Şimdi her şeyin pazar ekonomisine endekslendiği, dolarlarla ölçüldüğü bu Yeni Dünya Düzeninde katılımcıların kalitesi size neyi çağrıştırıyor? Şimdi herhangi bir üst düzey sivil toplum örgütünün katılımcılarından fark edilecek ölçütlerde daha kaliteli Bilderberg katılımcıları listesi var." Bunu da öğrendik bilgimiz arttı.

Sivil toplum örgütü öbeğinin başına ulusal ya da milliyetçi bir sözcüğü yazmamış Ali Birand. Bu durumda STK sözü bir genellemedir. Yerelden yola çıkarak evrensele doğru yapılan bir genelleme. Bu bilgiyi tüm dünya sivil toplum örgütlerine FLASH HABER olarak duyuracaktık ya dil fukarasıyız. Olmasaydık aşağıdaki notu yazardık bütün dünya dillerinde:

Avrupalı, Asyalı, Afrikalı ... kısacası Dünyalı Dostlar, Arkadaşlar, Bilderberg Örgütü diye öyle bir örgüt var ki en kaliteli sivil toplum örgütü katılımcısından bile fark edilebilecek kadar kaliteli katılımcıların listesine sahiptir. Haberiniz olsun! Hiç boşuna kaliteli olacaz diye saçınızı başınızı süpürge etmeyiniz. Birinciliği alamazsınız!

Burada psikanalitik çözümlemelere girmenin gereği yok diyemeyeceğim. Ben de bu projeyi ödev olarak okuyucuma bırakıyorum. Bunu süsleyip püsleyip bir AB destekli projeye çevirmeleri de entelektüel seviyelerine bağlı.

O NE?... İkinci paragraf gerçekten Türkiye’de okunsun değil de sanki Amerikalılara ya da AB üyelerine yazılmış bir bilgilendirme notu; komplolar dizisi ve ulusalcılar hakkında.

"İslamcı-laik tartışması giderek yaygınlaşıyor. Uluslararası kamuoyunda bir belirsizlik var. Darbe söylentileri giderek artıyor. İktidar ile Silahlı Kuvvetler, muhalefet ve yargı arasındaki gerginliğin boyutları artıyor. Türkiye'nin nereye gittiği, ilk defa ciddi şekilde konuşuluyor." (1)

Şimdi cümleleri sökelim araba tekerini söker gibi:

"İslamcı laik tartışması giderek yaygınlaşıyor."

Laikliği savunanlar içinde İslam dininden olup şartlarını yerine getirenler yok mu? İnsanları bu şekilde yanlış gruplandırmak hele de “gitgide artan bir tartışma”nın içindeymişler şeklinde sunmak gerçekten ülkenin gergin olduğundan kaygı duyuluyorsa ne kadar yerindedir? Şöyle bir merak edip sağda solda yayınlara, fotoğraflara bakmakla Cumhuriyet Mitinglerine katılan insan profilini incelelenmesiyle Lâikliği savunanların içinde dini İslam olan insanların da bulunduğunu görülebilir.. Ayni yaklaşıma biraz matematikle de erişilebilir. Zira %99’u Müslüman olan bir ülkede 2-3 Milyon kişinin katıldığı mitinglerde elbette dini İslam olan vatandaşlar da katılmış demektir. Müslüman olan ille de türbanlı mı olacak doğrusu merak ettim? Yoksa İslam terimi laiklik karşıtı Müslümanlar için kullanılan özel bir terime mi dönüştü de haberim yok! Laik'in zıt anlamlısı nedir?

Ayrıca tırmanan şey nerede yaygınlaşıyor? Yaygınlaşan şeyleri de iyi analiz etmek gerekir kanımca. İktidardan AKP’den hoşnutsuzluk tırmanıyor. Laikliğin korunması mitinglerde birinci konu ise ikincisi de sosyal adaletsizliğin hat safhaya varması nedeniyle insanların dile getirdiği tepkilerdi. İşsiz olan insanların pankartları vardı. Çocuğu bursla okumasa da yoksul babaların nasıl ev kirası verilir konusunda bilgilenmek isteyen babaların pankartları vardı. Kraldan fazla kralcı kesilen medyaya da mesajlar vardı.

Tabi olumlu bulduğum bir iki noktayı da yazmazsam haksızlık olacak. Sırasıyla yazıyorum. Örneğin “Uluslararası kamuoyu” “uluslararası arena” yerine daha iyi oturmuş. Yalnız arena deyince futbol sahası ya da Sultanahmet meydanı genişliğinde bir alan gelirken aklıma “kamuoyu” hele de “uluslararası” olunca Zapsuyu gibi rüzgarın yönüne göre ülkeleri birleştiren bazen de kesin çizgilerle ayıran derin gizemli vadileri mi düşünmek gerekir çıkaramadım.

"İktidar ile Silahlı Kuvvetler, muhalefet ve yargı arasındaki gerginliğin boyutları artıyor." (1)

İktidar ile Silahlı Kuvvetler, muhalafet ve yargı diye ilk bakışta yanıltan çiftler halinde ayrılmış görüntüsü veriyor. İktidarın kimlerle ne kadar gergin olduğunu pek çok gazete veriyor artık haberlerinde. İktidar sadece Silahlı Kuvvetlerle mi gerginlik yaşıyor? Yoksa muhalafet ve yargı ile de mi gerginlik yaşıyor? Daha dün Anayasa Mahkemesinin açıklamaları kaplıyordu sayfaları. Meydanlarda kopan fırtınalar kimeydi?

"Şükür ki muhalefetin de Yargı ile "boyutları artan" bir gerginliği yok. Muhalefet Anayasamıza uygun çıkarılmadığını saptadığı bazı kanun maddelerini Anayasa Mahkemesine gönderiyor. Yani Muhalefet; yapması gereken muhalefeti yapıyor. Hani şu Kopenhag Kriterleri diye diye ikide birde herkesin kendi keyfine göre ortaya sürdüğü DEMOKRASİ kavramının tamamlayıcısı olan, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ ve HUKUK DEVLETİ kriterlerine uyulmasını sağlamaya çalışıyor. Burada biraz olsun hukuki konulara girip bir bardak fırtınanın ne için koparıldığının açıklanması gerekiyor. Aylardır ülkeyi krize doğru sürükleyen sürecin temel nedenlerinin objektif olarak verilmesi gerekiyor.

O Anayasa Mahkemesinde ve Muhalefette şu kaliteli Bilderberg toplantısı üyeleri listesini birkaç yüz kez cebinden çıkaracak değerde yüce gönüllü saygın vatandaşlarımız görev yapıyor.

Evet! Muhalefet yapması gereken muhalefeti yapıyor, bekleneni yapıyor. Aslında çoğu zaman da yapmaya çabaladı ama muhalafetin haberini yayınlamamaya yeminli medya; iktidarla sadece nezaket gereği olan tokalaşmaları iri puntolarla muştulayarak sanki muhalefet de iktidarın yaptıklarını destekliyormuş imajı vererek bir taşla birkaç kuş vurmaya çalıştı.

Bilderbergçilerin İstanbul'da toplantı yapmasından memnun olmalıymışız.
Neden memnun olacak mışız? Çünkü Türkiye’yi de konuşacaklarmış. Bu adamlar onca yıllardır kanserleşmiş sorunları görmezden gelip, birkaç günlük toplantıda ellerine alacakları sihirli değneklerle mi çözecekler? Hani hepiniz bilirsiniz ne demiş artık evrene mal olmuş ünlü bilge Diyojen güçlü İmparator İskender'e:
"Gölge etme başka ihsan istemem!"

Bu arada M. Ali Bey neden toplantıların gizli yapıldığı konusunda da müthiş bir çalım atıyor mesleğine yönelik.

Toplantının lüks bir otelde belirli bir gizlilik içinde yapılma nedeni :

"Aman bu söylediğim medyaya nasıl yansır?" diye söyleyeceklerini kısıtlamamaları için” miş.

Doğru mu anlamışım? Yani medya haberleri çarpıtıyor mu? Bu da ilginç bir açıklama. Her ne kadar bizler biliyor olsak da özellikle bir medya duayeninin kaleminden dökülmüş olması bakımından çok ilginç, neredeyse tarihi bir vesika.

Daha sonra tarihçesini ve 60 yıl önce bu kurulda görev almış olan üyelerin adlarını veriyor. Yakın geçmişte Türkiye’den katılanları ve yıllarını öğreniyoruz. Belki okuyanlardan çoğunun daha dünyaya merhaba bile demediği günlerdeki üyeler. Şu anda bu topluluğun başkanı Mustafa Koç’muş. Bunu öğreniyoruz ve birazcık da seviniyoruz. Sayın Koç değil de Fethullah Gülen olsaydı elbette biraz bozulurduk. Ayrıca bu toplantıda yönetim kurulunda Türkiye değil kendi adına katılıyormuş Sayın Mustafa Koç. Türkiye adına da katılan bir üye var mı? Bilmiyoruz? Çünkü makale boyunca Bildenberg'in iç yapısına pek değinilmedi. Yine bir ilginç saptama olarak yabancı misafirlerimizin adlarını bu yazıda göremiyoruz. Sanırım malum gizlilik nedeniyle.

Benim aya gitmem kadar bir düş belki ama söylemeden geçemeyeceğim: Koç’lar keşke bu tür toplantıların yanı sıra meydanlara da biraz daha yakın durup Türkiye’nin sorunlarını çırpınarak dile getiren insanları, kendilerinin sadık müşterisi yeni orta sınıfı da duyma fırsatı bulabilselerdi.
DOSTLUKLA ESEN KALIN.

NOT: Bu yazının sonunda makalede geçen yabancı isimler üzerine de birer küçük biyografi vermem gerekirdi ama o da okuyucumun ikinci ödevi olsun yoksa üçüncü mü? Bay Paul Wolfowitz ile ilgili "Zenginin Malı Züğürdün Çenesi" adlı yazımda yine burada bloğumda.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=40741

Soruşturma bitti ve Sayın Wolfowitz Dünya Bankasındaki Başkanlık görevinden istifa etti sanırım. İşte Amerika, AB ülkeleri ve Avrupa hukukun üstünlüğüne, insan haklarına bu perspektifle de yanaşırlar. Darısı ülkemizin başına:))


Dr. Kissinger,

Rumsfeld,

Wolfowitz,

Alec Douglas Home,

Lord Carrington,

Clinton,

Blair

(1) http://www.milliyet.com.tr/2007/06/01/yazar/zbirand.html

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..