Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Eylül '16

 
Kategori
Dünya
 

Bilinçaltına Bilinçli Mesajlar-2

Bilinçaltına Bilinçli Mesajlar-2
 

Hep merak etmişimdir, insanlar günlerinin son günlerinin hem tarihini hem de ne şekilde gerçekleşeceğinden haberdar olsalar hayatlarını nasıl yaşamak isterlerdi? Hayatlarının nasıl sona ereceğini ve son günü bilemeyen tüm insanoğlu arasında ölümlü olduğunu bilmeyen yok. Yaş kemale erince vücutlarının alacağı şeklin de nasıl olacağını bilmeyen yoktur. Eğer bilmeyen varsa bilmeyenlere; mezarlıklar, huzurevleri oldukça kalıcı dersler sunabilir.  Ancak bu sözlerin hiçbir anlamı yok. Çünkü “insanlar söze bakıyor söz mü diye, sonra söyleyene bakıyor adam mı” diye! İyi de nasıl oluyor da adam ve adam olmayanlar birbirinden ayrılıyor nasıl anlaşılıyor adam olanla olmayan?

İnsanlar olarak bizler sürekli olarak birbirleriyle iletişim içerisinde olan varlıklarız. Etkileniriz. En etkilenmem, ben kendime göre yaşarım, özgürüm, kendi yaşam kurallarımı kendim koyarım diyenler dahi başkaları ne yapıyorsa aslında onu yapar. Etkilemenin yolu, görüntü, sürekli tekrar ederek en kabul edilemez denilen kuralları kişilere kabul ettirmeyi amaçlar. Bunun günümüzde adları, reklam ve propaganda gibi araçlar. Geçmişte de bu çalışmalar başka şekillerde yapılıyordu, günümüzde de yapılıyor. Müslüman bir insan kravat takarken bunun ne işe yaradığını çoğunlukla bilmez, kuraldır diye uyar. Resmi olmak kravat takmaktır. Kravat tüm dünyada devletler için önemli bir resmiyet ölçüsüdür. Beyine kazınan kravat medeniyet ölçüsüdür. (1) Cenaze demek; siyah takım elbise ve siyah gözlüktür. Bu beyinlere kazınır. Birtakım uyanıklar tuttukları adamlara şoförlük yaptırır, güvenlikle gezerler ki, önemli adam oldukları anlaşılsın. Başka bir uyanık grup ise; sokakta yalandan bir kavga tertip edip, özel olarak anlaşmış oldukları adamları bir güzel döverler ve millete mükemmel bir gösteri sunarlardı. Bunun Türkiye’de birçok kamu kurumunda uygulanma şekli kendine itiraz etmeyecek şakşakçılardan seçilen bir grup insanın, diğerlerini sindirmek için özel mizansenler düzenlemeleriydi. Bu duruma birçok kereler şahit olmuş birisi olarak etkilenmemem mümkün değildi. Bir okul düşünün; altmış yaşında müdür yardımcısı sıfatı taşıyan kişi müdürün odasından iki büklüm çıkıyor ve siz de henüz yirmi yaşındasınız. Oda yaklaşık seksen veya yüz metrekare. Müdür koskocaman bir masada oturuyor ve oldukça yüksek bir yerden size bakıyor. Adamın sadece masasının boyu en az dört metre. Otomatikman korkuya kapılıyor insan. Diyor içinden ben henüz yirmi yaşındayım, karşısında altmış yaşında koskocaman yaşını başını almış adam hazır ol vaziyette ve ayakta duruyorken siz olsanız oturmaya cesaret edebilir misiniz? Bilinçaltına özellikle çalışmayı amaçlamış bu özenle dizayn edilmiş oda ve mizansen tam bir ders niteliği taşır.

Bazı ülkelerde; özellikle Paris’te birçok lüks mağazanın kapısında iki metre boyunda zenciler durur. Siyah takım elbiseler giyinmiş, siyah gözlükler takmış dev gibi adamlar. Bu badigartlar, yani bekçiler orada gücü simgelerler. Burası lüks bir mağazadır, tipi tutmayanı içeri almamak üzere herhalde kapıya dikilmiş olmalılar. Bu bir güç ve zenginlik gösterisidir. Paris demişken, Türkiye için şu anda Amerika neyse yüz yıl kadar önce Fransa da oydu. Etkisi halen de geçmiş değildir. Öyle ki; Türkiye’de askeri kurumumuz olan Türk Silahlı Kuvvetlerin ortağı olduğu Reno bir Türk markası zannedilmektedir. Oyak-Renault halen ülkemizde üretimine devam ediyor. İyi ki ediyor da binlerce insan bu fabrikalarda çalışarak evine ekmek götürebiliyor. Aynı şekilde Fransız Çimento fabrikalarının ortağı da Türk Silahlı Kuvvetlerinin yardımlaşma kurumu olan OYAK, yanlış bilmiyorsam. Kimse buna karşı çıkmıyor, çıkamıyor. Ama aslında olayda bir gariplik var. Nasıl bir ülkenin milli ordusunun yardımlaşma kuruluşu başka bir ülkenin, (Ermenilere en çok destek veren ülkelerden biri Fransa değil miydi? Ya da Miterand Abdullah Öcalan ve PKK’nın en büyük destekçisi değil miydi?) milli şirketlerinden birinin ortağı olabilir ki? Olay tersine çevrilse Türkiye’nin milli (milli şirket; Türk ve Türkiye menfaatlerinden başka bir hedefi olmayan, büyük Türkiye tek ve en önemli hedefi olan şirket olarak tanımlarsak) şirketlerinden birisi daha küçük bir ülkenin ordusunun yardımlaşma kurumu ile ortaklaşa iş yapsalar ve ordu mensupları bu ortaklıktan ciddi emeklilik ikramiyeleri alıyor olsalar,  bu işin felsefesi nasıl yorumlanmalıdır? O ülke bu ortaklığa masum bir ortaklık olarak bakabilir miydi? Montaj sanayinin asıl maksadının gizli ithalat veya maskelenmiş ithalat olduğu gün gibi ortada olduğu günümüzde böyle bir ortaklık milletçe hepimizin normal karşıladığı bir durumu yansıtsa da aslında ikna edilmiş olduğumuz durumu ifade etmekten başka bir işe yaramamaktadır.

Fransa ile ilişkiler çok eskiye dayanmaktadır. Ta Kanuni zamanından beri Avrupa ile ilişki halinde olduğumuz, kapitülasyonlar verdiğimiz bir ülke. Almanlar henüz devletleşmeden çok zaman öncesinde de Fransa ile ilişkilerimiz devam ediyordu. Bu ilişkiler zamanla tersine döndü ve en nihayetinde Hırvatlar ve diğer Katolikleri üzerimize salmaları, onları üzerimize kışkırtmaları da aslında bir anlamda Osmanlı’nın hasta adamlığı dönemine rastlar. İşte o zamanlarda Osmanlı’ya karşı ayaklanan Hırvatlar Fransız ordusuna katılırlar. Fransız ordusunda tanınmak isteyen Hırvatlar askerler boyunlarına renkli kurdele takarlar, renkli kurdeleler çok beğenilir. Fransız modacılar tarafından kurdeleler Kravata dönüştürülür. Kravat;  Hırvatların dünyaya kazandırmakla öğündükleri önemli bir moda aksesuarıdır. Osmanlı’nın sonunu hazırlayan,  tercüme odası gerçekte Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde yetişen yazarlar, sanatçıların payı oldukça yüksek olmuştur. İlginçtir ki günümüzde önemli ve dünya çapında da yetişen mühendisler kaçarken yazarlar akın akın ülkemize gelmektedir. Hatta bazı moda yazarlar altında bilinçaltına çalışmakla övünmektedirler. Peki, bir yazar, bir film, bir din adamı bir ulusun nasıl bilinçaltına çalışabilir? Bir doğan görünümlü şahinin neler yaptığı görüldüyse diğerlerini de bulmak kolay, oldukça kolay, da… (2)

(1) http://ilginchersey.blogcu.com/kravatin-icadi/9302363

(2) http://odatv.com/bilincalti-mesajini-ilk-kim-ortaya-atti-2309161200.html

 
 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..