Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '08

 
Kategori
Psikoloji
 

Bile bile mi lades bu

Bile bile mi lades bu
 

Yüreğimde yaş var bugün… Islak ıslak çeperleri… Akmıyor sanki kanım, donmuş damarlarımda… Başımda kuvetli bir ağrı… Mengeneler sıkıyor sanki duygularımı…

Yine üzülüyorum, yine üzüyorsunuz… Bıkmadınız, usanmadınız, yorulmadınız… Yediniz, bitirdiniz, tükettiniz… Korkarım yakında yok olacağım tamamıyla… Herkes de rahat edecek inşallah…

Tef çalıp oynarsınız artık…

İçime yerleştirdiğiniz bu azap, gün olur, sizi de yok eder… Gün olur devran döner elbette… Bile bile mi lades bu… Varın siz kazanın… Aklımda değil ki benim…

Aklım başımda değil, anlamasanız da… Çırpınışlarımı görmeseniz de… Sesimi duymasanız da… Küçüldüm, küçüldüm, mini minicik kaldım… Derinden derinden kazdınız mezarımı… Hızlı hızlı attınız üzerime toprağı, kürek kürek… Gömdünüz beni karanlık kuytulara… Yok saydınız... Yok ettiniz…

Bir zerreden ibaretim artık…

Kaç gemi, kaç tramway, kaç tren geçiyor üzerimden… Çok ağırlar, çok… Taşıyamıyorum… Eziyor kamyonlar, tırlar yüreğimi... Yetmiyor ayaklar altına alınıp çiğneniyor gururum…

Başka bir zamana ait olsam diye fısıldıyor düşüncelerim… Başka bir ülkede… Başka bir kimlikle, bambaşka biri olsam… Yeniden başlasam hayata… Yeni yeni insanlar tanısam… Sevdiğim işte çalışsam bu kez… Buraya ait hiçbir şey götürmesem yanımda… Sadece ben, kendim, bir başına… Kurtulsam üzerime yapışan binlerce böcekten… Kurtulsam, kurtulsam, kurtulsam beni yiyip bitiren ne varsa… Ya da azar azar değil bir kere de yeseler bitirseler beni… Onlar sağ ben selamet… Bitse bu ızdırap, bitse…

Tükettiler, tükendim artık…

Neden yüreğime yerleşen bu elem… Ne istiyorsunuz benden insan kardeşlerim… Bu hırpalama neden… Sandığınız kadar güçlü değilim oysa… Bir naçar Havva kızıyım ben, ayakları üzerinde durmaya çalışan… Çoğu gün sallanan yüreği deprem olurmuşçasına, kimi gün artçılar yaşayan… Her şeye rağmen başını eğmeyen, sağlam durmaya çalışan… İnsanın insana ettiğini kimseler etmiyor… Bu yüzden mi hayvanları, bitkileri yarattı Yüce Mevlam... Karşılıksız sevgiyi kedi de köpek de yaşamak, pembe petunyalara bakıp da gülümsemek için mi… Ne de olsa ağızları var dilleri yok… Kuyunuzu kazamıyorlar arkanızdan en sevdikleriniz, güvendikleriniz gibi.

Ağlamak, ağlamak, ağlamak istiyorum… Doğru yerde miyim diye sormak ne kadar yanlış … Yeri yurdu var mı sanki… Olur olmaz yerde bırakamazsınız ki göz yaşlarınızı özgürce… Ve öyle bir ana gelip yaslanıyor ki insanoğlu öğreniyor gözlerinde yaş olmadan ağlamayı… İçin için ağlamayı… Yüreğine akıtmayı gözyaşlarını… Islak ıslak geziyor orada burada, başıboş…

Sormuyorum bile alacağım cevaptan emin… Aklınız gelecek mi başınıza… Ölümlü dünya, kısa dünya… Duralım… Yaşayalım en iyisiyle… Üzmeyelim bir birimizi diyecek misiniz… Duyacak mı kulaklarım… Dileyecek misiniz özür, haksızlığınızı kabul edip de… Nerde… Tüm bunların bilincinde olsaydınız ne ben şimdi oturmuş bu satırları yazıyor olurdum ne de böylesine üzüntülere boğulmuş… Ama neyse… Siz bunlarla besleniyorsunuz… Yiyin bakalım benden geriye ne kaldıysa…

Baki kalan gök kubbede bir hoş sedayım artık, duymasını bilene.

"RESİM:ALINTI"

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..