Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '12

 
Kategori
Felsefe
 

Bilgi ve bilmek üzerine...

Bilgi ve bilmek üzerine...
 

Karmaşadan aydınlıga bir adım...


Yaşamımız boyunca bildigimizi, ögrendigimizi sandıgımız bütün şeylerin çogunun bilgisi bize ait degildir ve büyük bölümü "başka"larından ögrendigimiz başkalarının bize "tanım"ladıgı şeylerdir.

Bu biçimde edindigimiz bir bilgi ile de kendimizi, başkalarını ve hatta bütün dünyayı açıklamaya çalışır, tartışır, savaşır ve hatta ölümü bile göze alırız.

Ve aslında "en sahici bilgi" ise sadece "bizzat deneyimleyerek" edindigimiz bilgi kadarına aittir ve o da çok fazla bir şey degildir.

Ve hatta öyle ki bu bilgi bile şüpheyle ele alınmalı ve kabulden önce gözden geçirilmelidir.

Onun içindir ki kimse edindigi bilgi üzerinden çok böbürlenmesin ve mütevazi olmanın erdemini her daim aklında tutsun.

Lütfen bu durumu sakin bir şekilde düşünün.

Zira kendi deneyimlerimizden edindigimiz bir şeyi degerlendirir, yorumlar ve onu bilgiye dönüştürürken dahi "kullanacagımız kavram ve terimler" yine bize ögretilmiş bilgiler, yani "başkaları"ndan ögrendigimiz bilgi üzerinden olacaktır.

Büyük bölümünü başkalarından ögrendigimiz, ama sanki bize ait bir bilgiymiş gibi sundugumuz bir çok şey tanımlanmış ve bize "ögretilmiş" ve aslı bize ait olmayan bilgiden ibarettir.

Acı olan şey de kaynagı böylesi belirsiz bir şey olan "bilgi" üzerinden bir dolu degerli ve degersiz olana ait şey üretir ve onlara inanır, eylemlerde bulunur, yargılar mahkum veya takdir ederiz.

Kuyumcunun degerli demesindeki ana tema o nesnenin dünyada az bulunur bir "şey" olmasına aittir ve öyle ögretilmiştir.

Yani sanki bir şey dünyada ne kadar az ise o şey o kadar degerlidir, eger o şeyden çok varsa degeri o kadar azdır gibi tanımlanmış bir durum vardır.

Bu mantıktan hareketle ekonomi de şekil almış ve arzı düşük olana talep yükseltilmiş, yükselen taleple birlikte fiyatlarda yükselmiş ve birileri çok ciddi paraları alıp götürmüştür.

Aldatılan insanogludur ve ama ne yazık ki yüzyıllar geçmiş ve hala benim güzel insanım bunun farkına varamamaktadır.

Ama taş hakkında bilgisi olmayan bir bakkal, bir çocuk veya açlıktan ölmek üzere olan bir Afrika yerlisine sunacagınız bu taş, sadece parlak bir taştan ibarettir ve degeri hakkında "ögretim" silindirinden geçmesi ve ona tanımlanması-fiyatlandırılması gerekmektedir.

İşte bu"bilgi" ile birlikte artık o da "aydın" (!) bir insan olmuş ve degerli olanla degersiz olanı ayırdetmeyi ögrenmiştir.

Bende diyorum ki; aslolan sizin kendinize ne deger biçtiginiz ve buna ne kadar inandıgınızdır?

Bu degeri belirlerken kullandıgınız terimler, kavramlar nelerdir ve bunların ne kadarı gerçekten bir değeri ifade etmeye aittir?

İşte bu derin sorgulama ve deneyim üzerinden kendiniz için oluşturacagınız sahici bilgiye dayalı bir "degerlilik" durumu var ise siz degerlisinizdir.

Ve bu degerli olma haline özellikle kendiniz için öncelikle siz karar vermelisiniz ve sizin net bir fikriniz olmalıdır, yoksa sizin degeriniz hakkında akıl-fikir yürütecek kendinden menkul çok "kuyumcu" çıkacaktır ve ama inanın bence bunun hiç bir hükmü yoktur.

Kısaca önce kendimizi bir masaya yatıralım ve soruları ard arda koyalım:

"Ben kimim?"

Degerli dedigim şeylerin degerli olduguna dair bilgi kaynagım nedir ve bu kaynagın kendisi ne kadar dogrudur?

Neyi ne kadar ve hangi bilgi kaynagı üzerinden biliyorum?

Bildigimi sandıgım şeyler gerçekten dogru mu?

İnsanları yargılayıp takdir ya da mahkum ederken bu "tanrısal" duruşu nereden alıyorum,dayandıgım şey nedir?

Buna hakkım var mı ve bu hakkı bana kim verdi?

Bütün bu olan biten içinde ben nerede nasıl bir şekilde duruyorum, bana ögretilmiş degerli olanla degerli olmayana ait kavramlar arasında kendimi "puante" edince nasıl bir deger ortaya çıkıyor?

Yoksa ben bu ortaya çıkan durumdan bagımsız olarak ayrı bir "deger" miyim?

Bu sorular daha çok üretilebilir.

Ama aslolan şey; öncelikle kendimizi kendimizle ne kadar sahici bir biçimde "karşılaştırabilir", bu karşılaşmayı samimi kılabilir ve hem içinde bulundugumuz durumu hem de kendimizin nerede-nasıl durdugunu bir tamam sorgulayabilirsek, belki bir şeyler hakkında bir fikrimiz olabilir ve işte o zaman belki kendimize ilişkin bir kaç saglıklı cümle kurabilme şansını yakalayabiliriz.

Bu saglıklı ve sınanmış bilgiye ait cümleleri kendimiz için ne kadar çogaltabilir ve oradan kendimize dair bir "deger" kavramı üretebilirsek, işte bu "bilgi"yi payanda ederek belki o zaman başkaları ve başka şeyler hakkında da biraz olsun bir fikir ileri sürebilme şansını yakalayabiliriz.

Son olarak demek isterim ki; insanoglu "eksikli" ve hatalı bir varlıktır. Ve ona yaklaşırken bu gerçegi hiç bir zaman unutmamak gerekir.

Eger dünya "mükemmel insanlar "la dolu olsaydı, biz tekrar "çok tanrılı" dinlere dönmek isteyebilirdik.

Zira "mükemmel olan" tanrısaldır ve biz insanlar ise sadece eksikli varlıklarız ve bu nedenle hep hatalar yapacagız.

 

 


 

 
Toplam blog
: 88
: 1115
Kayıt tarihi
: 09.01.07
 
 

Ankara SBF'yi bitirdim. Öğrencilik yıllarında gazetecilik, sonrasında uzun yıllar özel sektörde ü..