Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Biliyorum anlatamadım!

" Siz Ayda mısınız?" dedim heyecanla. Büyük bir marketin et reyonundaki iki müşteriden biri bizdik, diğeri O...

Eski semtimizdeki büyük markete et almaya gittik, babam, annem ve ben.. Babam meslekten gelen alışkanlıkla, et reyonundaki diğer müşteriyle sohbete girişmiş bile.. Bayan müşteri, tezgahtara köftelerin acılı hazırlanmış olup olmadığını soruyor. Babam meraklı: "Adanalı mısınız?". "Hayır, eşim Mersinli.." diyor kadın. Yandan görüyorum hanımı.. Ben yaşlarda, belki daha genç, kilolu biri. Babam ısrarlı.."Hazır köfte güzel oluyor demek..". Kadın biraz mesafeli bir duruşla babama bakarken, gözlerini görüyorum: Ben- bu- gözleri- tanıyorum; evet tanıyorum.. Evet O.. Birden kendi sesimi duyuyorum: "Pardon, siz Ayda mısınız..?". İlgiyle ve tanımaya çalışarak yüzüme bakıyor öteki: "Evet..?".. "Ben Tuğba, liseden.." diyorum. "Ayaydın..!" diyerek ismimi tamamlıyor. Şaşkınlıktan ölebilirim. Tanıdı, hatırladı, gençkızlık soyadımla hatırladı beni. Sevinç ve heyecan içindeyim. Hep düşündüğüm ama hiç başıma gelmeyen şey.. Hani denir ya.."30 yıl sonra bir gün karşılaşsak, kimbilir tanır mıyız birbirimizi...?" "Aman, kopmayalım..!". Kopuluyor. Seneler her şeyin üstüne unutkanlık tozları serpiyor.

Onlar üç senedir toplanıyorlarmış..Yani eski lise arkadaşları.. Bir erkek arkadaşımız öncü olmuş, kızlar cumartesileri, ayda bir toplanıyorlarmış. Figen'deki toplantıya beni de çağırdı Ayda.. Adresi verdi, istersem beni arabayla da alabileceğini söyledi. Adresi kendim bulurum, gelebilirim, dedim, hem de koşa koşa..

Bugün öğlene doğru Ayda aradı. "Senden bahsetmedim. Sen de kendini tanıtma, bakalım tanıyacaklar mı? Onlara sürpriz yapalım." dedi. "Tamam!" dedim, öyle olsun... Bakalım ben onları tanıyabilecek miyim?!

Figen'in evine ilk gidiyorum, çiçek almadan olmaz. Ne yaptırmalı? Tabii ki bembeyaz mevsim çiçeklerinden, gelin çiçekleri ve yeşil yapraklarla süslü bir demet.. Yaptırdım. Elimde çiçek, tek başıma apartmanın önündeyim. Öyle heyecanlıyım ki, kalp atışlarımı düzene sokmak için, birkaç derin nefes alıp veriyorum. Aşağıdan zile basıyorum, apartman kapısı açılıyor. Merdivenin üst başından merakla ve anlayışla bakan evsahibi... yanlış geldiğimden emin, açıklama yapmaya hazırlanıyor:". Fırsat vermiyorum: " Merhaba Figen..! Ayda geldi mi?" diyorum. Bütün hazırladığı laflar ağzında, affedici ifade yüzünde donuyor.."Ah, evet Ayda burada, ben bilmiyordum, kusura bakmayın..Buyrun lütfen buyrun.." derken, birlikte içeriye giriyoruz. "Kimler var?" diyorum. Zavallı, tamamiyle şaşkın vaziyette, içeridekileri saymaya başlıyor. Ben elimdeki çiçeği onun eline tutuştururken, üstümde paltoyla salonun ortasına yürüyorum. Karşıda oturan, saçlarını bembeyaz bırakmış, tatlı bakışlı kadın, "TUĞBA!!!" diyor.. Ondan sonrası çorap söküğü gibi geliyor:

12 kişiye sarıldım sarıldım sarıldım. Ayda'ya teşekkür için kaç kere sarıldığımı hatırlamıyorum. Mutluluk sarhoşuydum.. 30 yıldan sonra tanıyamadıklarım oldu. Yıllığımızı getirdiler, hatırlattılar. Çığlıklar içinde bir gün yaşadım. Egolardan, komplekslerden sıyrılmış orta yaş insanları.. 17 yaşımın havalarda gezen ayakları yere inmişken, yılların kocamanlaştırdığı yüreğimle hepsini kucakladım. Eksikleri ve fazlalarıyla.. Eksiklerim ve fazlalarımla..

30 senede neler oluyor? Bir kere kilo alınıyor, yüz hatları derinleşiyor. Yok kilo alınmadıysa, yüzün kırışıklıkları daha belirgin oluyor. Gözlere, yaşanan onca zamanın yoğunluğu, olgunluğu, belki hüznü yerleşmiş oluyor. Herkes, - yaşadığı her neyse artık-, bütün yaşadıklarının yükünü, yüzüne ve vücudunun her devinimine kaydetmiş oluyor. Biriktirdikleri var onca senedir..Tabii benim de.. Neler yaşanmış; mutluluklar, mutsuzluklar, doğumlar, ölümler, hastalıklar.. Başarılar da yaşanmış, başarısızlıklar da.. Evlenilmiş, boşanılmış.. Hayat kimini sertleştirmiş, kimini yumuşatmış. Kimine vurmuş geçmiş, kimine şöyle bir dokunmuş. Değmediği yok..Kimi az, kimi çok, herkes yaşanan yıllardan nasibini almış.

Bana, "Hiç değişmemişsin.." dediler. "Sen çalışkandın.." dediler. " Gülüşün hala aynı, tatlı.." dediler. Şiştim şiştim, uçacak gibi oldum. Onlar gibi düşünmesem de, söylediklerinin iltifat olduğunu bilsem de... Ben de onlarda hatırladığım ve farkettiğim ne kadar güzel şey varsa, onları söyledim; yalnız güzel şeyleri görmek, söylemek istedim...

Yenildi, içildi, gülündü, hep bir ağızdan konuşuldu, hatta bir ara sesler uğultuya döndü. Ben de onlara taze bir nefes getirmiştim; kucak kucak anı saçıldı ortalığa.. İlle de aşk konuşuldu. Hocalara duyulan genç kız aşkları en çok.. Sonra hayatlar, çocuklar.. Hepimiz aynı yaşta, aynı çağın gençleri ve aynı çağın kadınları.. Birbirimizi fena halde anladık.. Çıkarsız, art niyetsiz, sadece anlattık ve anladık, genişlemiş yüreklerimizle.. Ağrıyan dizlerimiz, bellerimiz ve kalplerimizle...

Akşam eve döndüğümde yüreğim hafifleyeceği yerde, gülle gibi ağırdı.. Belki de beynimdeki kıvrımlardan boşanan anılar yormuştu beni. Bugün yaşadıklarımı, sevinç ve şaşkınlığımı evdekilere anlattım, anlatmalara doyamadım; kendimi bunları yazarak sakinleştirmek istedim. Yüreğim öyle dolu ki... Biliyorum anlatamadım...

 
Toplam blog
: 33
: 3988
Kayıt tarihi
: 07.06.09
 
 

İyi bir okurum. ..