Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bilmiyorum hiç bilemiyorum

Bilmiyorum hiç bilemiyorum
 

Dikkat! Eserdeki yüksek voltaj, beyin damarlarının düğümlenmesine neden olabilir. Ovuşturun geçer...


Balık yemeden en fazla 6 gün 9 saat durabiliyorum, bu sürenin sonu sabaha denk gelirse, sabah kahvaltısında konserve ton balığı yemekten kendimi alıkoyamıyorum, boğazımı tutamıyorum, durunamıyorum. Buzdolabında her daim 2 tenekeden fazla konserve ton balığı bulunduran insan da çok pis yalnızdır, kalabalıklar içindeki yalnızın önde gidenidir. O belki kuru bir kalabalıkla çevrilmiş nefes alamıyor, belki kendini anlatamıyor dili dönmüyor, belki dilini bilmediği (Rusça) bir yavuklusu var dans ediyor, belki dizinde bir keçi yavrusu var kuyruğuna asılıyor. Neyse konu bu değil.

Çocukluğunun çokomelini özleyen insan gördüm. O çokomelin parlak ambalajını tırnağının dışıyla düzleştirip kitap arasında saklayan o arkadaşın marshmallow yumuşaklığında kalbi var. Yüzü de nurluca. Gelsin benim arkadaşım olsun diyemicem, zaten benim arkadaşım.

Bazen diyorum ki: Layığı veçhilesi ile yaprak sarması yapabilen bir hatunun anne olma zamanı gelmiştir diyorum. Bazen de diyorum ki: Layığı veçhilesi ile aşure yapıp dağıtan bir teyzenin babaanne-anneanne olmasının vaktidir. Nadiren de diyorum ki: Şu yaşıma kadar layığı veçhilesi ile yeterince “layığı veçhilesi” demeyerek editör büyüğün önerisine mazhar olamadım diyorum. Neyse konu bu değil.

Zevklerini derinlemesine bilmediğim insanlara bir şey tavsiye etmekten şiddetle kaçınırım, kan revan içinde imtina ederim. İnsan birine bişi tavsiye ettiği zaman, o birinin de o tavsiye ettiği şeyi sevmesini ondan hoşlanmasını istiyo. Vaktiyle hoşlanılan kıza zorla Teoman şarkıları tavsiye edip, “şunu dinledin mi?, bak bu da var, sözlerini oku, bir de bira içerken dinle” şeklinde tavsiyemi ısrarla takip etmem sonucu, kızın Teoman’a gönlünü kaptırmasına ve akabinde Teoman görünümlü bir nursuzla nişanlanmasına yol açtığım da olmuştur. O nedenle sorulmadıkça şarkı, film, kitap tavsiyelerimi ve eleştirilerimi dillendirmekten hoşlanmam. Ancak geçenlerde bi arkadaşım “Suretim ben de bir aşırı iştahsızlık, bir aşırı undagalma, bir aşırı yorgun demokratlık peyda oldu” dedi. Tutamadım dilimi ve kendisine bir vitamin hapı tavsiye etmek durumunda kaldım.

Bu vitamini de sağlık sigortası ödemediği için parayla almak durumunda olduğunu izah ettim. Pahalı da bişi olduğundan her an üzerimde tavsiye sorumluluğunun getirdiği derin bir baskı hissediyordum. Kendisini gün içinde 3-5 kez arayıp, “yapıcaklarını undalgalma, kendini fazla yorma, bal yala” vb telkinlerimle, tavsiye ettiğim vitaminin etkinliğini artırmaya çalışıyordum. Tavsiyemin arkasında ısrarla durmam sonucu, vitaminden ara ara kocasına da içiren arkadaşım an itibariyle hamileymiş. “Biraz erken oldu” filan diye mızıklasalar da sevinçliler. Bebiş er kişi olursa adı “Suret” olsun desem de, onlar “Pharmoton” da ısrarcılar. Şimdi sanırım adını “Suret” koysalar, o velet en az 18’ine gelene kadar üzerimde aşırı bir tavsiye sorumluluğu hissedeceğimden, ne bileyim ben; zırt pırt “anne sütü alıyo mu, altını değiştirdiniz mi, bak poposu pişik filan olmasın!” gibilerinden yaklaşımlar göstereceğimden endişeleniyorlar. Neyse tavsiye sevmiyom ben, zaten konu da bu değil.

Yünlü kazağının kollarını avuç içinden çekiştirip inceden üşüme efekti verirken, iki eliyle fincanını tutup salebini yudumlayan hatunu da izlemelere doyamam ben. O krem rengi ojeli, ince ayaklarına tavşanlı ev ayakkabısı giyer, yanaklarına vişne çürüğü rujundan allık sürer, sevdiceğinin teflon tavada pişirip getirdiği kestaneyi ayıklayamaz elini keser. Lakin bu hanım kızımızın pis bir huyu vardır, daha ilk buluşmada, ayrılmak istediğini söyler. (–e önce bi birleşseydik.) ondan sebep layığı veçhilesi ile bir ilişki yürütemez. O nedenle gelsin benim sadece arkadaşım olsun, karşımda otursun, buzlu rakı keyfimin manzarasında dursun. Neyse mevzu bu değil.

Kışa ne oldu, seneye mi ertelendi hiç anlamadım. Vergi borçlarını, piyasa zamlarını seçim sonrasına öteleyen hükümetimiz kışı da mı öteledi acaba? Hayır, henüz daha layığı veçhileyle etek çizme kombinasyonu görememişken bahar kreasyonları ortada dolaşmaya başladı, insan ona üzülüyo.

Benim için gayet normal insanlık için oldukça anormal bir rüya gördüm (I have a dream - ay evet dirim). Rüyamda: Eski Sovyet Başkanı Boris Yeltsin, psikiyatrinin babası Sigmund Freud ve eski futbolcu Rıdvan Dilmen, Esra Erol’un evlenme programına katılmışlardı. Boris Yeltsin ve Rıdvan Dilmen taliplerini arıyor, Freud ise programa sosyo-psikolojik danışmanlık yapıyordu.

İlk talip Yeltsin’e çıktı. Yeltsin:”-55 yaşındayım, emekliyim, müstakil evim ve Lada otomobilim var” diyerek kendisini tanıttıktan sonra, paravanın açılmasıyla karşısında duran hatun’u poposundan makas almak suretiyle taciz etti. Stüdyoda çığlıkla karışık gülüşmeler yankılandı.

Esra Erol: “Yeltsin’in bu davranışını nasıl açıklıyorsunuz?” diye Freud’a bir soru yöneltti.

Freud: “-Esra hanım, varoluşçu psikolojinin altında seks etme güdüsü yatar, bana kalırsa sayın Yeltsin hanım kızımızla bir an önce seks etmek istiyor dedi.

Esra Erol: “O zaman Yeltsin’i ve hanımefendiyi alkışlarla kafeye bi çay içmeye gönderiyoruz” dedi.

Sıra Rıdvan Hoca’ya geldiğinde aradığı hatunun özelliklerini anlattı: “dar alanda kısa paslaşmalar yapabilecek, gereğinde tam saha pres uygulayabilecek, ilişkiyi okuma becerisine sahip, çıtır bir hatun” arıyorum dedi. Seyirciler arasında arka sıralarda oturan çıtır çıtır çiğdem çitleyen bir hatun, Rıdvan hocaya talip oldu. Ancak bu hatun kameraların kadrajına girip ekranda görünebilmek için boynunu lüzumundan fazla uzatmaya çalıştığından boynu tutulmuş, boyunluk kullanmak durumunda kalmıştı.

Rıdvan hoca şu yorumu yaptı:”tamam arkadaşın gelecek vaat eden güzel bir görüntüsü var, ancak bir Kim Kardashian da değil yani, ayrıca bu çıtır arkadaş nerden baksan 2, 5 ay sahalardan uzak kalır, benim takımın derhal takviyeye ihtiyacı var” dedi.

Bu arada Boris başkan elinde votka şişesi, pantolonu dizlerine kadar sıyırmış boxer şortuyla stüdyoda koşarak talibi hatunu kovalıyor, bir yandan da “seks edecek ben, emekli ben” diye bağırıyordu. O esnada Freud şu açıklamayı yaptı: “Şu an varoluşumun acısını taa g.tümde hissediyorum” dedi. Rıdvan hoca sordu: “Nasıl oluyo o doktorum?” dedi. Freud, derdini anlatmaya başladı: "allah sizi inandırsın g.tümün üstüne oturamıyom, hemoroidim aşırı sızlıyo" dedi.. Esra Erol bir reklam arası vermişti ki uyandım, elimi yüzümü yıkadım bir daha da uyuyamadım. Neyse konu bu değildi zaten.

Wikileaks’ın yerini Miki-leaks aldığında; diplomatın yerini sexlomat, diplomasinin yerini sexlomasi alacaktır. O vakit ülkelerin dış temsilciklerinden uçurulan raporlar, önemli insanların cinsel yaşamlarına ilişkin ipuçları ve değerlendirmeler içerecektir. Bizler elbette severek takip edeceğizdir. Neyse ki konu bu da değil, hattı zatında layığı veçhilesiyle yazacak bir konum bile yok benim.

Eroir

Rutubetli gözlerimle baktım

Panda sevimliliğinde buluttun

Narçiçeği kokuyordu nefesin

Aritmik göğsüm için umuttun

Votka buğusuydu sesin

Sarılmak zamanlarımda yoktun

Düşümdeki kadar gerçek değilsin

Nesin, kimsin, nerdesin?

Ben Buldum.

Özlü Laf: Bazı kişilerin, eylemlerinde ahlak kurallarına uymalarının nedeni, çıkarlarını en iyi böyle davranmakla koruyabileceklerini düşünmeleridir. Bu kişiler, ahlak kurallarına uymadıkları takdirde çıkarlarına zarar gelmeyeceğini kestirirlerse, bu kurallara aykırı davranmaktan çekinmezler. Ancak insan olmanın değerini korumak amacıyla yapılan eylemler “iyi” olarak nitelendirilebilir. Kant bulmuş

Yeni yılda her şey gönlünce olsun blog, hoşça kal.

 
Toplam blog
: 41
: 815
Kayıt tarihi
: 27.01.10
 
 

En güzel hikayesini henüz yazmamış olan, Smyrna'da yaşayan, henüz yolun yarısında bulunan, kamu g..