Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Prof. Dr. İbrahim Ortaş

http://blog.milliyet.com.tr/ibrahimortas

10 Kasım '07

 
Kategori
Bilim
 

Bilime adanmış bir hayat Erdal İnönü

Bilime Adanmış Bir hayat Erdal İnönü

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ, Çukurova Üniversitesi, iortas@cu.edu.tr

Türkiye’nin yetiştirdiği önce bilim adamı sonra seviyeli siyaset insanı Prof. Dr. Erdal İnönü hayata gözlerini yumdu. Erdal İnönü iki nedenden dolayı tanındı. Önce bilim adamı, sonrada siyasetçi olarak Bilimsel çalışmaları sırasında pek kamuoyu tarafından bilinmezdi. Siyaset onu kamuoyu ile tanıştırdı. Aramızda ayrılırken de saygın bir bilim insanı olarak ayrıldı.

Erdal İnönü’yü tanıma imkanına sahip olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Üniversitelerde bilim tarihi derisinin okutulması konusunda yazdığım bir yazıya e-posta yolu ile cevap verme nezaketi göstererek konuya sahip çıktığını belirttiler. O günlerde Erdal İnönü gibi bir şahsiyetten e-posta almak beni çok mutlu etmiş, bunun sevincini yaşıyordum.

Daha sonra Internet ortamında yayınlanan Üniversite ve Toplum dergisinin adına “bilim tarihi” adlı ek sayı için iletişime geçtiğimde çok sevinmiş ve katkıda bulunmak için kendi yazdığı bir yazısını vermişti.

Sayın İnönü’yü daha önce Üniversitemizde dinlemiştim. İnönü vakfı her yıl bir üniversitede ismet İnönü’yü anlatmak üzere 2004 yılı için Çukurova Üniversitesini belirlemişlerdi. Aile Adana’ya gelecekti. O ara yazışmalarımızda Adana’ya geleceğini ve görüşebileceğimizi belirttiler.

Adana’ya geldiği gece dahi birlikte olduğumuz süre içinde değişik konuları konuştuk. İkinci gün konferans sonrası daha önce birlikte belirlediğimiz gibi kendisine Üniversiteyi gezdirme şansım oldu. Gezi süresince kendisine çok sayıda bilim, üniversite, araştırma, YÖK, TÜBÜTAK konusunda soru sorarak merakımı gidermeye çalıştım. Ziraat Fakültesi arazisini gezdirirken kendisinin tarıma ilişkin soruları olmuştu. Sorumluluğunu yaptığım Toprak Bölümü Araştırma Alanında tanıtma fırsatım olmuştu. Alanda çalışanlar ve araştırma öğrencileri acaba gerçekten araziye gelen Erdal İnönü müdür diye ikilemde kaldıklarını hatırlıyorum. Beklenilen bir durum olmadığı için arazidekiler biraz şoke olmuşlardı. Araştırma alanında yetiştirdiğimiz ekolojik greyfurt ikram etmiştik. Konu hakkında bilgi aldı. Yaptığımız ekolojik tarım hakkında bilgi sordular. Şahsıma daha çok temel araştırma yapmamı önerdiler.

Ziraat Fakültesi tarafından üretilen değişik peynir ve şarapları şaraphanede tatmaktan memnuniyet duymuştu. Fakültenin diğer araştırma birimlerini alanın büyüklüğünü öğrendiğinde çok etkilenmişti. Bu denli büyük bir imkanın insan kaynağı yetersizliği ve istenilen ölçüde araştırmaya dönüştürülememesinin önündeki engelleri konuşmuştuk.

Birimlerde bilim konuşulmasının, bilimsel araştırmaların sonuçlarının tartışılmasını ve bunun gelenek haline getirilmesini özellikle istiyordu. Birlikte yaptığımız gezi sonrası benden bilim yazıları yazan ve araştırmadan kopmayan biri olarak araştırma ağırlıklı yazılara önem vermemi istediklerini hatırlıyorum.

Günün sonunda Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümünü ziyaret ettik. Bölümdeki arkadaşların tümünün karşıladığı Sayın İnönü orada da tamamen bilim ve bilimin sorunlarını arkadaşlar ile konuştu. Kısacası Erdal İnönü sürekli bilim konuştu.

Türkiye Bilim Anlayışını Bir Türlü Kavrayamadı


Erdal bey, Cumhuriyet öncesi batı bilim tarihi ile Cumhuriyet dönemi ülkemiz bilim tarihi konuları üzerinde çalışarak Türkiye’nin bilimde istenilen düzeye gelmemesinin nedenleri üzerine kafa yoruyordu. Önemli tespitleri vardı.

Türkiye’nin bilimde gelişmemesinin temelinde bilim kültürünün olmaması olduğunu belirtiyordu. Osmanlının parlak döneminde iken 16 yüzyılda batıda Rönesans ve aydınlama devrimi ve sanayi devrimi yaşanırken biz yalnızca mutluluğumuzu düşünüyorduk. Osmanlıda araştırma ihmal edildi. Sanayi devrimi ve aydınlanma devrimi batıda peş peşe gelişirken batı ile aramızdaki fark açılmaya başladı ve bir dönem sonra artık toplum biz bilim yapamayız, artık batıllar yapıyor, bizim araştırma yapmamıza gerek yok, dışarıdan satın alırız anlayışı gelişti. Bugün artık bu anlayış iflas etmiş ve Türkiye her yönü ile bağımlı hale geldiğini belirtiyordu.

Özellikle ülkemizin bilim tarihinin öğretilmemesinin bugün Türkiye’nin araştırmaya önem vermemesinin nedeni olarak görüyordu. Kopernik ve Galilenin dünyanın önünü açtıklarını, ilk defa güneş merkezli yaşamın batıda bilimsel devrimlerin gelişmesini sağladığını, ancak Osmanlının bunu dikkate almadığını belirtiyordu. Aydınlanma sürecini yeterince kavrayamadığımız için halen bilim üreten bir toplum olmadığımızı düşünüyordu.

TÜBİTAK Kurucuları Arasında Bulunuyordu


TÜBİTAK’ın kurucuları arasında yer alması nedeniyle araştırmanın önemini çok iyi kavramış bir bilim insanıydı. Bilim aşkı hücrelerine işlemiş olmalı ki siyasetten ayrıldıktan sonra yine bilime ve araştırmaya yönelmişti.

Kendisi ile bilim tarihi konusunda makale almak için yaptığım başvuru sonrası iki telefon görüşmesini Feza Gürsoy Enstitüsünde çalışırken gerçekleştirmiştim. Açıkçası son derece kolay ulaşılabilir bir insan olması, beni de etkilemedi değil. Her vesileyle araştırmanın Türkiye’nin stratejik kurtuluşu olabileceğini belirtiyordu. Erdal İnönü Türkiye’nin mutlaka yöntem öğrenmesi gerektiğini belirtiyordu. Bilginin alınmasından vazgeçip bilgiyi üreten bir ülke olmak için de araştırmaya önem vermesi gerektiğini belirtiyordu. Metot çalışmalarına önem verilmesi gerektiğini sık vurguluyordu. Türkiye’de buluş yapıp Türk toplumunun yaşamını değiştiremediği için bilimin önemi ülkemizde anlaşılmıyor.

Ülkemizin Çağı Yakalamasının Tek Yolu Araştırma Yapmaktır

Erdal İnönü her fırsatta ülkemizin araştırma yaparak toplumun refah düzeyini yukarı çıkarabileceğini ve buna bağlı olarak toplumun araştırmanın önemini kavrayarak ülkemizin aydınlığa çıkabileceğini vurguluyordu.

Sağlığında sahip olduğu yalıyı vakıfa dönüştürerek evde aralıklarla araştırma sonuçlarının konuşulmasını sağlıyordu.

Türkiye’de temel bilimleri alanlarında Fizik, Kimya, Biyoloji ve sanırım jeoloji konusundaki çalışmaları ve alanının seçkin bilim adamları ile ilgili bir çetele tuttuğunu ve temel bilimlere katkısını derlemek istediğini belirtiyordu.

Erdal İnönü babası İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı olduğu 1949-1950 yılları arasında Amerika’daki öğrencilik yıllarında babası ile arasında geçen mektupları kitap haline getirdi. Kitapta ilginç notlar var. Hepimizin oralardan öğreneceği çok şey var. Öğrenci arkadaşların okumasını isterim.

Özellikle mektup yazma kültürünün kaybolduğu günümüzde insanı eğitten, yol gösteren mektupların okunması çok anlamlı. Erdal İnönü’nün son yıllarda üniversitelerde ilgi gören bilim tarihi konferansları üniversitelere ciddi anlamda cesaret kazandırmıştır. Bilim tarihi konusunda okuduklarını ve birikimini yazarak öğrencilere yararlı olmaya çalıştığını belirtiyordu.

Erdal bey ülkemizi kültürel bilgisi özellikle felsefi bakış açısı, sanata olan ilgisi, edebiyat konusundaki genel ve derin bilgisi ile temsil eden bir şahsiyetti.

Herkes Erdal İnönü’yü Beğeniyor Ancak Onun Gibi Davranmıyor

Sanırım Türkiye’nin temel sorunu, “imamın dediğini yap, yaptığını yapma” anlayışına uygun olarak hayattan başarılı örnekleri görebiliyor ancak gereğini yapamamaktadır. Erdal İnönü hakkında görüşlerini belirten siyasiler basının etkili kalemleri ve sıradan insanlar merhumun mütevazılığı, kendine özgü üslubu ve mizah yeteneği, siyasete getirdiği ağırbaşlılığı çok beğeniyorlar ancak yine bildikleri yolu izlemektedirler.

Siyasete dürüstlüğü getirmesi, gerektiğinde siyaseti bırakabilme erdemliliği önemli bir vasıftır. Özellikle Erdal İnönü’nün siyasete getirdiği yeri geldiğinde koltuğu başkasına bırakma anlayışına hiç mi hiç itibar edememişlerdir.

İnönü’den Beklenenler ve Yapamadıkları

İnönü’nün hükümete Başbakan yardımcısı ve Dışişleri bakanı olarak görev aldığı 1990'lı yıllarda kendine bağlı olarak çalışan TÜBİTAK, YÖK ve o dönemde oluşan TÜBA’nın istenilen ölçüde fonksiyon yürütebilmesi için GSMH’dan bilime ayrılan payın yükseltilmesi konusunda çok büyük aşamanın sağlanamamasıdır. Bu konuyu kendisine sorduğumda yaptık ancak düşük düzeyde gerçekleşti demişti. Neden YÖK konusu gündeme alınmadı sorusuna cevap alamadım. Kendilerinin hükümete oldukları dönemde YÖK konusunda bütün üniversite dinamiklerinde büyük bir beklenti bulunuyordu. Bu beklentinin sonrada görüştüğüm çok sayıda bilim insanı İnönü sorunu çözemediyse veya gücü yetmediyse yapılacak bir şey yok demiştir. En azından üniversitelerimizin sınırlı sayıdaki dinamiği ve üniversitelilik bilinci olan kişinin hayal kırıklığına kapılması açıkçası beni de kaygılanmaktadır.

Çünkü gerçekten üniversitelerimizde yaklaşık 30 bini tam zamanlı 70 bin akademisyen bulunuyor ancak üniversitelilik bilinci konusunda çoğunluğun hassasiyetleri ne yazık ki yapılan araştırma istatistiklerine göre arzulanan düzeyde değildir. Bilim aşkı kazanmış bir akademisyenin her ortamda bilimden kopmamamsı önemli bir örnektir.

İnönü Bilim Problemleri İle Uyuyordu.

Sayın İnönü için sık sık ifade edilen, bazı siyasilerin de kızdıkları Bakanlar Kurulunda Fizik problemi çözüyor, Seçim meydanına giderken harıl harıl fizik veya matematik problemi çözüyor olması aslında hocanın bilimden kopmadığının önemli göstergesidir. Maalesef üniversitelerimizde 24 bin makam kadrosunda olan hocamızın makama geldikten sonra bilimsel çalışmalarına sınırlama getirmesi veya son vermesi sık rastlanılan bir olgudur. Ancak sayın İnönü siyaset gibi, Başbakanlığa veya Cumhurbaşkanlığa laik görülürken seçim otobüsünde fizik çalışıyor olması bilim problemleri ile yatıp kalktığını gösteriyor.

İnönü’nün Akademisyenliği, bilime verdiği önem, hoşgörüsü, demokratik anlayışı ile örnek bir insan olarak ülkemiz insanlık tarihinde yerini almıştır. İnönü soy isminin ağırlığının bilinci ile kendi bilimsel erki ile kendisine ayrı bir ağırlık kazandırdı.

Siyasetin Beklentisini Neden İnönü Gerçekleştiremedi

Bir bilim adamı olarak İnönü bilim yaparken, tıkanan siyaset, İnönü ismi ile aşılması için istenmeden siyasete katıldığı her davranışında belliydi. Ülkemizde bilinen siyaset üslubu, bol keseden halka yapılan vaatlerin ötesinde olaya bilimsel bakış açısı ile analiz etmeye kalkması, olaya dürüstlük ile anlatmaya kalkması siyaseti pek tatmin etmemiştir. Çünkü İnönü ideolojik değil, bilimsel sorgulama tekniği ile siyaset yapmak istiyordu. Siyasetin ülkemizdeki dili ile kendisinin dili anlaşamıyordu.

Kendisinden masaya vurması, bağırması, alternatif politika açıklaması anlayışına karşı çıkmış. Başkasının onun çantasını taşımasını, şemsiye tutulmasını istememiş. Omuza kaldırılmayı ret etmiş. Halkın paşanın oğlu gibi davranması isteği, sert çıkış yapması isteğini kendi esprili anlayışı ile demokrasi dersi vererek herkesin birer yurttaş olarak davranmasını göstermiştir. İnönü halka sorun çözümünü bilinen yöntemlerin dışında batılı bakış açısında bir demokrasi anlayışına uygun davrandığı görülmekteydi.

Ancak bilim adamı anlayışı ile sokağın siyaset yapma isteği pek uyuşmadı. İnönü siyasetten ayrıldıktan sonra daha çok kendisini bilim tarihi öğretisine verdi. İyi ki bu anlamda siyasetten ayrılmış. Çoğumuz bilim tarihi konusunda kendisinden çok öğrendik.

Erdal bey bu dünyada iz bırakanlar arasına ismini yazdırmayı başararak ayrılmıştır. Bilimsel çalışmalarını değerlendirecek düzeyde değilim. Ancak literatüre kazandırdığı “İnönü-Wigner Yöntemi” İnönü’nün şahsında ülkemizi de temsil etmiştir.

Bilim yaptı, üniversite yönetimde bulundu, bilim kurmalarının oluşmasına katkıda bulundu, son ana kadar öğrenmeye ve öğrendiğini toplumu ile paylaşmaya çalıştı. Bir bilim adamında olması gerekenleri eksiği ve fazlası ile kendi bilgisi, görgüsü ve zekası ile yapmaya çalıştı. İnönü’nün son yılarda hazırladığı anıları ve bilim tarihi notlarının bir bilim adamının kendi kendisini yetiştirmesi bakımından önemli dersler içeriyor. Yüksek lisans ve Doktora yapan bilim adamı adaylarının okumaları yaralı olur.

 
Toplam blog
: 190
: 1163
Kayıt tarihi
: 21.06.07
 
 

1985 yılında Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nde mezun oldum. 1986 yılında Şanlıurfa Köy Hiz..