Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Temmuz '16

 
Kategori
Felsefe
 

Bilimde yol almamızı tanrılar istiyor

Yazan:Uçar Demirkan Din adamlarına göre; bilimde ilerlemeye çabalamak tanrıya(ya da tanrılara)karşı çıkmak demektir. Tanrıları kızdırmak demektir. Bunun sonucunda kişioğlu; birçok kez doğal yıkımlarla cezalandırılmıştır ve cezalandırılmaktadır. Dolayısıyla; bilimsel çalışmalar dine ve ahlaka aykırı olmamalıdır. Örneğin; günümüzde DNA ve kişioğlu kopyalama çalışmaları kınanmakta ve bu çalışmaların “tanrının etki alanına girmek” anlamına geldiği ileri sürülmektedir. Böyle bir düşünceye “evet” denildiğinde; tıpkı İslam dininde “Babı içtihadın kapatılması” gibi, bilimsel çalışmalar sınırlanacak ve bilimsel gelişmeler yavaşlayacak ve belki de duracaktır. Her ne kadar; bugün için bilimsel çalışmalarımızla, bilgi denizinin kıyısına gelip ancak, ayağımızın baş parmağını suya sokabildiğimiz düşünülürse de; bu da bir şeydir. Sonraları, denize boylu boyunca dalıp yüzebiliriz. Dolayısıyla; bilimsel çalışmalardaki(fizikte-kimyada-biyolojide-matematikte-jeolojide) sınırları zorlamak ve bilgi denizine dalıp yüzmeyi öğrenmek zorundayız. Çünkü, bizler denizden geldik ve oraya dönmeliyiz. Tanrılar; kişioğlunun bilimsel çalışmalarına sınır koymuyorlar. Bunu isteselerdi daha işin başında böyle davranır ve bizlere “beyin” denilen şahane bilgisayarı vermezlerdi. Kim bilir, belki de onu bize tanrılar vermediler.

Bu sınırsız bellekli bilgisayarımızı da biz kendimiz geliştirdik. Ama bu da tanrıların izniyle olmuş olmalıdır. “Tanrıların arabaları” söylencesine inanılacak olursa; tanrıların da bilimde ilerlememizi istediklerini benimsememiz gerekir. Ya da tanrıların uzaydaki, bilgisayarla donatılmış diğer varlıklar olduklarını düşünebiliriz. Böyle olunca da; tanrıların bilimde sınırlamalar koymamış olduklarını anlayabiliriz. Keza; tanrının bir büyük bilgisayar ve bizlerin ve diğer uzaylıların da bu bilgisayar ağının yerel üniteleri olduklarını düşleyebiliriz. O ana bilgisayarı “kimin kurduğu” sorusuna yanıt aramak beyin israfı olacaktır. Her bilgisayar; başka bilgisayarları oluşturabilir. Tanrılar isteselerdi uzaydaki “büyük bilgisayar”a bizim ulaşmamızı önleyecek şifreler “pass words” lar koyar ve işimizi güçleştirirlerdi. Oysa; işler hiç de öyle gelişmiyor. Kişioğlu; doğanın, yaşamın, uzayın şifrelerini birer birer açıp; pass wordlara ulaşıp ölümsüzlüğe ulaşmağa çabalıyor. Kim bilir; belki de tanrı, kişioğlunun kendisidir ve tüm doğayı, uzayı ve zamanı yönetiyordur. “Tanrılar” kavramı; bilimsel gelişmeye yararlı olmuştur. Çünkü; gelişmesi içinde kişioğlu; tanrılarla yarışmış, onlarla bir arada yaşamağa çabalamış, tanrılara ulaşmayı amaçlamıştır. Temelde; kişioğlunun yaptıkları ve istekleri, tanrıların amaçlarına ve isteklerine aykırı değildir. Bir bakıma kişioğlu; bilimde daha da ilerledikçe ve bilimi geliştirdikçe tanrıya daha çok yaklaştığını düşünmekte ve duymaktadır. Gerçekten de;(E=mc2)formülüne ulaşan Einstein “Oh tanrım” diye bağırmıştır. Şüphesiz; bu tanrı, Hristiyanlığın ya da kitaplı ya da kitapsız dinlerin tanrısı değildir. Onun tanrısı ”her şeyin ona doğduğu,her şeyin onda yok olduğu, hep var olan ve hiç yok olmayacak olan” zaman dediğimiz dördüncü boyuttu. 

Görüldüğü gibi; Einstein, bilimsel çalışmalarının sonunda, din kitaplarında yer alan “soyut” tanrı yerine “içinde yaşadığımız ve geçmekte olduğunu duyumsadığımız” somut ”zaman” kavramını tanrı ilan etmiştir. Şimdi; kişioğulları için amaç, zamana ulaşmak ve “ben tanrıyım-enelhak” demektir. Bazı bilim adamları “zamanın ötesi”ne de geçilebileceğini; tanrının aşılacağını ileri sürmektedir. Bu savlarını kanıtlamak için bilime,”arpa boyu” da olsa, ileri doğru yol aldırmağa çabalamaktadırlar. Tanrılar; kişioğlunun bilim okyanusuna dalmasına kızsalardı; şimdiye dek çoktan evreni yok etmişlerdi. Çünkü; günümüzde kişioğlu, tanrılaşmak için epeyi yol almış görünmektedir. İletişim teknolojilerindeki gelişmeler, DNA analizlerindeki yol almalar, kuantum kuramındaki gelişmeler bunu ortaya koymaktadır. Sonuç olarak; tanrılar, bilim denizine açılmamıza kızmıyorlar. Aksine; bize bu çabalarımızda yol gösteriyorlar. Enerjiye egemen olmamızı kolaylaştırıyorlar. Bu yolla; zamana da egemen olabiliriz. Tokomaklarla güneş patlamaları yaratmayı ve bu enerjiden yararlanmayı düşlüyoruz. DNA ya müdahale ederek daha sağlıklı, daha akıllı, ölümsüz varlıklara dönüşmeyi istiyoruz. Ölümsüzlük için; tüm bilimleri sonuna dek zorluyoruz; çabalarımızı giderek daha da yoğunlaştırıyoruz. Hızlandığımızı; zamanı yakalamağa başladığımızı düşünüyor ve tanrılardan korkmuyoruz. Sonunda; (E=mc2) yi kanıtlayacak ve bu formülü günlük yaşamımıza uyarlayacağız. Böylece;belki de tanrılaşacağız. Sonra ne mi olacağız? Bu soru; o aşamaya gelinince sorulacak bir sorudur.

 
Toplam blog
: 142
: 578
Kayıt tarihi
: 04.09.13
 
 

1940 yılında İzmir'de doğdum İzmir Atatürk Lisesi'ni bitirdim 1961 yılında Mülkiye(Siyasa..