Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '16

 
Kategori
Felsefe
 

Bilimin temeli

Yazan:Uçar Demirkan

Bilimin temeli düş gücü ve kuşkudur.

Jules Vernes Aya Seyahat’i;Deniz Altında Yirmi bin Fersah’ı düşlemeseydi ne füzeler ne de denizaltılar bu denli hızlı gelişecekti.

Füzeler, kişioğullarına uzay yolunu açarken; makro kozmosu düşünme ve inceleme olgusunu hızlandırdılar. Denizaltılar ise deniz tabanlarındaki mikro kozmosu incelememize önayak olmuşlardır.

Her iki kozmosun incelenmesi; kişioğullarının nereden gelip yereye gittiği sorusuna yanıt bulmayı hızlandıracaktır.

Günümüzde kişioğullarını diğer varlıklardan ve türlerden ayıran en temel özelliği, düş kurabilme yeteneğidir. Merak; diğer varlıklarda da gözlenmektedir. Ancak; düş kurmak yalnızca kişioğullarına has bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır.

Bunun sonucunda ;kişioğlu, ateşi, elektriği, tekerleği, buharlı makineyi ve taşıt araçlarını; salı ve çağdaş gemileri bulmuştur.

Kuşlar gibi uçabilmek için uçağı ve füzeleri bulmuştur.

Bütün bu gelişmelerin sonucunda; kişioğlunun merak(ilgi) duyduğu konular ve olaylar çoğalmış ve çeşitlenmiş; düşleri sınır tanımaz enginliklere ve uzaklıklara ulaşmıştır.

Başından beri, kişioğlunun bir tek düşü olmuştur: Ölümsüzlüğü gerçekleştirmek.

Diğer yanıyla söylenirse;tanrılaşmak.

Söylenceler, dinler, güzel sanatlar, bilim hep ölümsüzlüğü anlatmışlar ve aramışlar ve araştırmışlardır. Ölümsüzlük düşünü kurmuşlardır.

Ölümsüzlük düşü; kişioğlunda ölüm olgusuna da merak(ilgi) uyandırmıştır. Bunun sonucunda kişioğlu, ölümsüzlüğe ulaşmanın yollarını bulmak için, çevresindeki tüm varlıklara ve olgulara ilgi duymuş onları anlamağa, onları etkilemeğe, onları değiştirmeğe çabalamıştır.

Bu tür çabalarıyla;matematik, fizik, kimya, biyoloji, jeoloji, psikoloji bilimlerin ve bunların alt bilimlerini kurmuş ve geliştirmiştir.

Günümüzde kişioğlu;bedeninin, bu muazzam ve karmaşık makinenin nasıl oluştuğunu, geliştiğini, çalıştığını ve sonunda durduğunu anlamaya çalışmaktadır. En büyük ilgi alanı,bu konulardadır Ancak, kişioğlunu labaratuvar koşullarında üretmeye hazır duruma gelmişlerdir. Kişioğlunu ölümsüz kılamamışlardır..Üretilenler de ölmektedirler.

Bu soruların ve çözümsüz görünen sorunların yanıtını çevresinde, geçmişinde ve geleceğinde; mikro ve makro kozmoslarda durmadan aramaktadır.

Bazı kez; toptan çözümler(din,felsefe, fizikötesi evren gibi)üretmekte; bazı kez ise, zor yol olan bilime yönelmekte ve ölümsüzlüğü bilimle açıklamaya, bulmaya çabalamaktadır. Bütün bu davranışların temelinde ise;”kuşku duymak” yatmaktadır.

Her tanrı tanımaz kendi kendisine(ya varsa)sorusunu; her dindar kişi de (ya yoksa) sorusunu sormadan edemez. Kuşkuların en büyüğü; en tedirgin edeni de budur..Kişioğlu;bu kuşkusunu aydınlatmak, gidermek için bilime daha çok sarılmakta ve bu temeldeki kuşku; her türden bilimsel gelişmeler için itici güç oluşturmaktadır. Özellikle; din adamları, kutsal kitaplardaki söylenceleri ve istenenleri;bilimsel yollardan kanıtlama çabasına girişmiş görünmektedir.

Toptancı çözümlere her zaman ve her yerde karşı çıkılmalıdır. Çözümün bilimde olduğu(postüla) olarak genç kuşaklara ve gelecek kuşaklara öğretilmeli ve aktarılmalıdır. Her kuşak bir öncekinden devraldığı bilimi; biraz daha ileri götürmeğe çabalamalıdır. Böylece “beyin israfı” önlenmeli ve ölümsüzlüğe ulaşma yollarının aranması eylemleri hızlandırılmalıdır.

Bilgisayarda ortaya çıkan gelişmeler; bu konudaki gelişmeleri hızlandırmıştır. Bilgiye ulaşmak kolaylaştıkça bilimin geliştirilmesi de daha hızlanmış olacaktır. Kuantum çözümlemelerinde de oldukça yol alınmıştır. Bu iki olgu; ölümsüzlüğe ulaşmayı daha da hızlandıracaktır. Hızlanma; geometrik diziyle olmağa başlamıştır.

Ölümsüz olunca ne yapacağız? Bu, ancak o zaman sorulacak “merak” sorusudur. O zamana dek düş kurmalı; merak duymalı ve ölümsüzlüğü durmadan ve bilgiyi daha çok edinerek durmadan aramalıyız.

 
Toplam blog
: 142
: 578
Kayıt tarihi
: 04.09.13
 
 

1940 yılında İzmir'de doğdum İzmir Atatürk Lisesi'ni bitirdim 1961 yılında Mülkiye(Siyasa..