Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '12

 
Kategori
Deneme
 

Billur damlaların düşündürdükleri!..

Billur damlaların düşündürdükleri!..
 

Hamamönünden bir görünüş ve ileride Tâceddin-i Veli Camii minaresi.


Geçmişin ışıltılı, şanlı ve asil,

gündüzlere bile parıldayan,

Yıldızlarından uzat  bize nene.

Dur!.. Dur!..

Sakın silme gözünden o billur damlayı

bırak da toprağımıza düşsün.

Hadi!.. Birtane de avuçlarıma...

Peygamber (ass) kavliyle gelen nur ve sürur,

sinemi deşsin.

            &

- Evladım, Allah kabul etsin…

- Sizin de nene…

“Gençlik gitti, gidiyo, böyle noolcek bilmem!?...

- Başta imanı, izanı ve mizanı muhafaza için gayret etmeliyiz…

- Ne demesin evladım… Vatan payidar olur, vatan...

- Kıymetli elini, hürmet  ile öptüm say neneciğim.

Sağol evladım… Hadi…Allah’a emanet ol.

Siz de neneciğim. Saygılar…

                        &

            Ramazan'ın başlarından hemen önceydi... 80- 85 yaşlarında gösteren nur yüzlü nenemizle, Tâceddin-i Veli Camii’nde  bir ikindi vakti  karşılaşmıştık. Onunla  namaz sonrası yapmış olduğumuz kısa konuşmadan sonra Mehmet Akif Ersoy’un dergah ve camii arasında sergilenen fotoğraflarını ve Osmanlıca yazılmış şiirlerini incelemiş ve bilahare cami avlusunda bulunan Merhum Muhsin Yazıcıoğlu ağabeyimizin mezarını da ziyaret etmiştim. Orada O’nun ve  Tâceddin-i Veli Hazretlerinin ve M.Akif Ersoy’un ruhlarına okunmuş Kur’an hediye etmek nasip olmuştu.

                        &

            Muhsin abimizi gördük ve hasbelkader onun da adı geçti ya… Ne yapalım elimizde değil…Sessiz bir  ağıt  söyler gibi mırıldandı içimiz..  Gönül bu işte... Onu  yazıp buraya ekleyivermeyi de arzuladı. Şöyle...:

Döngel dağlarının karı erisin

Erisin de içinde ki dağ belirsin

Be hey zirve bisel bakıver hele

Yüzünün akıyla yiğit bilinsin

                        * * *

Namert bilem, helal desin, yerinsin

Ey Muhsin, he mi gardaş, ey ağam benim

Sözün, özün binler  filiz, fidanı

Gürlesin topraktan dağı bürüsün

                        &    

            Yeri gelmişken bahsetmeden geçemeyeceğim…  Din adamı, bürokrat, asker , siyasetçi, gazeteci, bilim adamı, iş adamı  gibi bir çok devletin veya milletin adeta direği olan mümtaz şahsiyetleri geçmişte kalleşçe şehit  edildi. Belki de edilmeye  devam edecek. Çünkü onlar gerçekleri onurlarından, inançlarından, namuslarından taviz vermeden dile getiren veya getirecek olan şahsiyetlerdi. Kendi menfaatlerini, vatanın ve milletin menfaatlerinden öne almayan, şerefli, namuslu ve vatansever, yurtsever insanlardı. Dolayısı ile onlar tarafından bahsedilecek olan mevzu veya mevzular, veya yürütülen iş ve işlemler; genelde dış mihrakların, esasen emperyalistlerin işine gelmeyen mevzulardı. Çünkü Onlar;  vatanın ve milletin hayrına olmayan şer planlarını ortaya çıkarabilecek olan veya sömürüleri, kalleşlikleri, hainlikleri sekteye uğratabilecek kabiliyette olan sözüne, özüne güvenilir insanlardı.

            Engel olarak görüldükleri için şehit edildiler. Milleti, devleti olarak bizler onları koruyamadık. Onların aramızda en çok korunan, kollanan insanlar olmasını sağlayamadık. Fakat, şimdi hiç olmazsa onların şahadetlerinin boşa olmadığı görülebilmeli, nedenleri ile gösterilebilmeli. Özellikle devleti yönetenlere bu konuda çok büyük görevler düşüyor. Misal: O mümtaz şahsiyetleri şehit edenlerin arkasında ve bağlantılarında bir yabancı ülkenin parmağının olduğu anlaşıldığında, durum hemen, hiç çekinmeden  nedenleri ile birlikte, bir şekilde  basına yansıtılmalı ve millete ilan edilmelidir. Böylece millet hasmını açıkça bilsin, öğrensin. Bilsin ve açıkça öğrenilebilsin ki, esasen milletin yüksek karakterli düşünce ve kanaatleri  kendini yönetenlere de yansıyabilsin.

 

            Değilse, bu sağlanmadığı veya sağlanmadığı müddetçe millet öz evlatlarının katillerinin kim olduğunu tam olarak öğrenemiyor. Öğrenemeyince de sanılar, zanlar türemeye başlıyor. Bu arada san ve zanları iyiden iyiye  işleyen art niyetli mihraklar da üzerlerine düşen görevi çok iyi yapıyorlar. Sonuçta yıpratılan dindarlık kavramımız veya ordumuz veya  emniyet ve istihbarat kurunlarımız, inanç guruplarımız veya siyasi, içtimai teşekküllerimiz oluyor ve haksız, yersiz olarak zarar görmüş olabiliyor.

            Hedeflerin saptırıldığı ya da saptığı yerde, yanış kişilerin veya kurumların zarar görmesi kaçınılmaz olur. Böyle ortamlarda maşalarına iş yaptıran emperyalist ülkeler  ekstra yarar elde etmiş oluyorlar. Oysa emperyalizmin bu oyunu bozacak tedbirler alınmalı ve hakkında iddilar bulunan şahıslar varsa, onların varsayılan eylemleri kişisel ya da örgütsel boyutları ile incelenmeli, değerlendirilmeli, kurumlarına yönelik her türlü yıpratıcı teşebbüsler kanunen engellenmelidir.

            &

            Mübarek Ramazan-ı Şerifin sonlarına geldiğimiz şu günlerde, yeniden daha nicelerine kavuşmak ümidi ve dileğimle, tüm Türk Halkının, tüm Ümmet-i Muhammed’in (ASS) Ramazan Bayramını en samimi duygularımla kutlarım.

              Esen kalın

             Selam ve duâ ile…

             Duran Açıkgöz /14 Ağustos, 2012

            e-posta: turac602009@hotmail.com

 
Toplam blog
: 43
: 216
Kayıt tarihi
: 20.12.11
 
 

Hayata ilişkin keşfedebildiğim iyi, güzel ve faydalı olabilecek  bir şeyler varsa, onları  değerlen..