Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '11

 
Kategori
İnançlar
 

Bilir misin nedir Sekar? (1)

Bilir misin nedir Sekar? (1)
 

dünyayı saran uluslararası iletişim ağı: internet


Sekar ve 19, her ikisi de Müddesir suresinde geçer. Önce ilgili ayetleri okuyalım: 

“ Şöyle dedi: ‘Bu, rivayet edilerek gelen bir büyüden başka şey değil.’ ‘İnsan sözünden başka bir şey değil bu.’ Onu sekara fırlatacağım. Bilir misin nedir sekar? Ortada hiç bir şey bırakmaz, hiç bir şeyi görmezlik etmez o. İnsanlar için tablolar/levhalar/ekranlar sunandır o/deriyi yakıp kavurandır o. Üzerinde on dokuz vardır onun. Biz, cehennem yâranını hep melekler yaptık. Ve biz, onların sayılarını da küfre sapanlar için bir imtihandan başka şey yapmadık. Ta ki, kendilerine kitap verilenler iyice ve apaçık bilsinler. İman etmiş olanların imanı artsın. Kendilerine kitap verilmiş olanlarla iman sahipleri kuşkuya düşmesin. Kalplerinde hastalık olanlarla küfre sapmış bulunanlar da; "Allah bununla neyi örneklendirmek istiyor?" desinler. İşte böyle. Allah dilediğini/dileyeni saptırır, dilediğini/dileyeni de doğruya ve güzele kılavuzlar. “ (Müddesir, 4/74, 24-31)  

Bunlar Kur’an’ın müteşabih denilen, ikili anlamlar taşıyan ayetlerindendir. Bu ayetlerin özelliği benzetmeler ve semboller taşımalarıdır. Kelimelerin anlamları ile alındığında kişide anlamakta zorluk duygusu yaratmaz, okuyanı rahatsız etmezlerken, konu ile bilgi sahibi olanları detaya ve farklı anlamları araştırmaya, sembollerle anlatılanın gerçekte ne olduğunu çözmeye yönlendirirler. 

Müteşabih ayetleri daha iyi anlamak için geçmişteki bilgilerle anlaşılamayacak, ama günümüz bilgisi ile açıklanabilecek, “Allah, bunu örnek vermekle ne demek istedi?” ve “ İlim sahiplerinden başkası onlara akıl erdiremez.”denilerek araştırılması için özellikle dikkat çekilmiş olan başka iki örneği ele alalım. Bunlardan ilkinin konusu sinek, ikincisinin konusu örümcek ağıdır[1]

“Ey İnsanlar! Size bir örnek verildi; onu dinleyin. O Allah’ın yanında yakarıp durduklarınız var ya, hepsi bir araya toplansalar bir sinek bile yaratamazlar.”(Hac, 73) 

“Şu bir gerçek ki, Allah, bir sivrisineği hatta onun da üstündeki bir varlığı örnek göstermekten sıkılmaz. Böyle bir durumda, inananlar bilirler ki o, Rablerinden bir gerçektir. Küfre sapmışlar ise şöyle derler: ‘Allah, bunu örnek vermekle ne demek istedi?’ Allah onunla birçoğunu saptırır, birçoğunu da doğruya ve güzele kılavuzlar.”(Bakara, 26) 

Burada yaratılışın örneği olarak sinek seçilmiş. İnsanın yoktan bir sinek bile yaratamayacağına dikkat çekilmiş. Demek ki, istenen sinek ile yaratılış arasındaki ilişkiyi bularak sonuca gitmek.Vikipedide sineğe bakalım: “Olmuş veya olmamış meyvelerle beslenen Tephritidae familyasının üyeleri de meyve sineği olarak isimlendirilir. Özellikle Drosophila melanogaster genetik araştırmalarda model organizma olarak kullanılır.”

İnsanın gen haritasının çıkarılmasında üzerinde en çok çalışılmış olan canlı insan değil, hücresinin büyüklüğü ve basitliği nedeniyle sinektir! İnsanlar yaratılmış olan genler ve hücreler üzerinde oynamayı yaratıcılık zannetseler de açıkça anlaşılıyor ki, yaratmak var olan hücrelerle, genlerle oynamak değildir. Allah’tan başka hiçbir güç ve bilgi de canlıyı oluşturan fosfor, demir, su, kalsiyum vd. maddeleri bir araya getirerek -çamurdan, toprakta da bulunan bu maddelerden- en basit yapıdaki canlılardan biri olan, bir sineği yaratmayı bile başaramayacaktır!

Bununla ilgili diğer sonuç Allah’ın eşi, ortağı, benzeri, oğlu-kızı olamayacağıdır! Buna mucizeler verilmiş peygamberler de dâhildir. Hiçbir yaratılmış olan yerden, yoktan var etmeye, ne bir sinek, ne de galaksi yaratmaya muktedir değildir!

Üstelik insan tüm diğer Dünya canlıları ile birlikte evrim geçirerek bugünkü görünümünü kazanmıştır. Ölümden sonraki yaşamda evrimin bir başka aşaması, bilemeyeceğimiz şekilde bir başka yaratılış daha olacaktır.

Bu durumda Allah’ın insanı kendi suretinde yarattığı iddiasının uydurma olduğu da ortaya çıkmaktadır: Allah bizi sonraki yaşamda daha üstün görünüşte yaratacaktır. Ama kendisi bizim şimdiki bir alt evrim suretimizdedir? Böyle bir şey olabilir mi?

Uzun lafın kısası, Allah Allah’tır, insan da insan; ikisi arasında geçiş, kutsal insan, benzerlik yoktur!

“Allah dışında yakarmakta olduklarınızı gördünüz mü? Gösterin bana yerden neyi yarattı onlar?”(Ahkaf, 4)

İkinci örneğimiz olan örümcek, ilim sahiplerinin anlayacağı, yani bilgi belli bir aşamaya geldikten sonra anlaşılabileceği söylenendir:

“Allah’ın berisinden başka dostlar edinenlerin durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en güvensizi/en zayıfı elbette ki, dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi! Allah, onların, kendisinden başka ne gibi bir şeye yalvardıklarını/nasıl bir şey için çağrı yaptıklarını bilir. O’dur Aziz, O’dur Hakim. Bunlar bizim, insanlar için yapmakta olduğumuz öyle benzetmelerdir ki, ilim sahiplerinden başkası onlara akıl erdiremez.” (Ankebut, 41-43)

Dikkat çekilen dişi örümceğin evi yani ağıdır. Konu güvendir. İnsanlar güçlü olana dayanarak kendilerini güvende hissederler. Genele baktığımız zaman görürüz ki, inananlar Allah’a, Allah’a inanmayanlar bilime ve tekniğe güvenirler. Teknik ve güçle ilgili olarak ağ tanımına bakalım:

Örümcek ağının karşılığı (İngilizce) “web”. Ağın karşılığı ise, “net”dir. “Web” ve “net” kelimelerini ne için kullanıyoruz?

www: World Wide Web, dünyadaki bilgisayarların birbiriyle iletişim kurabildiği, görüntü, ses, veri paylaşımının yapılabildiği global, tüm dünyayı saran ağdır.

İnternet veya kısaca net, milyonlarca akademik, ticari, devlet ve serbest bilgisayar ağlarının birbirine bağlanmasıyla oluşan bilgisayar ağlarının tümüdür.

Bir bıçak istenirse ekmeği bölüp paylaşmak için, istenirse insan öldürmek için kullanılabilir. Taş baltadan atoma her bilgi ve icat da öyledir. Hep insanlığın yararına diye başlamış, sonra birilerinin elinde silah haline gelmiştir.

İnternetin evren gibi yoktan var olması, genişlemesi, evrendeki yıldızlar gibi sayılamayacak kadar çok internet sitesinin eklenmesiyle bir kısmımız hayal ettiklerinin gerçekleştiğini, insan gücünün ve aklının nelere kadir olduğunu gördü çok sevindi; kendi inancına olan güveni katlandı:

Artık bir tuşa basmakla istediğimiz bilgiye veya kişiye ulaşıyor, haberleşiyoruz. Oturduğumuz yerden alış veriş yapıyor, bankaya gitmeden işlem yapıyor, kitleleri organize ediyor, iş yerine gitmeden işimizi yürütebiliyoruz.

Allah nasıl yaptığımız her şeyi biliyorsa kameralar ve teknik donanım da yaptığımızı, gezdiğimiz cadde sokakları, mekânları, sesimizi kaydediyor. İnternet üzerinden istediği yere ulaştırıyor. Parmak izimizden, gözümüzün iris tabakasından tanıyor, satın aldığımızdan hastalığımıza, kullandığımız ilaca kadar her şeyi biliyor?

Daha çok insanı beslemek için tohumu kısırlaştırıp birkaç firmanın tekelindeki patentli ürünler haline getirdikten ve genlerle oynamaya başladıktan sonra kendimize güvenimiz iyice arttı.

Bilim ve tekniğimizle de artık tohumun, toprağın, genlerin, dünyanın efendisi olduğumuzu zannetmeye başladık. Bu güzel gelişmeye güzel bir isim verdik: Globalizm![2]

Derken, balon patladı ve (henüz bir kısmımız) rüyadan uyanmaya başladık!

Yeryüzündeki tüm varlığımız, dünyanın kütlesine oranla duvarın köşesindeki örümcek ağının kalınlığından çok daha az!

Depremlerde tsunamilerin ne yaptığını, sellerin ve fırtınaların karşısında acizliğimizi, çok güvendiğimiz teknolojinin hiçbir işe yaramadığını gördük.

Gurur duyduğumuz internet, bilgi alışverişinde hız ve kolaylık sağladı. Ama aynı zamanda bilgi kirliliği de yarattı. Özel yaşam ve sır olarak kalması gereken kişisel bilgiler alınıp satılıyor. İnsanların özel hayatı, söylediklerinin arasına söylemedikleri, yaptıklarının arasına yapmadıkları çeşitli programlar aracılığıyla eklenerek servis ediliyor, şantaj yapılıyor.

Bir tuşa basmakla dünyayı idare edeceğini zannedenlerin en ciddi korunan sitelerini çoluk çocuk bile “hack” leyerek çökertebiliyor. Terör örgütleri de internet kullanıyor!

Övündüğümüz tüketim teknoloji ile canlıların yarısını yok ettik, havayı-suyu-toprağı kirlettik. Bir yanda bir avuç zengin, diğer yanda yoksul ve aç çoğunluk yarattık.

Dünyadaki gelirin yüzde 85 i, dünya nüfusunun yüzde 15’inin elinde. Nüfusun yüzde 85’i, geri kalan yüzde 15 ile hayatta kalmaya çalışıyor.

Ama tarih bize gösteriyor ki, bu aç çoğunluk mutlu azınlığın israf edebilmesine şükrederek sessizce ölecek değil. Bütün bunların sonucunda bizi bekleyen kargaşa, kıtlık ve savaş olacak!

Günü gelince insanlar tek sığınağın, güvenilecek tek gücün Allah olduğunu, izlenmesi gereken yolun da globalizm vb. yaratılışa aykırı, yok olması kaçınılmaz ideolojiler değil, Yaratan’ın yarattığı biz kullar için önerdiği yol ve yöntemler olduğunu anlayacaklar.

[1] Bu konularda daha detaylı bilgi için, “Çamurdan” yaratılmak ne demek? konulu, 02.07.2009 tarihli; Evrim yaratılış mı? konulu, 02.07.2009 tarihli; Deccal’in adı var: Monsanto, Ca… konulu 02.08.2009 tarihli ve Allah’ın yarattığını değiştirmek konulu, 04.07.2009 tarihli blog yazılarım okunabilir.

[2] Bu konuda, son imparatorluk:Globalizm konulu, 26.06.2009 tarihli blog yazım da okunabilir. 

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..