Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Kasım '14

 
Kategori
Psikoloji
 

Bilinçdışı nedir? Nasıl çalışır?

Bilinçdışı nedir? Nasıl çalışır?
 

Bilinçdışı kavramı, her ne kadar ünlü psikanalist Sigmund Freud ile özdeşleştirilmiş bir kavram olsa da, Freud’un çok öncesinde de bilim, din, mitoloji ve edebiyat alanlarında işlenmiş, anlaşılmaya çalışılmış bir kavramdır.

Freud’u önceki ‘bilinçdışı kavrayışları’ndan ayıran, ve onun teorisini önemli kılan, Freud’un bilinçdışını sadece felsefik olarak anlamaya çalışmamış olması, onu yapılandırıp, klinik alanda kullanılabilen bir araç haline getirmesidir.

Bilinçdışı mı? Bilinçaltı mı?

Gündelik hayatta bilinçaltı kelimesini bilinçdışından daha sık duyabiliyoruz. Amerikan filmlerinde de sıklıkla bilinçdışı terimi (unconscious) değil, bilinçaltı (subconscious) kullanılıyor. Oysa ki Freud’un yapısal modelinde bilinçaltı kavramı yoktur. Çünkü Freud bilinç, bilinç öncesi ve bilinçdışını Bilinçdışı Nedir?kavramsallaştırdığı yapısal modelinde bilincin tamamen dışında bir bilinçdışı kavramından bahseder. Bilinç öncesi diye anlattığı kavram ise, bizim ‘bilinçaltı’ diye adlandırdığımız kavrama fenomenolojik olarak daha yakındır. Çünkü bilinçöncesi, bilinç ile bilinçten tamamen bağımsız bilinçdışı arasında bir geçiş köprüsüdür.

Örnekleyerek anlatmak gerekirse, sınıfta ders dinlerken dikkatinizi hocaya verdiniz: Hocanın görünümü, sesi ve anlattıkları sizin bilincinizin anladığı ve kavradığı alan. Ancak, hoca odağınızdayken de aslında beyninize bilgi aldığınız flu olsa bile daha geniş bir çerçeve var. Örneğin yanınızdaki iki arkadaşınız birbiriyle fısıldaşıyor: Onların anlattıklarını birebir duymuyor olsanız bile, sesleri kulağınıza geliyor. Öteki yanınızdaki arkadaşınız heyecanla defterine birşeyler yazıyor. Yine tam olarak el-kol hareketlerini görmüyorsunuz ancak dirseğinin ve kolunun hareketlerinin normalden daha hızlı olduğunu farkediyorsunuz. Bu bilgiler ise bilinç öncesi alanda yer alıyor. Bir de, sizin bilincinizin tamamen dışında bir alan var. Bu bilinçdışı alanı ise arka planda çalan bir müzik gibi düşünelim. Sizin zihninizin içindeki, hatta dikkat alanınızı bile belirleyebilecek olan düşünceler, hisler ve güdülenmelerin olduğu alan. Örneğin, açsınız ve bu yüzden dikkatiniz bir süre sonra dikkatiniz hocadan, arka sırada çatır çutur cips yiyen arkadaşınıza gidiyor. Ya da aşıksınız ve artık dikkatiniz tamamen hocadan ayrılmış durumda ön sırada köşede oturan güzel kızda. Hatta öğretmen kimyadan bahsederken siz dersin içeriğini değil, kızla kimyanızın tutup tutmayacağını düşünüyorsunuz. Bu duygular hislenmeler bilinçdışına ait, ancak o duyguların ve hislenmelerin de oluşumunu sebep olan anılar, gizil arzular bilinçdışının daha da derin alanında. Yani yine örnek vermek gerekirse, neden sınıftaki esmer güzeli Ayşegül’e değil de, sarışın ve sevimli Özlem’e aşık oldunuz? Sizin bilinçli davranışlarınızı güdüleyen asıl rehber bilinçdışıdır.

Hatta Freud bilinçdışının bilinç ve ön bilinç üzerindeki rolüne öylesine önem vermiştir ki, yapısal modelde bu üçlü yapıyı bir buzdağına benzetir, ve en küçük yüzeydeki alanı bilince verir. Ve bilinçdışı çalışmayı özenle yapan rüyaları, ‘Bilinçdışına giden kral yolu’ diye tanımlar.

Bilinçdışı Nedir? Nasıl Çalışır?

Freud’un bilinçdışı modeli

Peki Freud’un böylesine ehemmiyetle anlattığı bilinçdışı nasıl çalışır?

Freud, modelini geliştirdikçe, egonun, yani ‘Ben’in gelişimini de modelleyen yandaki buzdağına benzer bir resim ortaya çıktı. Ancak bu yazıda ego-id-süperego (ben-id-üstben) ilişkisine değinmeyeceğiz.

Kısaca özetlemek gerekirse, günlük yaşantımızda bilinçdışında olanlar önbilince doğru geldiğinde, özellikle de bunlar yasak arzular ise, bir şekilde kıyafet değiştirip, semptom üretimine sebep oluyor. Arzu, bilinçte var olmaya çalışırken, yasak da konularak bir uzlaşım sağlanıyor. Bu uzlaşım ise çoğu zaman çocuk ve yetişkinde bir patolojiye sebep oluyor.

 

Zihnimizde teslim olmuş arzular

Zihnimizde, benliğimize teslim olmuş arzuların yattığı yer bilinçdışıdır.

Tekrar örnek vermek gerekirse, babasına oldukça kızgın bir adam düşünelim. Bu adam babasına olan saldırganlığı asla açık olarayak yaşayamamış. Toplum ve aile kuralları ona sürekli bu agresyonunu bastırmasını öğütlemiş. Üstüne üstlük babası da oldukça heybetli ve çevrede korkulur bir adammış. Küçüklüğünden beri bu adam için babaya karşı çıkmak demek kendi psikolojik ve fiziksel bütünlüğüne zarar gelmesi demekmiş. O da bilinçte benliğine zarar vermemek için saldırganlığını yetişkinlik hayatına kadar dış dünyasında birebir sorun çıkarmayacak şekilde bastırmış. Ancak, iş hayatına başlayıp evlendiğinde oldukça kendini rahatsız eden rüyalar görmeye başlıyor: Bir bakıyor bir rüyasında kayınpederini, ötekinde ise patronunu öldürüyor. Ve bu rüyalar tekrarlaya tekrarlaya sonunda kişiye oldukça rahatsızlık vermeye başlıyor. Bir süre sonra adam bu rüyaları da görmeyi bırakıyor, ve bir de görüyor ki, patronu ve kayınpederiyle ilişkisi oldukça çatışmalı bir hal alıyor. Adam olanlara anlam veremiyor, çünkü 2 ay öncesine kadar hem patronu hem de kayınpederiyle ilişkisi güllük gülistanlıktı.

Bu örnekte adamın babaya karşı olan agresyonunun ilk önce rüyada kılık değiştirerek, baba figürlerini temsil eden kayınpedere ve patrona yöneltilerek yer değiştirdiğini görüyoruz. Bu sırada kişinin yaşantıladığı agresyon aslında bilinçdışında işleniyor. Ancak ne zamanki bilinçdışı işleme sona eriyor, bu sefer ego durumu idare edebilmek için eyleme dökmeyi devreye sokuyor. (Aslında daha doğal gidişatı genelde önce eyleme dökme, sonra rüyada işlemedir.) Adam, bir şekilde babaya olan öfkesini baba temsili olan figürlerle yaşarken, diğer yandan kendi aile ve iş hayatına zarar veriyor. Bu noktada semptom türüyor. Böyle biri psikoloğa, “Kayınpederimle aram bozuldu.”, “Patronumla aram kötü ve işimi kaybetmek üzereyim.” gibi sebeplerle başvurursa, bir felaketin eşiğinden dönebilir.

Bilinçdışı Nedir?

“Dostum, kendini arzularına bırakmalısın.”

Tabii çoğu zaman yasak arzular ve duygular çok boyutlu haller aldığı için kişiler böylesine doğrudan sebeplerle psikoloğa veya psikiyatriste başvurmayabiliyor. Ancak serbest çağrışım, rüya analizi ve genel olarak derinlemesine çalışma ile kişinin çatışmalı yönleri ve duyguları ortaya çıkarılarak ve kişiyle uzun dönemli bir süreçte yüzleştirilerek kişinin genel yaşam standardında bir yükseliş görüyoruz. Hepimizin içinde çocukluğunda senaryosu yazılmış bir psikodrama var, ve terapi odası da aslında o psikodramayı taşıyacağımız en güvenli alan.

Herkese bilinçdışının hayatlarındaki rolünü merak ettiği günler dilerim,

Psk. Ayşe Canan Altındaş

 
Toplam blog
: 11
: 1384
Kayıt tarihi
: 29.08.13
 
 

Liseyi Robert Kolej’de, üniversiteyi Amerika’da tam burslu Washington University in St. Louis’te ..