Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '10

 
Kategori
Blog
 

Biliyor musunuz? Azade ile Hacer yeniden doğuyor…

Biliyor musunuz? Azade ile Hacer yeniden doğuyor…
 

Uzun soluklu bir öykü yayınlamıştım bloglarda.

Azade ile Hacer yüzlerce yıldır süren yaşanmış iki öykünün iki zavallı kahramanlarıydı.

Öyküyü yazarken özellikle teatral bir dil kullanmış, okuyucuların kendilerini tiyatroda hissetmelerini sağlamaya çalışmıştım.

Bunun nedeni öyküyü daha önce senaryolaştırmış olmamdı. Senaryo vardı ama sahneye koyacak yürekler, oynayacak oyuncular yoktu. Bu yüzden sahneye koyar gibi bloglarda yayınlamıştım.

Amacım senaristlerin, dizi film yapımcılarının, tiyatrocuların dikkatini çekmek ve onların bu senaryoyu hayata geçirmelerini sağlamaktı.

Bunların dışında siyasi partilerin ve köşe yazarlarının da dikkatini çekmek istedim. İstedim ki işaret edilen bu kanayan yaraya onlar da değinsinler.

Önce ana muhalefet partisine açık mektup yazdım. İstedim ki konuyu siyasal ortamda değerlendirsinler ve halen acı çekmekte olan pek çok kızımızın seslerine ses olsunlar. İşleri çoktu, ilgilenmediler. Burada başarılı olamadım.

Daha sonra köşe yazarlarına mektup yazdım. İstedim ki köşelerinde bu dramı gündeme getirsinler. Önemli işleri vardı, pek aldırış etmediler. Ama haklarını yemeyelim, iki yazarımız kısaca değindi. Değinirken keşke adres de gösterselerdi, ben de onlara teşekkürler edebilseydim. Yine de sağ olsunlar. Gördüğünüz gibi bu noktada da başarılı olamadım…

Önümüzdeki günlerde üç partiye daha açık mektup yazacağım. Bakalım onların dikkatlerini çekebilecek mi bu ezelden-ebede uzanan dram…

Ama dikkatlerini çekebildiğim bir gurup insan vardı. Onlar da sizlerdiniz. Blog yazarları bu dramı değişik bakış açılarıyla dile getirdiler. Onları diğer okurlara tavsiye ettim. Öyküyü –üşenmeyip- okuyan diğer blog yazarlarımız da kızlarımızın seslerine ses verdiler.

Okuyan, yorumlayan, sızıyı yüreklerinde hisseden bu güzel insanlara bir kez daha teşekkür ediyorum.

Sevgili Arif ÖĞÜTÇÜ ve sevgili Erol IŞIK son bölümde bu öykünün daha geniş kitlelerce duyulmasını, hatta sahnelenmesini istediler. Erol Bey’ e oyunun sahneleneceğini çıtlatmış ve umarım aynı salonda izleriz bu dramı demiştim.

Oyunun sahneleneceğini nereden biliyordum?

***

Yayının sonlarına doğru bir mail almıştım.

Dikkatini çekmek istediğim tiyatro yönetmenlerinden biri aramızdaydı. Evet, MB yazarlarından biri bir amatör tiyatro ekibini yönetiyordu. Amatör dediğime de bakmayın, pek çok oyunu başarıyla sergilemişlerdi.

Aynı tarihlerde Ankara’ da iki tiyatro yönetmeni daha ilgi duyuyordu. Detaylar üzerinde konuşuyorduk. Ama o sırada gelen bu mail ile detayları değiştirdim. Oyunu ilk onlar oynamayacaklardı. Oyun ilk kez bir amatör gurup oynamalıydı.

Köylere yakın olan, sponsor bulabilirlerse köylü yurttaşlarımızı tiyatroya taşıyabilecek olan, oyunu yürekleriyle oynayabilecek heyecanlı bir tiyatro ekibi olmalıydı. Bunlar çok önemliydi.

İşte bu şartları taşıyan gurubun yönetmeni çok uzaklarda değil, hemen yanı başımızdaydı.

Bana mail gönderen kişi MB yazarlarından sevgili Behram SU idi.

Öyküden çok etkilendiğini ve bu oyunu sahneye koymak istediğini söylüyordu. Böyle bir istek gelir de ilgi görmez mi?

Kabul ettim. Öyküyü yayımlanmamış haliyle kendisine gönderdim. Öykünün adını kısaltarak senaryolaştırdı ve bana gönderdi.

Sevgili SU, kahramanlardan birinin adının özellikle seçilmiş olduğunu fark etmiş ve şifreyi çözmüştü. Oyunun adı AZADE olacaktı.

Şimdilerde ben senaryoyu gözden geçiriyorum. Sevgili Su’ ya da bir öneride bulundum.

Dedim ki; bu tiyatro oyununun perde arkasını öyküleştirin ve bloglarda yayınlayın.

Böylece bir oyunun sahneye konuş süreci, yaşanılan zorluklar ve duygular hakkında insanlar bilgilensinler.

Yani; AZADE’ nin ana rahmine düşüşünden başlayıp doğum sürecine kadar olan yaşanılanları bloglarda anlatın…

Sanırım ilk kez böyle bir şey olacak. Yani ilk kez senaryosunu herkesin bildiği bir oyunun tüm aşamaları canlı yayınlanacak…

Kim bilir belki destek olan çıkar, belki yeni bir fikir ürer…

Olmaz mı? Olur tabi… Bakınız sevgili vakayinüvis ilk desteği vermiş bile… Radyoda tanıtımını yaparım diyor…

Kimbilir ön gösterime gelmek isteyen MB yazarları da olur. Toplanır oyunu izlemeye Kuşadası’na gideriz… Olmaz mı? Olur, neden olmasın?

İşte MB’ un yarattığı pozitif bir etki… Yüzyıllardır sahnelenen iğrenç bir oyun tüm “iğrençliği ile”, tüm suçları ve suçluları ile sahnelenecek… Korkmadan, çekinmeden…

Kaymakam da kendisiyle yüzleşecek, jandarma da, öğretmen de, imam da, muhtar da… Yani toplum suçunun şamarını Kuşadası’nda sahnede yiyecek…

Ben oyunun ilgi göreceği kadar tepki göreceğini de tahmin ediyorum. Behram Bey ve ekibi topluma ayna olacak. Aynada kendisini gören ve beğenmeyen tepki gösterecek.

Oysa tepki vereceğine kendisine çekidüzen vermeli, değil mi? İşte Behram Su ve ekibi bunu sağlayacak.

Behram bey’ e ve tüm ekibine kolaylıklar diliyor, tüm ekibe sevgilerimi saygılarımı iletiyorum…

Azade ile Hacer’ in seslerine ses vermek ve ete kemiğe bürünürlerken destek olmak istemez misiniz?

Buyurun Behram Bey’ in anlattıklarına bir göz atın ve her aşamada yanında olduğunuzu hissettirin…

Tüm sanatseverlere sevgiyle, saygıyla…

 

 
Toplam blog
: 90
: 2099
Kayıt tarihi
: 27.05.07
 
 

Yaşayacağım yıllar yaşadıklarımdan daha az... Öyleyse "adam gibi yaşamalı" diye düşünüyorum. Kola..