Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '18

 
Kategori
Deneme
 

Bilemiyorum!

Bilemiyorum!
 

Biliyor musun, her Pazar olduğu gibi, bu Pazar günü yine oradaydım. Yine o masa da ve yine o sandalye olmasa da, benzeri bir sandalyede aynı pozisyonda oturuyorum. Özlemleri mi gidermenin, heyecanı mı dindirmenin yegâne yeriydi.

Her seferinde, sen varmışçasına heyecanlanıyorum o an, ne yorgunluk kalıyor, ne de beni boğan o sensizlik girdabım. Bir anda dağılıveriyor, tüm pürüzlü geçmişim. Saatlerce oturabilirim, hiç bıkmadan, usanmadan. Öyle etrafımda kalabalıklaşan insanların varlığı da pek beni engellemiyor. Hani çok fazla umurumda da değil.

Şehri temaşanın en güzel yer olduğu, o ağacın altında, o masada oturmak var ya!.. Yetiyor diyorum, ama… Hep geçmişe yolculuk yapmışımdır her Pazar günü. Kaleyi andıran burçların, çevreleyen surların olmasa da, günde en az bilmem kaç kez, bir çırpıda inip çıktığım o merdivenlerin sözde yenilenmesi bile, senli o yolculuktan edemiyor beni.

Belki biraz kırgınım, biraz dargınım! Kime mi? Tabi ki hatıralarımı ve geçmişimi yerle yeksan edenlere! Sözde gelişimin ve değişimin engellenemeyeceğini savunarak, anılarımı yok edenlere! Özellikle senli anılarımı…

Artık şehrin bütün âşıklarına, dört bir yanında mekânlık etse de, o Kale denen Hısn-ı Mansur (şimdilerde âşıklar tepesi, bahçesi) tepesi; yine sen yoksan bir anlam ifade etmiyor bilesin. Sen gelir misin, geldin mi, ya da gelecek misin bilemem; ama ben her Pazar, aynı gün, aynı saatte, halen kesilmemiş aynı ağacın altında, aynı masa etrafında, aynı sandalyede, aynı heyecanla oturur, senli maziye dalarım. Ah bir de hatıralarla dolu o rüyadan uyandıran, endamlı, çalımlı  genç bayan garson da olmasa iyi olurdu, ama neyse!...

O Akasya ağacının üstünde tünemiş kuşların sesleri ve pislikleri bile o masadan ayırmıyor, ayıramıyor beni. Farkında olmadığım bir an da, cebime sıkıştırdığın o aşk ve sevgi sözleriyle bezenmiş mektubunu, her defasında açıp okuduğumda; her an çıkıp gelecekmişsin gibi geliyor. Ha göründü, ha görünecek, gelecek diye gözlerim, sürekli 117 basamaklı olan merdivenlerde… Ne yapsam da, hatta seni tanımamış olsam da, hep bir beklenti içerisindeyim. O anki duygular, karşılıksız da olsa, görmeden, tanımadan, sahiplenilen aşk ölmüyor, ne yapayım, olmuyor işte!

İşte bak, bugün yine Pazar ve sen yine aklımdasın. Artık gitmem gerek mi, bilemiyorum! Afakanlardayım, sanki bedenimi bir yorgunluk, ruhumu bir ağırlık bastı da…

 

Kerim BAYDAK

kbaydak61-artan@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1022
: 214
Kayıt tarihi
: 06.11.12
 
 

Kerim BAYDAK 01.01.1961  ADIYAMAN  doğumlu.. 2003 yılında Anadolu Üniversitesi  İşletme Fakultesi..